12 YIL SONRA
Gözlerini derinden gelen bir telefon sesi yüzünden istemeye istemeye araladı. Hiç uyanası yoktu... Dün gecesi çok güzel geçmişti...
Dün geceye dair aklına gelen anılar sayesinde suratında tüm yüzünü kaplayan bir sırıtma oluştu. Yusuf eve geç ve gergin dönmüştü. O eve öyle gelince Ece gene kavga edecekleri o klasik akşamlardan olacağını düşünmüştü ama Yusuf bir kere bile çocuk mevzunu gündeme getirmemişti akşam boyunca. Ece sofrayı kurarken Yusuf Özgür'le beraber takılmıştı. Oğluyla uğraşmak her zaman keyfini yerine getiren bir aktivite olmasına rağmen Ece Yusuf'un Özgür'le konuşurken kullandığı ses tonunun donukluğunu koruduğunu ayırt edebilmişti. Sofraya oturduktan sonra bile doğru dürüst gülümsememişti. Gerekmedikçe konuşmamıştı. Ece ne olduğunu sormak istemiş ama bir türlü Özgür'ün yanında soramamıştı.
Nihayet yemekten sonra Özgür odasına dönünce Ece hemen kirli tabakları bulaşık makinasına yerleştiren Yusuf'un yanına gelip "Sorun ne? Neler oluyor? Neden böyle mutsuzsun?" diye sormuştu. Yusuf önce bir iki surat yapmış sonra "İşle ilgili canımı sıkan şeyler var, boş ver." deyip geçiştirmişti. Ece bundan daha fazlasını olduğunu düşünmüştü ama Yusuf'u kızdırmamak adına fazla kurcalamamıştı. Etrafı toparlamada karısına yardım ederken, birden Ece'yi durdurup çölde suya hasret kalmış gibi öpmeye başlayınca, Ece ne olduğunu şaşırmıştı. Son günlerde aralarında işler pek yolunda gitmiyorken Yusuf'tan böyle bir atak hiç beklememişti haliyle. Özgür'ü bahane ederek ona geceye kadar beklemesini söylemişti ama Yusuf ısrarla durmamıştı. Ece de onun keyifsizliğinden ötürü fazla mücadele edememişti. Hemen teslim olmuştu.
Böylece Yusuf'un keyfi yerine gelmişti. Haliyle yerine gelen keyif, beraberinde güzel ve bol heyecan dolu bir gece de getirmişti onlara. Ece uykuya dalmadan önce komodindeki saatin 3.46'yı gösterdiğini bile görmüştü!
Mutlulukla sırıtırken gerindi ve yaklaşık üç saattir çalmakta olan telefonunu açmak zorunda olduğunu hissetti. Telefonu alıp ekrana baktığında Özgür'ün okulundan aradıklarını görünce şaşırdı. Okulun son haftasıydı bu hafta. Herhangi bir yere, bir toplantıya çağırıyor olamazlardı.
"Efendim?"
"İyi günler. Ece Hanım sizle görüşüyorum değil mi?"
"Evet buyurun benim."
"Ben Özgür'ün okulunun müdür yardımcılarından Müge Tekin. Bizim bugün ufak bir kavgamız olmuş da, sizden okula gelmenizi rica edecektim."
İşte şimdi Ece'nin bir anda tüm keyfi kaçmıştı. Özgür kavga etmezdi ki! Dünyanın en uyumlu çocuğuydu o. Nazikti, sessizdi, büyük küçük herkese karşı çok saygılıydı.
"Nasıl bir kavga? N'olmuş anlamadım ben? Özgür kavga etmez ki!"
"İsterseniz buraya gelin, burada konuşalım. Özgür de bugünlük eve dönse iyi olacaktır."
"P—peki. Geliyorum hemen."
Ece telefonu kapatıp yataktan çıkarken hala şoktaydı. Şaşkın hareketlerle hemen giyinip evden çıktı. Arabada okula giderken Yusuf'u aramaya karar verdi ama iş telefonu cevap vermedi. Cep telefonu da kapalıydı. Toplantıda falan olmalıydı.
Okulun otoparkına arabayı bıraktıktan sonra neredeyse uçarak okula girdi. Teneffüs vakti olduğu için tüm çocuklar dışarıdaydı ve bu da Ece'nin yürümesini zorlaştırıyordu. Bir an önce Özgür'ün yanına varıp ne olup bittiğini anlamak istiyordu.
Müge Hanım'ın odasının önüne geldiğinde odanın kapısı aralıktı. Hemen çalmaya gerek görmeden aralık kapıyı itti.
Oğlu suratı yara bere içinde—hatta bantlı yerler bile vardı--, önlüğü mahvolmuş bir halde, savaştan çıkmış gibi tekli deri koltukta oturuyordu. Başı öne eğikti. Onun hemen karşısındaki ikili deri koltukta ise bir kadın ve başka bir çocuk vardı. O çocuk Özgür kadar kötü durumda değildi. Çocuğun sadece yakası yırtılmıştı. Yüzünde bir çizgi bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...