Hep Daha İyisi Olsun Diye - 27. Bölüm

6.1K 420 228
                                    

12 YIL SONRA

"B-ben şey... Şey diyecektim... İyisin değil mi? Bir sorun yok?"

Tabii ki de bunu demeyecekti. "Akşam görüşebilir miyiz? Sana büyük bir özür borçluyum, gerçekten konuşmalıyız." demek için aramıştı, ama her zaman olduğu gibi Ezgi'yi görünce tüm sistemi alt üst olmuştu. Her defasında ne yapması ne demesi gerektiğini hep unutuyor, aklı sırf Ezgi'ye çalışıyordu.

Burcu ağlamaya başlayınca kendini berbat hissettiğini fark etti. Yine onun kalbini kırmayı başarmıştı...

"Bunun için mi aradın? Gerçekten mi Altuğ??? Sağ ol, cidden çok sağ ol!!! Mükemmel derecede iyiyim. Hiçbir sorun yok. Hayatım güllük gülistanlık!" diye bağırdıktan sonra telefonu kapadı Burcu. Altuğ hayal kırıklığı ile bir an için gözlerini kapayıp iç geçirdi. Sonra telefonu masaya bıraktı.

"Ben-şey... Özür dilerim. Bölmek istemedim."

"Yo hayır. Mühim bir şey yok. Sen iyi misin? Burada ne işin var?"

Altuğ heyecanla ayağa kalktı. Ezgi'yi hızlıca bi süzdü. Aynı eski Ezgi gibi gelmişti. Ama neden gelmişti ki?

"Imm... Ben şeyi soracaktım. Projeyi yapıyorsun değil mi?"

"Evet."

"Hani dün beni arayıp ayrılmak istediğine emin misin diye sormuştun ya, ben şey... Tekrar dahil olmak istiyorum. Biliyorum oyuncak ettim ama, sen 'bir kez olsa bile seninle çalışmak isterdim' dedin ya, fark ettim ki, ben de bunu isterim."

Altuğ utanmasa sevinçten havalara zıplayacaktı. Suratında mutlu bir gülümsemeyle Ezgi'ye bakarken, birden Ezgi'nin çantasının askısını tuttuğu sağ elinde yüzük göremeyince mutlu yüz ifadesi yerini şaşkın bir ifadeye bıraktı. Ezgi'nin parmağında kalan bakışları zar zor Ezgi'nin gözleriyle buluştuğunda, Ezgi'nin de kendi parmağına baktığını gördü.

"İşler pek yolunda gitmedi de..." diye mırıldandı Ezgi. İşte bu Altuğ'un hayatında bir dönüm noktasıydı artık!

"N-nasıl?" diye kekeledi şaşkınlıkla dolu bir panik haliyle. Bir iki adım atarak yavaşça Ezgi'ye yaklaştı.

"Olmadı, işte... Ayrıldık. Daha doğrusu ben ayrıldım. Ozan'la henüz konuşmadım."

"Ozan'ın haberi yok? Ve sen düğüne iki hafta kala ayrıldığını söylüyorsun?"

"Ozan'ın haberi var aslında. Annesinden öğrendi. Ben biraz Ozan'ın annesinden ayrılmış gibi oldum da. Karışık bir durum... Bunları konuşmasak? Bana yaptıklarını göstersen? Sadece iki gün kaybettim ama sen bir sürü şey yapmışsındır eminim ki."

Altuğ duyduğu şeyleri algılamakta güç çekiyordu. Bir de üzerine Ezgi hızlı hızlı konuyu değiştirince iyice durum abes bir hal almıştı. Şaşkınca gözlerini dikmiş bir şekilde Ezgi'ye bakıyordu öylece.

Ah... Aslında içinde yaşadığı sevinçten ötürü bir sürü fil zıplıyordu. Ve bu da kalbinde şiddetli depremlere neden oluyordu.

"Emin misin yani şimdi? Gerçekten mi?" Şaşkınlığından ötürü sesi o kadar aptalca çıkmıştı ki... Yaşadığı heyecan yüzünden titreyen bacaklarına karşı önlem almak için masasının önündeki tekli koltuklardan birinin arkasına yaslandı.

Ezgi Altuğ'un bu 'emin misin' sorusunu yanlış algıladığı için biraz üzüldü. Onun işe geri dönme konusunda emin misin diye sorduğunu sandı. Altuğ'un kendisini işe geri istemediğini düşündü. Aslında haklıydı da istemiyorsa. Bir şey diyemezdi Ezgi. Kendi bırakmıştı işi, çocuk oyuncağı gibi şimdi de "Ben geri geldim beni alır mısın?" diyordu.

BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin