12 YIL SONRA
Saat ilerledikçe sohbetleri de ilerliyordu. Havadan, sudan, her şeyden konuşuyorlardı. Ezgi içtikçe içiyordu. Altuğ daha ikinci kadehindeyken Ezgi altıya gelmişti bile. Deli gibi konuşup komik şeyler anlatıyordu. En çok da Özgür ile ilgili şeyler anlatmıştı Altuğ'a. Altuğ sadece onun doğumunu biliyordu. Büyürken hiç görememişti. Ezgi de onun komikliklerinin hepsini sektirmeden anlıyordu Altuğ'a. Kaçırdığı tüm bombaları tüm detayları ile veriyordu. Hatta bir ara Yusuf'la Ece'nin ikinci çocuk konusundaki savaşlarına kadar gelmişti konu. Altuğ o gün yemekte bu konuyu açtığı gibi kapamak zorunda kalmıştı ve arkasındaki gizemi de öğrenmemişti. Şimdi Ezgi çakırkeyif olmuş olmanın verdiği gazla en yakın arkadaşlarının tüm sırlarını ortaya dökmüştü...
Ama Altuğ yabancı sayılmazdı ki! O da Yusuf ve Ece'yi tanıyordu, biliyordu.
Elindeki şarap, vücudu kahkahalarla sarsılırken iyice çalkalandı bardakta. Dizini masanın kenarına dayamış fazlasıyla rahat bir şekilde oturuyordu. Elini yüzüne kapatıp alnını dizine dayadı gülmeye devam ederken. Sonra gülmekten kızarmış yüzünü kaldırıp—kendisi kadar şiddetli olmasa da—gülmekte olan Altuğ'a baktı.
"Of Ufuk ya! Onun yüzünden karnıma ağrılar girdi gülmekten! Demek hala Ece'ye bakarken başka dünyalara gidiyor?"
"Bir görsen... Resmen ilk defa aşık olmuş ergenler gibi iç falan geçiriyor. Hakkını yemeyeyim ama çocuğun şimdi, şu anki kız arkadaşıyla baya iyi bir yolda. Evlenmekten falan bahsediyor. Onu evinin erkeği olmuş bir halde hayal edemiyorum ama şaka maka olacak gibi..."
"Ben de Türkiye'nin en çok beğenilen kadın oyuncularından biriyle sevgili olsam, ben de evlenmeyi düşünürdüm... Bazen Ufuk'u çok kıskanıyorum valla, oturduğu yerden film izleyip yorumluyor öyle para kazanıyor."
"Yalnız onun gibi olmak çok zor. Adam son altı senedir Oscarları alacak herkesi birebir tutturuyor. Sana yemin ediyorum, herkes sevgilisiyle sinemaya gitmeye bayılır, ben Ufuk'la gitmeye bayılıyorum. Film çıkışı o kadar güzel oluyor ki, tam bir saat boyunca tüm hataları ve güzel yönlerini yorumluyor ve insanı sıkmıyor bile."
"Bir gün beni de çağırın sinemaya giderken ya, çok merak ettim. Zaten çok sık sinemaya gidemiyorum, belki sizle takılırsam bunu bir düzene sokabilirim."
Altuğ da bu fikre bayılmıştı! Ezgi'yle sinemaya gitmek...
"Tabii, çok seviniriz."
Aralarında bir sessizlik olunca Ezgi iki eliyle sıkı sıkı tuttuğu bardağındaki şarabı tamamen içip bitirdi. Tekrar şişeye uzandı ve yedinci kadehini doldurdu.
Birden sessizlik anında aklına doluşan sorunlar silsilesi yüzünden irkildiğini hissetti. Bundan sonra ne yapacağına hiç kafa yormamıştı. Sahiden ne yapacaktı? Bir evi yoktu. Düzenli işi yoktu. Ece'yle büro kurmayı düşünüyorlardı ama bu öyle hemen olacak bir şey değildi. Altuğ ile birlikte şu işten kazanacağı para dışında hiç parası da yoktu. Bütün birikimi olmayacak aptal bir düğüne gitmişti. Geri gelmeyecekti o para... Daha gelinliğin bütün parası ödenmemişti bile...
"Ah lanet olsun." diye mırıldanırken alnını tekrar dizine dayayıp haline yanmaya başladı.
"N'oldu?" diye sordu merakla Altuğ.
"Gelinliğin beş bin lirasını ödemedim. Mekana borcumuz var. DJ ve grup da ayarlamıştık. Allah'ım ya... Davetlilerimi aramadım hala, arayıp onlara düğünün iptal olduğunu söylemem lazım. Allah kahretsin ya! Resmen yüz bin lirayı sokağa attım. Her şeyi mahvettim. Demiştim ben o salağa bu kadar büyük düğüne gerek yok diye. Tutturdu benim bir oğlum var diye... Salak karı senin yatların, katların yok ki, oğlun devlette maaşlı çalışan hoca, ben desen düzenli işim yok. Elimizdeki üç beş birikmişi de senin büyük düğün sevdana harcadık. Onlar da boşa gitti. Of neden daha önceden vazgeçmedim ki?.. Ölmek istiyorum ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romantikİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...