12 YIL SONRA
Ece gergince kıpırdanarak etrafına bakınıyordu. Gözden ırak bir yerlerde Zerrin denen kadını görmüştü. Bir kere göz göze gelmişlerdi. Yanında en az kendisi kadar gergin olan Yusuf'a Zerrin'in kim olduğunu özellikle göstermemişti. Zerrin'in kocası da yanındaydı. Böyle güzel bir günde bir terslik olmasını istemiyordu. Hatta yalnızca onlara karşı kötü izlenim yaratmamak adına sırf bugün için okuldayken Yusuf'la gerçekten karı koca gibi davranmayı göze almıştı. Hiçbir sorunları yokmuş gibi el ele tutuşuyorlar, mutlu anne-baba imajını kaybetmemek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Sağ eli Yusuf'un elinin içindeyken her şeye rağmen hala kendisini huzurlu hissettiğini fark etti. Yusuf'un bir dokunuşu bile hala nasıl bu kadar etkili olabiliyordu, anlamıyordu. Sonuçta on iki sene geçmişti yani aradan... Biraz bir şeylerin değişmiş ya da en azından azalmış olması lazımdı. Ama Ece hala ilk günkü gibi heyecanlıydı. Her şey Yusuf'un Ece için Hugo ile kavga ettiği akşam olduğu gibi tazeydi.
"Hah! Dağılıyorlar!" Yusuf Ece'nin elini bırakarak töreni biten öğrencilerin dağılmasını izledi. Merakla Özgür'ü bekliyordu. Bir süre sonra oğlu elinde karnesini sallaya sallaya koşarak gelince Yusuf onu yakaladığı gibi kaldırdı. Yusuf "Aslan oğlum!" diyerek onu öptükten sonra Özgür heyecanla karnesini gösterdi.
"Bak baba! Hepsi beş! Hatta matematikte sınıf birincisi olmuşum! Bütün sınavları yüz olan tek benim."
"Aferin benim oğluma! Bunu biliyorduk zaten ama, değil mi?" dedi işaret parmağı ile Özgür'ün burnuna pıt yaparak. Mutlulukla gülümseyerek Ece'den tarafa döndüler. O da Yusuf'la Özgür'e bakarken birden ağlamaya başlayınca Özgür de Yusuf da neye uğradıklarını şaşırdılar.
"Anne? Neden ağlıyorsun?"
"Ece iyi misin?"
"Yok bir şey ya... Duygulandım nedense... Seninle gurur duyuyorum ben. Bu dünyadaki en akıllı çocuk sensin. Bebeğim benim." Ece zırıldayarak Yusuf'un kucağındaki Özgür'ü koklaya koklaya iki yanağından öptü. Yusuf da Özgür de hala şaşkınlardı. Yusuf biraz panik oluyordu. Bu olanlar yüzünden Ece'nin dengelerini fena alt üst ettiğini düşünüyordu. Yalnızken falan hep ağlıyor olduğundan şüphe ediyordu...
"Annemle babam sizsiniz ya, o yüzden akıllıyım ben! Baba! Dinozor parkına gidelim! Sonra da mantı yiyelim! N'oluursunnn! Lütfeeen!"
"Tamam, bugün her şey senin istediğin gibi..." Yusuf Özgür'e göz kırparak onu yere indirdi.
O sırada Özgür, babasıyla konuşmakta olan İpek'i görünce şapşal şapşal gülümseyerek ona baktı. Doruk kızının yanından bir şeyler tembihleyip ayrılınca Özgür de annesine ve babasına "Ben geliyorum şimdi." Deyip, sıkıca küçük ellerinin arasında tuttuğu karnesini de alarak İpek'in yanına gitti.
"Karnen nasıl İpek?" diye sordu meraklı bir şekilde. İpek de utangaçça gülümseyerek sarı saçlarının bir tutamını kulağının arkasına attı.
"Güzel. Bir tane dördüm var, onun dışında hepsi beş." Diye mırıldandı. Özgür gülümseyerek "Çok iyiymiş! Tebrik ederim." dedi abartılı bir neşeyle.
"Senin nasıl? Kesin hepsi beştir senin. Değil mi?" İpek Özgür'ün elleri arasındaki karneyi kendine çevirerek Özgür'ün notlarına baktı. Özgür de onunla beraber kendi karnesine baktı.
"N'aber ezik çocuk? Eziksin sen oğlum! Boşuna uğraşıyorsun İpek seni sevmiyor. Senin gibi birini niye sevsin ki? Hem kavgacısın da, bana saldırdın sen."
Mert'in sesini duymasıyla birlikte Özgür aniden arkasını dönüp ona baktı. İpek gene bir iki adım geri kaçtı hemen. O da sevmiyordu bu çocuğu. Lafları onu hem üzüyor hem de utandırıyordu her seferinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...