BUGÜN
Sabah gözlerini açtığında kendi odasında olmadığını odanın kokusundan anlamıştı. Bir kere etraf sigara kokmuyordu. Biraz alkol kokusu vardı. Zaten kendi odasına göre derli topluydu burası.
Zar zor doğrulup etrafına bakındı. "Of ne kadar içtim ben ya?" diye sızlandı. Başı felaket ağrıyordu. Sevda'yı başkasıyla gördüğünden beri bu kadar kötü derecede sarhoş olmamıştı. Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu.
Başta Nur'la beraberdi. Bir puba gitmişlerdi... Nur'la beraber...
S*ktir! Burası Nur'un odasıydı!
Ve üzerinde sadece boxerı vardı!
"Lan! LAN! Ne yaptım ben?!" diye bağırdı panikle. Aniden yataktan kalkınca düşecek gibi oldu ama tutunarak gidip acele acele yerde duran kıyafetlerini giydi. İlk önce telefonuna bakındı. Pantolonun arka cebinde olduğunu anlayınca hemen çıkardı. Yirmi sekiz cevapsız araması üç normal mesajı sekiz tane de Whatsapp mesajı vardı. Küfürler ede ede ilk önce cevapsız aramaları açtı. Yirmi beşi Ece'dendi. İkisi Sedef' aitti, biri Ezgi'ydi. Normal mesajlar Ece'den gelmişti. 'Neredesin' ' niye telefonumu açmıyorsun' gibi şeyler içeriyordu. Ece'den gelen Whatsapp mesajları da öyleydi. Ezgi Whatsapp'tan "Oğlum sıçtığının resmidir bu, hemen beni ara." yazmıştı. Sabah atmıştı mesajı.
Deyim yerindeyse Yusuf'un götü tutuşuyordu şu an. Hemen Ece'yi aradı. Açılmayınca iyice korkmaya başladı. Birden saatini kolunda hissedemeyince korkuyla etrafına bakındı. Ceplerinde de yoktu. Komodinin üzerinde, lambanın arkasında kayışını görünce üzerinden bir yük kalkmış gibi rahatladı. Hemen atılıp saati oradan aldı ve koluna taktı.
Nur neredeydi?
Tekrar Ece'yi arayıp odadan çıktı. Telefon kulağında kendi kapısına gitti. Cüzdanından oda kartını çıkarıp odaya daldı. Ece'den cevap yoktu. En iyisi Ezgi'yi aramak diye düşünerek bu sefer de onu aradı. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.
"Oğlum neredesin sen ya? Ne haltlar karıştırıyorsun?"
"Oteldeyim valla bir halt karıştırdığım yok! Ece aramış defalarca, şimdi de açmıyor."
"Açmaz tabii! Sabah Facebook'taki fotoğraflarını görünce Ece'yi aradım, ayrıldığınızı söyledi, acelem var deyip kapattı telefonu sonra. Hala hocayla görüşmede olduğu için açmıyor. Ne demek ayrıldık ya? Hem sen ne geri zekalı adamsın, daha ayrılır ayrılmaz gidip eski sevgilinle takılıyorsun, bir de üzerine Ece'ye nispet yapar gibi fotoğraf ekliyorsun?"
"N-n-ne? Ha? Ne? Ne ayrılması, ne fotoğrafı ya? Benim hiçbir şeyden haberim yok."
"Bir dakika bir dakika... Siz ayrılmadınız mı?"
"Ayrılmadık tabii ki de! Neden öyle dedi sana? Ben çok sarhoştum dün gece ne oldu ne bitti hatırlamıyorum hiç."
Ezgi'nin tarafında oluşan kısa bir sessizlik anından sonra, arkadan Altuğ'un sesi duyuldu.
"Ahan da sıçtığının resmi 'tam olarak' budur o zaman! Bence t*şaklarına sor Yusuf, onlar sana anlatırlar ne olup bittiğini."
Ezgi Altuğ'a sert bir bakış atarak bu sözleri üzerine onun kafasına bir yastık fırlattı. Yusuf ise birazdan korkudan geberecekti. Ece'yi aldatıp aldatmadığını hatırlayamıyordu bile. Hem şu lanet fotoğraflarda ne vardı?
"Ya ben sadece Nur çok ısrar etti diye kabul ettim. Bir yerden sonra film kopuk bende. Çok sarhoş olmuşum. Doğum gününde eğlenmeyecek misin falan dedi, bir iki duble bir şeyler içip dönecektik..."
"Ece net bir şekilde ayrıldık biz dedi Yusuf, bilmiyorum ben... Bence geçmiş olsun artık."
Laptopunu açıp hemen Facebook'a girdi Yusuf. Altı fotoğrafta etiketlenmişti. Hepsini de Nur etiketlemişti. "Lanet olsun!" diye mırıldanarak altı fotoğrafa da hızlı hızlı baktı. Bazıları fazla samimiydi. Hiçbirinin çekildiği anı hatırlamıyordu Yusuf. Otele nasıl geldiklerini, ne olduğunu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...