Film Gibi - 55. Bölüm

5.6K 445 94
                                    

BUGÜN

İskeleden dışarı yürürken başını Yusuf'un omzuna yaslayıp parmaklarını iyice kenetledi. "Askere gitmesen olmuyor mu?" diye sordu kısık bir sesle. Bu durumu düşündükçe içi sıkılıyordu. Ne kadar aklından atmak istese de, bu gerçek hep köşede bir yerde durup kendini belli ediyordu.

"Zorundayım bebeğim. Neden bunu bu kadar çok dile getiriyorsun ki, sanki hemen gidecekmişim gibi... Daha vakit var. Bak buraya baş başa zaman geçirmeye geldik. 'Seni göremiyorum!' diye şikayet ediyordun. Hazır beraber geçireceğimiz güzel bir hafta sonu varken bu konuları açma... Gel otel şu tarafta." Yusuf iskeleden çıkışta Ece'yi biraz çekerek otelin olduğu tarafa döndü.

Hafta sonunu baş başa geçirebilmek için Büyükada'ya gelmişlerdi. Yusuf artık hafta içi sabah dokuzdan akşam altıya kadar çalıştığı için haftanın her günü doluydu. Ece de onu göremediği için şikayet edip duruyordu. O böyle ilişki yaşamaya alışkın değildi. Yusuf eskiden de yoğundu ama böyle olmuyordu. Bir şekilde görüşmeyi başarıyorlardı.

Ele ele mutlu mesut bir şekilde adanın biraz iç tarafında kalan butik otellerine geldiler. Ece'nin her zamanki gibi ağzı kulaklarındaydı otele bakarken. Ahşap, eski tip bir binaydı kalacakları yer. Fotoğraflardan gördükleri kadarıyla ikisinin de çok hoşuna gitmişti. Şimdi önlerinde gördükleri yer fotoğraftakinden bile iyiydi.

İçeri girdiklerinde resepsiyondaki çocuk onları güler yüzle karşıladı. "Hoş geldiniz." Dedi önce Yusuf'a, sonra Ece'ye bakarak.

"Merhaba. Bizim bu gece için rezervasyonumuz vardı. Terastaki odalarınızdan birine. Yusuf Gürsel adına."

Çocuk bilgisayardan bakarken ikisi de meraklı gözlerle etrafı inceliyorlardı. Ece ahşap merdivenlere bakarken yukarısının nasıl olduğunu deli gibi merak ediyordu.

"Evet Yusuf Bey, şu formu doldurun, ben de kimliklerinizi alayım." Çocuk Yusuf'a bir form uzatırken Eceler de kimliklerini çıkardılar ve ona verdiler. Yusuf formu doldururken Ece de kağıdın içine girecek kadar onun dibine girdi ve onu izlemeye başladı.

Pek eşya getirmedikleri için taşınacak eşyaları da yoktu. Çocuk sadece Ece'nin sırt çantasını alarak onları odalarına çıkardı. Yusuf ona bahşiş verdikten sonra çocuk odadan çıktı. Ece o gider gitmez kendini yatağa attı.

"Ay iyi ki de geldik! Bayıldım ben buraya! Çok güzel. Neden daha önce hiç adaya gelmedik ki?.. Hadi hemen çıkıp gezelim." Yattığı hızla geri kalkıp kapıya yönelince Yusuf inleyerek "Dur iki dakika Ece ya! Sen enerjiksin de ben değilim be güzelim. Yavaş..." diye söylendi. Terastaki sandalyeye oturup bir sigara yaktı.

Ece surat buruşturarak ona bakarken ayaklarını sürüye sürüye odaya geri döndü. Yusuf'un karşısındaki sandalyeye oturdu.

Ekim ayı gelmiş olduğu için güneş eskisi kadar ısıtmıyordu fakat neyse ki onların şansına güneş vardı bu hafta sonu. Hava da güzeldi. O yüzden Ece böyle enerjikti ve gezmek istiyordu. Hava yağmurlu falan olsaydı o da odaya kapanmayı tercih ederdi.

"Yusuuuuuf?!"

"Efendim bebeğim."

"Mehmet'in canı niye sıkkın bu aralar? O yemeğe gittiğimiz günden sonra bir şeyler oldu, çözemedim ben. Ne zaman otele gitsem Mehmet'in suratı asık... Bir şey mi yaptık biz? Tavrı bize mi?"

"Bilmiyorum ki. Bize olduğunu sanmam. Gülşah da dedi bana 'abim bi tuhaf bu aralar, olur olmaz parlıyor' diye. Belki de Deniz'le ilgili bir şey vardır. Sıkıntılı bir dönemdelerse. Adam çocuğu işe götürüyor yani, yoruluyor olmalı."

Ece sıkıntıyla yüzünü buruşturarak Yusuf'un paketinden bir tane sigara da kendisi için aldı. Yusuf'un çakmağıyla yaktıktan sonra dizlerini karnına çekerek oturmaya devam etti ve etrafı incelemeye başladı.

BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin