Durma - 35. Bölüm

7.1K 434 105
                                    

12 YIL SONRA

Sia – Breathe Me (medyada ekli)

Altuğ elini yavaşça kaldırıp Ezgi'nin saçlarına götürdü. Ezgi anında gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Altuğ yüzünü iyice Ezgi'nin yüzüne yaklaştırdı. Onun nefeslerini duyabilecek kadar dibine girdi. O da gözlerini kapadı. Ezgi'nin kokusunu içine çekip adeta ciğerlerine hapsetti.

"Şu an Uludağ'dayım biliyor musun? Beraber karların içinde yatıyoruz. Hissedebiliyorum. Çok mutluyuz. Seni sevdiğimi söylüyorum sana. Sen çok mutlu bir şekilde gülümsüyorsun. Sonra bana dalga geçerek 'Biliyorum' deyip kıkırdıyorsun. Ben de seninle beraber gülüyorum ama biraz da surat yapıyorum. Sen de başını kaldırıp beni büzdüğüm dudaklarımdan öpüyorsun. Elini enseme koyup beni kendine çekiyorsun. Parmaklarını ensemdeki saçlarda dolaştırıyorsun. Sonra ben senin tenini koklarken sen beni daha şehvetli öpmeye başlıyorsun. Ben de sana tutkuyla karşılık veriyorum. Ellerim hesapsızca kalın giysilerine rağmen vücudunda dolaşıyor. Şuan bile hala parmaklarımın altında tenini hissedebiliyorum. O kadar güzel bir his ki bu... O soğukta bile karların içinde yanmak üzereyiz. O kadar ateşliyiz ki... Dudaklarımda dudakların, eğer biraz daha uğraşırsak orada sevişecek haldeyiz..."

"Sonra Yusuf gelip 'Bu lanet karının bir senedir sigara içtiğini ne zaman bana söylemeyi düşünüyordunuz?' diye bağırıyor."

Ezgi'nin sözleri üzerine bütün büyülü an bozuldu ve ikisi de katıla katıla gülerek gözlerini açtılar. Altuğ kahkahalarının arasında "Of Ezgi ya!" diye inlerken alnını Ezgi'nin omzuna koydu.

Ezgi gülmeye devam ederken, Altuğ'un bu ani temasıyla birlikte birden elektriğe tutulmuş gibi titredi ve olduğu yerde kaskatı kaldı. Altuğ'un artık kesilmeye başlayan kahkahalarından hala hafifçe omuzları titriyordu. Kumral saçları Ezgi'nin boynuna değiyordu. Ve o kumral saçlar boynu ve köprücük kemiğinin arasındaki çukura değerken Ezgi'nin içini gıcıkladı. İstemsizce ama buna çok gereksinim duyduğunun güçlü algılayışıyla birlikte, hemen burnunun dibinde duran o çok sevdiği saçlara doğru başını çevirdi ve gözlerini kapayıp Altuğ'un kokusunu içine çekti. Yaptığı kendi akıl sağlığı açısından kesinlikle çok tehlikeliydi. Şarabın kanında dolaşan sarhoşluğu, Altuğ'un o eski günlerin sıcaklığına ve bilinirliğine davet eden ayartıcı kokusu... Bu kalp çarptıran, yoldan çıkaran duyguların ne kadar harika olduğunu ve bu duyguları yaşamak için tek hareketinin yeteceğini bildiği için, bu durum olacakları daha fazlasını arzulamasına neden oluyordu. Tek yapması gereken, Altuğ'a onu istediğine dair o bakışı atmaktı. Ve...

Salon Ezgi'nin etrafında hızla tur atarken, Altuğ onun vücudundaki gerilimini fark ederek başını omzundan kaldırdı ve hafifçe geri çekti. Ama hala Ezgi'ye, başını kaldırdığı yere çarpan soluğu kadar fazlaca yakındı. Haddinden fazla... Ve Ezgi kesinlikle düşünemiyordu. Dümdüz şöminenin alevlerine bakarken feci başı dönüyordu. Altuğ ile başları aynı hizadaydı ve Altuğ'un dudakları bir milim ötesindeydi. Ezgi'nin gözleriyse şöminenin oynaşan alevleri kadar tutuşkan ve parlaktı. Altuğ'un anlamaması gereken duygular, ona hissettiği arzu gözlerinden taşıyordu. Ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Felç olmuş gibiydi. Ve deli gibi korkuyordu. İsteğinin şiddeti ve büyüklüğünden deli gibi korkuyordu. Düşünecek bir şey olması gerektiğini biliyor ama onun ne olduğunu bilmiyordu. Tek düşünebildiği Altuğ'u çok istiyor olduğuydu. Bu yakıcı isteğin kasılmalarını karnının alt kısmında şiddetle duyumsuyordu. Şu anda kendini saf duygulardan ibaret gibi hissediyordu ve Altuğ'un ihtiyacıyla tutuşuyordu. Kendini bu duygularla baş edemeyecek kadar güçsüz hissediyordu. Ayrıca baş etmek isteyip istemediğini de bilmiyordu.

Altuğ'un verdiği nefes Ezgi'nin boynunu bir kez daha yakarken, Altuğ Ezgi'nin gözlerine baktı. Ve o parlak gözlerden akan şiddetli isteği içti. Başını eğmesinin ufak bir hamlesiyle birlikte dudakları Ezgi'nin dudaklarının kenarına çok yakın bir yere değdi.

BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin