BUGÜN
"Biliyorum hepiniz 'Şimdi bu çocuk buraya çıktı, 30 saat susmaz konuşur' diye düşünüyorsunuz ama öyle yapmayacağım. Zaten pek konuşacak bir şey kalmadı. Dört senedir vıdı vıdı konuşuyoruz... Tabii benim beş oldu ama, siz herkese çaktırmayın."
Altuğ'un kürsüden yaptığı konuşmanın giriş cümlesi, onu dinleyen kalabalıkta gülüşmelere neden oldu. Mimarlık Fakültesi'nin bu yılki mezunlarının birincisiydi Altuğ. O yüzden mezuniyet günü kafasında o komik keple konuşmayı yapacak olan kurban olarak da o seçilmişti.
"Sen uzun uzun konuş! Seni gördükçe gözümüz gönlümüz açılıyor!" diye bağırdı mezunların arasında oturan arkadaşlarından biri Altuğ'a doğru. Sonra tekrar izleyicilerden gülüşme sesleri yükseldi. Altuğ da arkadaşına bakarak güldü.
"Erkeklere ilgi duyuyor olsaydım, şu an şu sözünle kalbimi çalmıştın Güney... Ama tercihlerimi biliyorsun... Neyse... Tüm hocalar, aileler ve yaşı tutmayan kişiler buradayken bu konulara girmeyelim... Az önce size okulu beş senede bitirdiğimi söyledim... Ve şimdi buradayım, aslında çok tuhaf bir durum. Çünkü ilk senemde neredeyse verebildiğim dersim yoktu, ortalamam yerlerde sürünüyordu. İkinci sınıfın sonunda üstten ders alamadım falan, karmakarışık bir sürü şey oldu. Hiç çalışmazdım ben, birazcık bile çalışkan değildim... Sonra bir şey oldu... Ve ben çalışmaya mecbur kaldım. Ardından baktım... Başarıyorum. Çalışınca oluyor yani... Bu beni mutlu etti hep. 'Vay canına' dedim; 'İnsan başarınca mutlu oluyormuş'... Ondan sonra hep çalıştım. Hep daha iyisini yaptım. Hep daha da iyisi için çalıştım. Çünkü gözünde iyi yerlere gelmem gereken birileri vardı. Herkes gelecekte iyi bir meslek sahibi olmak için çalışırken, ben hep birisinin gözüne girebilmek için çalıştım. Ailem dahil herkes işe yaramaz hıyarın teki olduğumu düşünüyordu. Arkadaşlarım okulu bitiremeyip yarım bırakacağımdan emindi. Zaten geç girmiştim... Ama birisi vardı ki o hep inandı. Bana bir gün dedi ki 'Elli tane kadının telefon numarasını, isimleriyle beraber hafızanda tutabiliyorsan, okuduğunu, çalıştığını da unutmazsın, sadece biraz gayret göster.'... Ve şimdi onun sayesinde buradayım. Beş senedir öğrendiğim her şeyi hatırlıyorum. Hocalarımın bana öğrettiği her şey hala kelimesi kelimesine aklımda. Elimde diplomam var. Bana inanmayan tüm o insanlar şimdi başardığımı görüyorlar.
Size inanmayan herkes, şimdi siz burada başınız dik otururken başardığınızı görüyor.
Bundan sonra da asla pes etmeyin. Siz kendinize inanmıyorsanız bile size inanan sadece bir kişi olsun yeter. Hatta bir kişi bile olmasa da yapabilirsiniz!..
Bundan sonraki hayatınızda size güzel kızlar—ve tabii erkekler—, çalışma saati düşük işler, sorunsuz patronlar ve bol sıfırlı maaşlar diliyorum. Hepinizi tebrik ederim Mimarlık Fakültesi mezunları!"
Altuğ kürsüden inerken herkes onu deli gibi alkışlıyordu. Bir sürü kişi neşeyle gülümsüyordu. Konuşma boyunca da ara ara gülüşmeler olmuştu. Altuğ da kürsüden inerken yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Gidip yerine oturmadan önce mezun öğrenci kalabalığının arasında Ezgi'yi buldu. Onunla göz göze geldi. Gözleriyle onu hala sevdiğini söylemeye çalıştı ama Ezgi bunu anlamadı bile. Bakışlarını kaçırdı hemen. Altuğ da paşa paşa yerine oturdu.
***
Bahçede herkes ailesiyle fotoğraf çektirirken Ezgi kollarını kavuşturmuş somurtuyordu sadece. Ece'nin zorlamasıyla buraya gelmişti ve Ece son anda çıkan bir pürüz yüzünden Özgür'le ilgilenmesi gerekince kep törenine katılamamıştı. Sadece Ediz vardı yanında! Sadece Ediz! Başka kimse gelmemişti. Babası ve annesini zaten istememişti. E Eliz de gelmezdi haliyle. Öylece tek başına kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...