Zor Zamanlar - 19. Bölüm

5.7K 438 78
                                    

Bugün

Belinde duran Altuğ'un büyük elinin şu an kendisine güven veriyor olması gerekiyordu. Ama hiçbir işe yaradığı yoktu. Bu eve ilk geldiğinde Altuğ'a karşı hisleri olmadığı için ve onun 'kız arkadaşı' olmadığı için işler daha kolaydı. Şimdi nedense bir unvanla burada olduğundan, acayip gergin hissediyordu. Jülide Hanım ve Ali Fevzi Bey, pek de dışarıdan melek gibi görünen insanlar değillerdi...

"Hoş geldiniz Altuğ Bey." Kapıyı bu eve son geldiğinde onlara yemek getiren kız açtı. Altuğ'a hoş geldiniz dedikten sonra Ezgi'ye gülümsedi. Altuğ da, daha çok resmi sayılabilecek türden bir gülümsemeyle "Hoş bulduk Ömür, annem babam evdeler mi?" diye sordu. Ömür, Ezgi ve Altuğ içeri geçince kapıyı kapattı. Altuğ Ezgi'nin elini tutmuştu o sırada. Ezgi hala şu harekete alışamamıştı. Baş başayken tutuyordu, hatta Ezgi'nin elini kendi avuçları içine alıp oynuyordu falan sürekli ama yanlarında üçüncü bir kişi varsa pek yapmıyordu. mesela üç gün önce Ece ve Yusuf'un yanındayken elini tutmuştu. Ezgi orada kedine mani olamayıp aşırı bir tepki vermişti. Şaşkınca bir Altuğ'un tuttuğu eline, bir Altuğ'a bakmıştı. Altuğ da 'ne var, olamaz mı' dercesine omuz silkmişti. Ezgi için o an bir dönüm noktası olmuştu. Şimdi de kendini alıştırma dönemindeydi.

"Babanız henüz geldi, üzerini değiştirip yemeğe inecek, anneniz salonda, siz yiyecek misiniz? Ne getirelim?" diye sordu Ömür.

Altuğ düşünceli bir şekilde alt dudağını ısırdı. Birkaç saniye sonra kendinden emin bakışlarını Ömür'e çevirerek "Biz yukarıda yemeyeceğiz, Ezgi Hanım'a da bir servis aç sen masaya, anneme de Altuğ'un misafiri varmış dersin." Dedi net bir şekilde. Ömür kendine engel olamazken, şaşkınlığını bütün yüzüne yansıdı. Ezgi de kendince şaşkındı fakat Ömür'ün neden bu kadar şaşırdığına anlam verememişti.

"P-peki Altuğ Bey." Dedikten sonra koşar adım mutfağa döndü. Altuğ da Ezgi'nin elini bırakmadan merdivenlere doğru çekti ama Ezgi gelmeyince ona dönmek zorunda kaldı.

"Niye gelmiyorsun, yürüsene?!"

"Altuğ?! Ben sizle yemek yiyemem, bana böyle bir şeyden söz etmedin. Odamda olacağız dedin!"

"Babam ben evdeyken sofrada oturmamı tercih eder. Yapılacak fazla bir şey yok, yukarıda tek başına oturman saçma olur."

"Olmaz! Otururum ben! Hiç söylemesinler benim geldiğimi, nefes bile almam, hiç ses yapmam."

Altuğ 'yok artık' dercesine bir ifadeyle başını yana yatırdı. "Ezgi hadi yürü saçmalama, neden bu kadar utanıyorsun anlamıyorum. Benimle çıkmaya başladıktan sonra sana bir şey oldu ama, çözemedim..."

***

Beş dakika sonra Ezgi Altuğ'un duşa girmesini fırsat bilerek, Altuğ'un 'kızlardan arakladıklarım' adlı koleksiyonundan kendine uygun bir kıyafet arıyordu. Üzerinde siyah deri pantolonla dekoltesi oldukça iddialı başka siyah bir bluz vardı. Geçen sefer Jülide Hanım fahişeye bakar gibi bakmıştı zaten. Bu sefer de öyle bakmasına katlanamazdı...

Ama Altuğ'dakiler de çok iyi sayılmazlardı. Ya çok salaş şeylerdi ya da kendi üstündekilerden daha seksilerdi. Şu an taşlı pantolonlara bile razıydı aslında.

Altuğ altında havluyla saçını kurulayarak banyodan çıkıp odasına girdiğinde Ezgi'yi zaten yeterince dağınık olan soyunma odasını dağıtırken bulunca şaşkınca ona baktı. Bağdaş kurup yere oturmuş soyunma odasının bir köşesinde duran kız kıyafetlerini karıştırıyordu.

"Bebeğim n'apıyorsun?" diye sordu. Ezgi onun 'bebeğim' deyişine sevinemeyecek kadar panik halde olduğundan "Düzgün bir şeyler arıyorum ama yok yok yok! Lanet olsun, şansımı s*keyim ya! Altuğ nereden açtın başıma bu işi ya!" dedi sinirlice.

BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin