BUGÜN
Altuğ, arabası vale tarafından getirilir getirilmez şoför tarafına atladı. Heyecanından ötürü nezaket gösterip Ezgi için kapıyı tutmayı bile akıl edemedi. Halbuki normalde böyle akıl çelmeye yarayan ufak tefek ayrıntıları atlamazdı.
Ezgi'ye kapısını vale açtıktan sonra kapadı. Altuğ dışarısının serin olduğunu fark edince hemen arabanın üstünü kapadı ve hiç beklemeden yola çıkarak Beşiktaş tarafına doğru gazladı.
Araba Beşiktaş yönüne dönünce "Evin Tarabya'da değil miydi? Nereye gidiyoruz?" diye sordu merakla Ezgi.
"Orası ailemle yaşadığım yer. Kendi evim başka, seni oraya götürüyorum." diye cevap verdi Altuğ sakince.
İşte Ezgi buna çok şaşırdı. 'Vay canına evi mi var?' diye düşündü. Kendisi de bir evi olsun istiyordu. Ailesiyle yaşamak istemiyordu. Altuğ'a inanılmaz özenmişti şu an...
Kısa bir süre içerisinde Gümüşsuyu'nda restorasyonla modernleştirilmiş ama normalde eski bir bina olduğu her yerinden belli olan bir apartmana geldiler. Ezgi bayılmıştı binanın dış cephesine. Altuğ anahtarıyla kapıyı açtıktan sonra karşıdaki asansöre ilerledi. Asansör giriş katta olduğu için hemen kapısını açarak geçmesi için Ezgi'ye öncelik tanıdı.
Asansöre bindiklerinde birbirlerinden en uzak noktada durdular. En üst kata kadar altı kat vardı. Sürekli gözlerini kaçırarak birbirlerine bakıyorlardı.
Nihayetinde Altuğ en üst kata kadar dayanamadı ve tek adımda Ezgi'nin önüne gelerek onu asansörün duvarına dayayıp çılgınca bir şekilde öpmeye başladı. Dudaklarından tuhaf hırıltılı sesler kaçıyordu. Asansör kata gelip durunca birden Ezgi'yi poposundan kavrayıp, bacaklarını iki beline dolayarak kucağına aldı.
Ezgi, Altuğ'un gömleğinin ilk düğmelerini açarken kulüpte Altuğ'un kendisine yaptığı gibi onun boynunu emdi. Altuğ iki saniyede mala bağlayıp, ilk anda küçücük iki daireli katta kendi dairesini bile bulamadı. Jetonu düştüğünde kendi haline gülerek kapısının önünde geldi ve montunun cebinden anahtarlarını çıkardı. Anahtar deliğini tam denk getirebilmek için baya uğraştı.
"Hay ben böyle işin... Hadi be!" diye sinirle söylendi. Kapı açılınca ayağıyla kapıyı en ardına kadar iterek içeri daldı ve tekrar ayağını kullanarak kapıyı gürültüyle kapattı. Ezgi çoktan düğmelerini çözmeyi başarmış olduğu gömleği, montla birlikte Altuğ'un omzundan sıyırıp aşağı attı. Elleri özgürce Altuğ'un çıplak göğsünde ve geniş omuzlarında gezerken Altuğ onu duvara yasladı gene.
"Sadece bir dokunuşunla beni mahvedebildiğinin farkındasın değil mi? Ah Ezgi... Seni bu kadar çok istiyor olduğuma hala inanamıyorum." diye fısıldadı Altuğ karanlığın içinde. Ezgi'nin heyecanla yutkunduğunu göremedi.
Ezginin bacakları sıkı sıkı beline dolanmışken, onun deri ceketini çıkarıp attı Altuğ. Giriş kapısının hemen solunda kalan koridoru uzun adımlarla geçerek kendi odasından içeri girdi. Ezgi'yle odanın orta yerinde durup öylece öpüştüler.
Ezgi'nin dantel elbisesini yavaşça bacaklarından sıyırdı. Ezgi de kollarını kaldırarak Altuğ'un elbiseyi çıkarmasına yardımcı oldu. Altuğ başını eğerek Ezgi'nin sutyenin üstünden görünen mükemmel kabartılara birer öpücük bıraktı. Derince bir nefes çekerek Ezgi'nin tenini kokladı.
"Çok güzel kokuyorsun bebeğim." diye fısıldadı. Elleri yavaşça Ezgi'nin sırtında birleşti ve sutyenin kopçasını bir seferde açıp askılarını tutarak çıkardı. Hiç bakmadı göğüslerine, sadece gözlerine bakıyordu Ezgi'nin. İki mavi dünya karanlıkta birer safir parçası gibi parıldıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...