12 YIL SONRA
Ezgi gözyaşlarının gene süzülmek üzere olduğunun farkındaydı. Ama şimdi olmazdı. Şimdi hiç sırası değildi. O Nadide cadısı kendisini görmüşken ve hızlı adımlarla Ezgi'ye doğru yürürken olmazdı.
"Beni bekletmen hiç hoş bir davranış değil Ezgi. Senden bunu bir daha tekrarlamamanı rica edeceğim."
Ezgi'nin sinir olduğu o Nadide'ye has, tiz, uyuz edici ses kulaklarında uğuldamaya başlamıştı bile.
'Sanki keyfimden beklettim gerzek, provadaydım, işim bitince geldim işte.' dedi içinden. Ama dışından tabii ki de diyemedi.
"Kusura bakmayın Nadide Hanım. Prova biraz uzun sürdü de, anca gelebildim. Merak etmeyin bir daha olmaz." Dedi nazik bir şekilde. Hayatında bu kadınla konuşurken olduğu kadar nazik olduğu hiçbir zamanı hatırlamıyordu. İş hayatında bile cici görüneceğim diye bu kadar kasmıyordu.
"Zaten geç kaldık, hemen gidelim de halledelim şu hediye bakma işini."
Hayatında gördüğü en berbat insandı Nadide Hanım. Yani... Belki kendi annesinden sonra. Akşama yemeğe gelirken onlara getirmesi için hediye seçeceklerdi. Evet! Akşama Nadide Hanımlara yemeğe gideceklerdi ve Ozan'la Ezgi'nin getirecekleri hediyeyi kadın kendisi seçiyordu!
Bunu yaparken bahanesi ise, ablasına karşı rezil olmama isteğiydi. Nadide Hanım Ezgi'nin zevkinden hoşlanmazdı. Ezgi'nin getirdiği hiçbir hediyeyi beğenmezdi. Ozan'ın yanındayken sorun yokmuş gibi davranıp yalnız kaldıkları zaman Ezgi'yi azarlardı. "Hediye seçme konusunda çok başarısızsın. Daha önce pek nazik ev davetlerine gitmediğin belli oluyor." Demişliği vardı daha önce.
Ezgi bir mimardı. Kötü hediye almazdı. Kendi evini kendisi dekore etmişti ve o evi beğenmeyen bir kişi bile tanımıyordu. Nadide Hanım dışında... Bugüne kadar ev hediyesi aldığı tüm arkadaşları da getirdiği hediyelere hasta olurdu.
Ama Nadide Hanım'la bu sorunu atlatamayacağını anladığı andan itibaren hediye işini Ozan'ın üzerine yıkmıştı. Ozan da hiç anlamazdı o işlerden ama Ezgi'yi kıramıyordu.
'Hayır anlamıyorum neden her akşam yemeğine gidişimizde bir hediye alıyoruz ki? Cüzdanımı yedi kadın senelerdir.' Diye şikayet etmeye devam etti içinden. Sonra Nadide Hanım'la ve onun eziyetleriyle beraber mağazadan mağazaya sürüklendi. Zaten yeterince yorgun değilmiş gibi...
***
Akşam yemekte onu ayıltan kahkahalar olmasa artık yorgunluktan düşüp bayılacaktı. Resmen vücuduyla savaş veriyordu. Masanın altından kendi bacağını okşayan Ozan'ın eli biraz olsun güven vericiydi. Ve de rahatlatıcı. Belki de uykusunu getiren buydu.
"İlahi Sinan! Ömürsün valla!"
Ezgi neye gülündüğünü kaçırmıştı. Ozan'ın teyzesinin kocası-Cihan Bey-, bacanağı Sinan Bey'e-Ozan'ın babası-takılıyordu. Ezgi konudan geri kaldığı için biraz gerginleşince bundan sonra sohbeti dinlemeye karar verdi.
"Ozan dün işi bıraktığını söyledi Ezgi. Bu işi kabul etmen sana hazırlıklar konusunda vakit kaybettirmekten başka bir işe yaramadı. Sana en baştan demiştim düğün öncesinde çok yoğun olacaksın ve ilgilenemeyeceksin diye. Ve onu çok meşgul eden bir işi olmasına rağmen en zor zamanda tüm vakit alıcı ve önemli ayrıntıları Ozan'ın üzerine yıktın."
Nadide Hanım her zamanki gibi iş başındaydı. Gene Ezgi'yi aşağılamayı başarabileceği her fırsatı değerlendiriyordu.
Ezgi onun bu çıkışına bir şey demedi. Sadece gözlerini kaçırıp yemeğine odaklanmış gibi yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romansaİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...