BUGÜN
Altuğ Ezgi'nin arkasından odaya girip kapıyı kapattı. Çapkınca sırıtıyordu gene. Ezgi bir gündür üzerinde olan takıları çıkarırken Altuğ gelip kollarını onun beline dolayarak boynundan öptü.
Aynadan Ezgi'nin yüzüne bakınca suratının aşırı derecede gergin ve keyifsiz olduğunu görünce Altuğ'un da gülen ifadesi kayboldu.
"N'oldu Ezgi? Aşağıda eğleniyorduk şakalaşıyorduk. Bir anda suratın düştü odaya çıkarken."
"Boş ver ya. Gereksiz surat yapıyorum, takılma sen bana."
"Neye kızdın ki? Durup dururken surat asmazsın sen."
"Ben? Durup dururken surat asmam? Hani ben bön bön bakarak geziyordum? Hep agresiftim? Hep sinirliydim?"
"Ya bu o değil, tanıyorum ben seni. Sen bir şeye kızdın... Pelin'i öpmeme mi kızdın?"
'Aferin sana, zeki çocuksun diye boşuna demiyorum.' dedi içinden Ezgi. Gerçi bunu anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. Ortada kızılıp, alınılacak başka bir şey yoktu sonuçta.
"O sadece oyundu Ezgi... Yani ya Simla'yı ya Pelin'i öpecektim. N'apsaydım Ufuk'u mu öpseydim?" diye sordu.
Ezgi Altuğ'dan tarafa dönerek başını kaldırıp ona baktı.
"Reddedebilirdin. Mızıkçılık yapıp oyundan çekilebilirdin."
"Ya cidden abartıyorsun. Bir şey olduğu yok! Basit saçma bir öpücüktü yani."
"Ben de Ufuk'u Mustafa'yı Ömer'i falan öpebilirdim o zaman. Ben de cesaret deseydim?"
Bu düşünce Altuğ'u biraz rahatsız etse de, gergin bir şekilde kıpırdanıp tuhaf bir ses tonuyla "Evet, öpebilirdin..." diye mırıldandı, fakat tavırlarından ödün vermedi.
Ama Ezgi onun rahatsız olduğunu anlamıştı bile. Alaycı bir şekilde güldükten sonra Altuğ'un yanından geçip gitti. Soyunmaya başladı.
"Ezgi lütfen. Gereksiz kıskançlık yapıyorsun şu an. Cidden gereksiz... Bak... Özür dilerim. Bir daha böyle bir şey olmayacağına dair sana söz veriyorum."
Ezgi biraz da olsa Altuğ'un suçlu psikolojisiyle konuşmasına üzüldü. Çok üzerine gitmişti. Bir anda, sadece bir saniye içerisinde pişman olarak gidip Altuğ'a sarıldı.
"Esas ben özür dilerim. Gereksiz abarttım. Ama başka kızı öpmen düşüncesi bile çok rahatsız ediciyken bunu görmek çok ağır oldu. Gerçi görmedim, bakmadım çünkü. Kızma bana."
Altuğ hemen Ezgi'nin çıplak beline sarıldı. "Niye kızayım sevgilim, aaa. Kızmadım aşkım. Üzülme sen."
"Seni çok seviyorum ben." diye mızıldandı Ezgi ağlak bir tonda. Altuğ hemen onun saçına öpücükler bırakarak "Ben de seni seviyorum bebeğim." diye fısıldadı.
Ezgi'yi biraz kendisinden uzaklaştırdıktan sonra mini bara koyduğu şarabı almak üzere televizyonun altındaki dolaba yöneldi. Ezgi de tamamen iç çamaşırlarıyla kalana kadar soyunduktan sonra yatağa girmek üzere örtüyü kaldırdı. Örtüyü kaldırdığında hareketlenip yatağa girecekken yatağın içinde gördüğü kağıt parçası ile olduğu yerde kaldı.
Eğilip kağıdı alırken, Altuğ da Ezgi'ye arkası dönük olmasına rağmen Ezgi'nin tuttuğu kağıdın hışırtısını duydu. Sinsice sırıtarak şarabı açarken kağıtta yazanı ezberinden okumaya başladı.
"İsyankar bir kızdı, ama komik ve özel."
Hiç böyle bilinmezdi oysa ki adı.
Onu sessiz, kimsesiz ve kaybolmuş sanırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Любовные романыİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...