BUGÜN
"Tamam anne... Merak etmeyin... Ben de sizi seviyorum... Hoşça kalın... İyi eğlenceler."
Ece telefonu kapatıp derin bir oh çekti. Annesi saat farkı maat farkı göz etmeden on kere aramıştı bugün. Annesiyle babası bir hafta önce hem iş için, hem de fırsattan istifade Efe'yi görmek için Amerika'ya gitmişlerdi. Ece de onların gitmelerini 'fırsat' bilip, evde parti vermeye karar vermişti. Parti işinden annesinin haberi vardı. Kilometrelerce öteden bir sürü kural koymak suretiyle anca izin vermişti Irmak Hanım.
Şimdi Ezgi'yle beraber odasında parti için hazırlık yapıyorlardı. Ezgi, Ece'nin yatağına oturmuş elindeki dergiyi karıştırırken, Ece de makyaj masasında cilt bakımı ve makyaj işleriyle uğraşıyordu.
"Bak, az önce 'Erkeğiniz sizi seviyor mu?' testini çözdüm ve ilişkiniz sallantıda çıktı. Biliyordum işte böyle olacağını! Yok abi dört buçuk ay oldu, ben kesiyorum umudu artık. Bitti yani. Sevmeyecek adam beni. Zorla değil ya."
Ezgi oflayarak dergiyi yatağın öbür tarafına attı. Neredeyse beş ayı bitireceklerdi Altuğ ile. Bahar yarıyılının da bitmesine çok az bi zaman kalmıştı. Hani normalde olan 'geldi yaz ayları, gevşer gönül yayları' mantığı, ne yazık ki Altuğ'da çalışmıyordu. Gevşeyen tek şey seks yaptıktan sonraki vücudu oluyordu. Durum ciddi anlamda ümitsizdi.
Ece aynadan ona bakarak "Seviyooor. Ben bile görüyorum onun sevdiğini. Sıkma canını. Bu geceyi nasıl atlatacaksınız onu düşün. Bir açıklamadınız gitti şu ilişkinizi. Ortaokulda evcilik kafası birbiriyle sevgili olup, bunu milletten saklayan tipler gibisiniz." diye mırıldandı.
"Valla öyleyiz ya... Ece... Değiştirelim mi şu şarkıyı artık. Sıra bende hadi!"
Ece gözlerini devirdi.
"Destiny's Child bile sevmiyorsan, cidden senin hamurun bozuk Ezgi ya. Bunlar çocukluğumuzun şarkıları."
"Evet işte, ben de çocukluğumda dinliyordum. Bu gece zaten yeterince eziyet edeceksin bize."
"Ben neredeyse her hafta senin konserlerine geliyorum ama!"
"Tamam tamam şikayet etmeyeceğim, ama yeter ki şimdilik güzel bir şeyler açalım. Mesela Misery Business!"
Ezgi yatağın üzerindeki laptoptan şarkıyı değiştirdi. Çok sevdiği punk şarkısı başlayınca müziğe mırıldanarak eşlik etmeye başladı. Komodindeki telefonuna uzanırken birden kolundaki bilekliklerden biri kenara takıldı ve bileklik açılıp yere düştü.
"Hay senin gibi!" diye söylenirken belden aşağısını yere eğdi ve bilekliğine uzanmaya çalıştı. Yataktan kalkmadan bilekliği yerden alacağım diye kendini baya kastı. Tam bilekliği uzanıp almışken, Ece'nin yatağının altında bir kutu fark etti. "Allah Allah..." diye mırıldandı kendi kendine. Meraklı bir insan olarak en yakın arkadaşının eşyalarını kurcalama özgürlüğünü kendinde buldu. Kutuyu çekip yatağın altından çıkardı.
"Ezgi hayır!!! Sakın sakın sakın onu kurcalama! En azından şu anda olmaz!" Ece Ezgi'nin yatağın altından neyi çıkardığını görünce heyecanla zıplayarak yerinden kalktı. Neredeyse uçarak kendini yatağa attı ve Ezgi kutunun kapağını tam kaldıramadan kapağın üzerine atılıp kapattı.
İşte şimdi Ezgi daha çok merak etmişti! Sinsi bakışlarla gülümseyerek Ece'ye döndü.
"Ne saklıyorsun kız burada? Bak çatlarım meraktan! Bana söylemeyeceksin de, kime söyleyeceksin? Allah aşkına bakayım, valla demem kimseye." Diye yalvarırken kapağı açma çalışmalarına devam etti ama Ece sıkı sıkı kapatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...