BUGÜN
Sabah ilk uyandığında bir rüyayı her saniyesiyle hatırlayıp, bir saat içinde neredeyse tüm detaylarını bile tamamen unutacak hale gelmek gibiydi bu his. Bugün Ece'yle beraber gittikleri falcıda yaşadıklarını unutmuş gibi hissediyordu. Hatırlamak için kendini çok fazla kasıyor, elinden geleni yapıyor ama başarılı olamıyordu. Sanki o anları zom derecede sarhoşken yaşamıştı, sonrasında sızıp kalmıştı da şimdi de bir şey hatırlayamıyordu.
Tıpkı o anlarda olduğu gibi parça parça görüntüler vardı. Sorusuna cevap bulmuştu. Altuğ sahiden de pişmandı. Onu hatırladığına emindi... Ama gerçekliği ne kadar doğruydu, onu bilemiyordu, kanıtlayıp kanıtlamadığını hatırlamıyordu. Doğru düzgün bir görüntü yoktu elinde.
Kadının yanından çıktıktan sonra verdiği elli liraya üzülerek "Dolandırıldık bence Ece, hayatımda gördüğüm en iğrenç falcıydı." Demişti Ece'ye. Kadın sürekli olumsuz şeyler söyleyip bir de Ezgi'yi bilimsel şeylerle ikna etmeye çalışarak tuhaf bir büyü yapmıştı. Biricik dövmesine bile laf etmişti.
Sıradaki şarkının notalarını çalarken içinden 'Allah aşkına ne mantıksız bir şeydi o ya... Oturdum o kadını dinledim, bir de beni uyutmasına izin verdim' diye isyan etti. Soyulmadığına şükretmeliydi belki de.
"Bir daha senin aklına uyarsam Ece..." diye söylenirken arkasında klavye çalmakta olan Volkan ona kaş göz yaparak "N'oldu ya?" diye sordu. Ezgi boş ver dercesine omzunu salladıktan sonra önüne döndü. Çakıl'a geri vokal yapmaya devam etti. Sahnede bas gitarını çalıp dikkatini toplamaya çalışırken, kendini izleyen bir çift gözden habersizdi tabii.
***
Altuğ Ezgi'nin göremeyeceği bir noktada oturmuş viskisini içerken onu izliyordu. Dört gün önce düğünde konuştuklarında nedense işlerin eskisinden daha berbat bir hale geldiğini düşünmeye başlamıştı. Belki de öyle deli cesaretiyle heveslenip düğüne hiç gitmemeliydi. Ama Ezgi'nin kendisini istemediğinden adı gibi emin olduğu için çok kızgındı. Bu fikir onu delirtiyordu. O gün bir karar daha almıştı tabii. Bundan sonra okulda Ece'den kaçmayacaktı. Yanına gidip selam verecekti, hal hatır soracaktı, konuşacaktı. Ezgi yanında olsa da, olmasa da gidecekti. Ezgi konuşsa da, konuşmasa da... Umursamayacaktı. Daha fazla çocuk gibi ondan kaçmanın alemi yoktu.
Uzun süredir onları dinlemeye gelmediği için çaldıkları şarkılarda belirgin değişiklikler yaptıklarını görememişti bunca zamandır. Nedense içinden bir ses şarkıları Ezgi'nin seçtiğini söylüyordu. Eskiden olsa bütün şarkıları Altuğ'a baka baka neşeyle söylerdi. Laf sokacağı zaman da sokardı, hiç çekinmezdi...
O günleri hatırlayarak gülümsedi.
Nedense sık sık o günlere dönmek istiyordu. Şu an biriyle sevgili olmanın sorumluluğunu yaşamıyordu, özgürdü fakat kendini daha fazla baskı altında hissediyordu. Ne yaparsa suçluluk duygusu hissediyordu. Normalde arkadaşı olmayan güzel bir kızla sadece sohbet amacıyla konuşuyor olsa bile vicdanı sızlıyordu. Kendini olmayan sevgilisini aldatıyormuş gibi hissediyordu. Halbuki Ezgi'yleyken Pelin'le neler neler yapmıştı... Hiçbiri de başta sorun olmamıştı. Suyunu çıkarmasaydı ve böyle aptalca davranmasaydı daha da olmayacaktı.
***
Konser bitiminde kaç tane viski devirmiş olduğunu hatırlayamıyordu. Üç buçuk saat boyunca sürekli içmişti. Hiç ara vermemişti. O yüzden kafası şu an fena derecede iyiydi. Ezgi eşyalarını alıp kulise inerken bir an için peşine takılmayı düşünmüştü ama nasıl olsa geri geleceğini bildiği için beklemeye karar vermişti.
Ki beş dakika sonra gitar çantası sırtında, yanında o piyanist şantörle beraber yukarı çıktığını görünce yanına gitmek için hareketlendi. Biraz yalpaladığını hissedince kolonlardan birine tutundu. Ezgi hala onu görebilecek bir noktada değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...