BUGÜN
Dalgalar duvarlara sertçe vurup suyun bir kısmını bahçenin içine taşırıyordu. Hafif hafif sulu kar atıştırıyordu ve rüzgar arada insanı üşütecek kadar sert esiyordu. Ece üzerine aldığı battaniyemsi şeye biraz daha sarındı. Yavaşça başını çevirip yanında oturan Yusuf'tan tarafa baktı.
On gün olmuştu Zeynep Hanım vefat edeli. Yusuf o günden beri inanılmaz durgundu. Hiç sesi yükselmiyor, hiç bağırıp çağırmıyordu. Bunlar, Yusufluk davranışlar değildi. Ama Ece ona hak veriyordu. Alışılacak gibi değildi ki bu... Önce babası gitmişti, şimdi de annesi. Kendisini onun yerine koymaya bile cesaret edemiyordu.
Birden Yusuf "Ne düşünüyorsun?" diye sorunca şaşkınca irkildi Ece. Yusuf'un bakışları gökyüzünden düşen kar tanelerinin arasında özgürce uçuşan martılara gitti.
"Seni..." diye mırıldandı Ece. "Biraz da geleceği." diye ekledi.
"Gelecekte ne olacağız acaba? Mesela on sene sonra, ne olacak?"
Yusuf bir içsel yolculuk içerisindeyken Ece on sene sonrası için daha somut düşünüyordu. On sene sonra çocukları dokuz yaşında olacaktı. Tabii doğarsa. Belki Yusuf'la evli olacaklardı, belki de ayrılmış olacaklardı.
İnsan yarını, hatta beş dakika sonrasını bile bilemiyordu ki.
"Ben hala seni seviyor olurum bence." Diye mırıldanırken başını Yusuf'un omzuna koydu. Kendi geniş battaniyesini ona da doladı. Yusuf buruk bir gülümsemeyle Ece'nin doladığı battaniyeyi düzeltti. Sonra da onun sarı saçlarına içten bir öpücük bıraktı.
"Ölüm görmeye alışmak istemiyorum... Ama alışıyorum. Önce dedem ve babaannem ölmüştü. Sonra babam. Sonra diğer dedem... Şimdi de annem. Bizim mahallede de çok gördüm. Çok fazla cenazeye gittim. Çok tabut taşıdım. Annemin son geceki sözlerini duymamış olsaydım hala bununla baş edemez bir halde olurdum. Şimdi onun mutlu olduğunu hissedebiliyorum."
"Bence de... Mutlu olmalı, sevdiği adamın yanında... Beraber üç tane mükemmel evlat yetiştirdiği adam!"
"Dünyadaki en mükemmel adamdı babam. O kadar iyi, o kadar sabırlı, o kadar düşünceli ve iyiliksever bir babaydı ki, o olmasaydı bugün hiçbirimiz böyle olmazdık. Hatta bana kalsa gene bile yeterince iyi çocuklar değiliz. Hele de ben... Her türlü haytalık var bende. Hayatta onun gibi bir baba olamam bence ben."
Ece huzursuzca kıpırdanarak başını biraz daha Yusuf'un göğsüne getirdi.
"Üşüdün mü?" diye sordu Yusuf. "İstersen içeri geçelim?"
"Yok hayır... Bence sen de mükemmel bir baba olacaksın Yusuf. Hatta benim olacağım anneden daha iyi bir baba olacağın kesin."
Yusuf alaycı bir şekilde sessizce gülerek Ece'ye baktı. Ece de onun baktığını hissetmiş gibi başını kaldırdı.
Ece tek gözünü kısıp muzip bi bakışla "Bir kızın olsa adını ne koymak isterdin?" diye sordu. Yusuf da onun sırf meraktan sorduğunu düşünmüştü.
"Zeynep diyeceğimi düşünüyorsun ama demeyeceğim... Bahar diyeceğim sanırım."
Ece şaşkınca ona baktı.
"Vay canına! Ben de April koymayı düşünmüştüm!"
Yusuf hemen kaşlarını çattı.
"Bizim bir çocuğumuz olursa, ona öyle isimler vermeyeceğimizden emin olabilirsin. Zaten ne alaka?"
"Yok, ben hep Avustralya'da kalıp orada evleneceğimi düşünmüştüm. Ondan April seçmiştim... Ama Bahar da güzelmiş. Benzer olmaları çok hoş değil mi?.. Peki, erkek olsa ne olurdu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...