12 Yıl Sonra
"Bu bir hataydı, çağırmamalıydık... Dizlerim tutmuyor Ece, bırak altıma işemeyi, sıçacağım korkudan."
"Abartma Ezgi! Manyak mısın ya?"
"Ya bir şey olursa??? Of Ozan bi de Altuğ'u sevdi ya! 'Gelse de sohbet etsek, senin benden sakladığın şeyleri öğrensem' diyor..."
Ece Ozan'ın Altuğ hakkındaki fikirlerini duyunca kahkahayı patlattı.
"Zeki adam başka oluyor işte... Altuğ'a söyledin mi?"
"Neyi?"
"Saklaması gerektiğini."
"Söyledim ama hatırlatmam lazım tekrar, o yüzden kapıyı ben açsam iyi olur. Umarım Ozan da hemen gelmez kapıya."
Ece süs işlemlerini bitirdiği tiramisuyu buzdolabına götürdü. O sırada koşarak mutfağa dalan Özgür annesinin dibinde durup "Anneee, ondan yiyebilir miyim?" diye sordu. Ece dolabın kapağını kapatıp parmaklarında kalan kakaoları dudaklarıyla temizlerken "Olmaz annecim, soğuması lazım. Hem önce yemek yiyeceğiz." Deyince Özgür suratını astı. Ezgi gülümseyerek ufaklıktan tarafa döndü. "Özgürcüm, sen patlıcanı çok seviyordun değil mi?"
"Eveet!" Özgür heyecanla gözlerini açtı.
"Patlıcan ezmesi yaptı Ozan abin. Önce onlardan yersin, sonra tiramisu da yeriz."
"Oleeeey! Ama çok acıktım ben, çabuk olalım."
Özgür elindeki yeşil dinozor oyuncağını sallayarak salona geri koşturdu. Ezgi kıkırdayarak "Hayatımda gördüğüm sebze seven tek çocuk bu. Nasıl böyle yetiştirmeyi başardınız?" diye sordu Ece'ye.
"Yusuf başardı valla, ben de sevmezdim küçükken, o yüzden bilmiyorum hala sırrını. Kendi annesi ve babası nasıl Yusuf'a sevdirmeyi başardıysa, o da Özgür'e sevdirmeyi başardı."
Kapının çalmasıyla Ezgi sanki üç harfliler yoklamış gibi irkildi. Ece'yle iki saniye süren bir bakışma yaşadıktan sonra ellerini hızla kurulayarak kapıya koştu. Ozan yetişemesin diye hiç beklemeden kapıyı açtı. Altuğ koyu lacivert gömleği, bej renkli keten pantolonu ve salgıladığı inanılmaz aftershave kokusu ile bir anda evin içine başka bir enerji getirmişti. Ezgi kapıyı açınca, dişlerini göstermeden etkileyici yamuk bir gülüş yolladı Ezgi'ye.
Kalp atışları hızlanmaya başlamıştı Ezgi'nin. Çok fena panik oluyordu. Altuğ'u tekrar görüyor olma fikrine alışmıştı ama bu gece başkaydı. Ozan'ın da katıldığı o gergin yemekten sonra beraber çalışmak için dört defa daha buluşmuşlardı. Yavaş yavaş alışmıştı onunla tekrar zaman geçirmeye. Altuğ gerçekten de eski Altuğ değildi. Yani evet, hala özünde benzer yanları vardı ama çalışırken çok başkaydı. Ciddiydi... Ezgi onun insanların dediği kadar iyi bir mimar olduğu gerçeğini kendi gözleriyle bizzat görmüştü. En son üniversitede Ezgi'nin bıraktığı halinin üzerine kat kat bir sürü şey koymuştu. Zaten beyefendi mezun olduğunda Cambridge Üniversitesi'nin mimarlık yüksek lisansı bölümüne başvurabilecek kadar iyi durumdaydı! Ve girmeyi başarıp gitmişti de! Ezgi'nin hayatı boyunca gerçek olabileceğine en çok inanmadığı olay buydu ve olmuştu. Zaten Ezgi evlenebileceğine de inanmamıştı hiç, o da oluyordu şimdi.
'Neye inanmıyorsam hepsi oluyor, bari ben bu gecenin güzel geçeceğine de inanmayayım da, o da olsun.' Diye düşündükten sonra "Hoş geldin." demeyi başardı.
Altuğ başını içeri uzatarak "Hoş bulduk. Nasılsın?" diye karşılık verdi. Ezgi onun içeri geçmesi için kenara çekildi. Altuğ tam içeri geçerken Ezgi "İyiyim de, şey... Şeyi söylemem lazım... Sana söylediğimi hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu. Altuğ tamamen girince kapıyı yavaşça kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Roman d'amourİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...