BUGÜN
Üçüncü sınıfın ilk gününde, kampüs bahçesine Altuğ'un elini tutuyor olarak girmek baya ilginç bir durumdu Ezgi için. Hele de geçen sene ikinci sınıfın ilk gününü hatırlayınca daha da tuhaflaşıyordu. Geçen sene bu okula girerken Altuğ'dan nefret eden bir kızdı. Bugünse ona körkütük aşıktı...
Dışarıda yazdan kalma güzel bir hava vardı. Bütün millet dışardaydı haliyle. Birçok göz Altuğ ve Ezgi'nin üzerindeydi. Sevgili oldukları gerçeği aşağı yukarı dört ay önce ortaya çıkmıştı. Okulun son haftalarında en çok konuşulan iki kişi olmuşlardı. Anlaşılan dedikodular hala bitmemişti.
Baştan böyle olacağını bildiği için hak veriyordu aslında Ezgi. Arkadaşlarının bu gerçeğe alışması baya uzun zamanlarını almıştı. Ama Ezgi idare etmeyi başarmıştı. Kendi arkadaşları Altuğ'dan hoşlanmıyorlardı, onu tanımaya da pek yanaşmıyorlardı. E hal öyle olunca Altuğ da onlarla tanışmak istemiyordu. Zaten Ezgi'ye net bir şekilde söylemişti "Ben sizinle o barlarda takılmam her hafta, her hafta..." diye.
Ezgi de onun arkadaşlarına bayılmıyordu. Hele de onlarla takılarak, arkadaş görünümlü bir sürü salak kızın Altuğ'a yavşamasını izleyemezdi. O Beliz'e zaten inanılmaz kıldı. Kardeşi onunla daha bi sıkı fıkı olmaya başladığından beri iyice uyuzdu. Eliz Hanımlar Beliz Hanımlarla tatile bile gitmişlerdi ağustosta. Bütün bir yaz boyunca Ezgi'yle toplasan on kere falan konuşmuştu. Yüzüne bile bakmamıştı doğru dürüst. Altuğ'u öğrendiğinden beri feci tripliydi.
Altuğ dişlerinin arasından "Eğer biraz daha elimi sıkarsan kırılacak Ezgi. Kiremit değil bu..." dedi kantine girerlerken. Ezgi Altuğ'un elini o denli sıktığının farkında değildi. Eliz'i düşünürken gerilmiş olmalıydı.
"Biz kiremit kırmıyoruz yalnız. Karateci kiremit kıracak diye bir şey yok..." diye mırıldandı Ezgi kendine bir çikolatalı gofret alırken. Sonra da sütlü kahve istedi. Altuğ alaycı bir sırıtışla Ezgi'yi yan gözle kesti.
"Galiba bir yumruğunuzun nelere kadir olduğunu unutuyorsunuz Ezgi Hanım? Hepimizi öldürüyordun az kalsın."
Ama Ezgi tahmin etmişti bunu! Altuğ'un buradan saldıracağını biliyordu işte. Artık ömrünün sonuna kadar alay konusu olacaktı Altuğ'a.
Geçen haftalarda Ezgilerin evinde kimse yokken eve uğramışlardı. Ezgi neredeyse Altuğ'a taşınmıştı. Hatta bazen Altuğ Tarabya'da kalırken Ezgi Gümüşsuyu'nda yalnız kalıyordu. Altuğ ailesinden izin alamayıp kaçamazken, kendisinin evde kalmama konusunda özgür oluşu komik bir durumdu aslında. Tabii Altuğ'un yüzüne bakarak bu konuyla dalga geçemiyordu. Altuğ'un aile mevzunun içine girince işler karmaşık bir hal alıyordu.
O eve uğradıkları kısa zaman dilimi içerisinde her zamanki gibi Altuğ'un hormonları Ezgi'nin odasında çılgınlar gibi çalışmaya başlamıştı. Kendine yer olarak da Ezgi'nin odasındaki dört ayaklı masayı bellemişti. Üzerinde bir yığın dergi, kitap, CD, oyun ve ıvır zıvır bulunan masanın üstündekileri tıpkı filmlerde olduğu gibi iterek yere atmış, Ezgi'yi belinden kavradığı gibi üzerine oturtmuştu. Her şey her zamanki gibi çok güzel gidiyordu. Ta ki Ezgi orgazm anında heyecanla masanın sağ arka ayağının olduğu yere yumruğunu indirene kadar... Öyle bir hızla indirmişti ki duydukları ufak bir çıtırtı dışında olacakları önceden anlayabilmelerini sağlayan hiçbir şey olmamıştı. Ezgi çıtırtıyı duyduğu an gözleri panikle büyümüştü fakat Altuğ durumun farkına varamadığı için çok geç kalmışlardı. Masanın arka ayağı kökünden kırılıp ayrılırken Ezgi bir anda az önceki orgazm çığlığına nazaran daha korku dolu bir çığlık atarak geri kaymıştı. Altuğ onu son anda tutmayı başarmıştı. Eğer tutmasaydı Ezgi oldukça hasar alacak bir şekilde yeri boylayacaktı. Çünkü arka taraf gidince Ezgi'nin ağırlığı yüzünden masanın ön sağ ayağı da kırılmıştı. Ve Ezgi düşseydi arkaya kayıp kafasını duvara vuracaktı. Bu da daha büyük bir hasar demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...