12 YIL SONRA
Altuğ merdivenlerden aşağı inip ürkek gözlerle ilginç boncuklu perdeyi iterek kafeye girdi. Bir iki adım geri gelip, yukarı baktı. Bina numarasından emin olmak istemişti. Ece'nin dediğine göre doğru yerde olmalıydı. Ama burası cidden korkunç bir yere benziyordu.
Tahta masalarda fal baktıran birkaç kadını görünce vazgeçesi geldi. Burası pek erkeklere uygun bir yere benzemiyordu. Ama Ezgi için, aşkları için bunu yapması gerekiyorsa yapacaktı.
'Aşkımız için yapmam gerekenlere bak Allah aşkına, Ferhat dağ mağ deliyordu, n'olurdu ben de dağ delsem? Güzel de delerdim hem... Hesaplarıyla, milimetrik olarak, kalp şeklinde bile yapabilirdim...' diye düşünürken mutfak bölümünde duran kadına doğru ilerledi. Tezgahın üzerine kollarını koyarak biraz kısık bir tonda "Merhaba, ben Rüya Hanım'a bakmıştım. Kendisi hala burada mı?" diye sordu. Kadın başını kaldırıp Altuğ'u göründüğü kadarıyla baştan aşağı süzdükten sonra "Siz pek Rüya Hanım'a gelen tiplere benzemiyorsunuz ama... Neyse.. Kahveniz nasıl olsun?" dedi.
"Kahveyle mi bakıyorlar sahiden?" diye sordu Altuğ da şaşkınca. Kadın Türk kahvesi makinasına su ve kahve koyarken "Neden kimse buna inanmıyor ki?" diye mırıldandı kendi kendine. Altuğ biraz bekledikten sonra "Sade olsun." dedi. Sonra beklemek üzere gidip masalardan birine oturdu.
***
Kapattığı kahve bardağının kenarlarında parmağını gezdirirken 'Benim niyetim fal baktırmak değil ki... Ben buraya tek bir şey için geldim. Neden bunlarla uğraşıyorum ki?' diye düşünüyordu. Onun tek bir derdi vardı... Geçmişe gidebilmek ve şu kaybedilen lanet seneleri kurtarabilmek.
'Ne mallığıma bindim gittim o uçağa. Bok vardı. Gitmeseydim, konuşsaydım, özür dileseydim tüm yaşadıklarımız için...' Mutsuz gözlerle boş boş etrafı incelerken o kadın başına gelip "Rüya Hanım sizi bekliyor." deyince hemen fincanını alıp ayaklandı.
Kadın onu arka taraftan, dar merdivenlerden indirirken "Neden bu merdivenleri genişletmiyorsunuz ki? Genişletilmeye müsait görünüyor aslında... Hatta buranın bir haftalık işi var, ben harikalar yaratırdım bu kafeden... Dekorasyonu, düzenlemesi zevkli olurdu..." diye söylendi. Kadın dönüp ona ters ters bakarken "Şu mimarların mühendislerin evleri yeniden yaptığı televizyon programlarında mı çalışıyorsun sen? Fal mı baktırmaya geldin, şikayet etmeye mi anlamadım. Geç!" dedi Rüya Hanım'ın kapısının önünden çekilirken. Altuğ merdivenlerden geri çıkıp giden kadının arkasından baktıktan sonra Rüya Hanım'ın odasına girdi. Tavandan sarkan süsleri ite ite kadına doğru ilerlerken ne kadar tuhaf bir yere geldiğini düşünüyordu.
"Buyurun." dedi Rüya, Altuğ'a kısa bir bakış attıktan sonra okumakta olduğu kitabı kapatıp yanına bırakırken. Altuğ göz ucuyla kitabın adına ve yazarına bakınca gözleri biraz şokla büyüdü. 'Çakra / Hipnomeditasyon' diye bir şey okuyordu kadın. Şaşkın bakışlarını tekrar kadına sabitlediğinde gülümsedi. Bu gülüş her zaman kadınlar üzerinde işe yarardı. Ama bu kadın gene bi sakindi.
"Alayım isterseniz fincanı." dedi elini uzatırken Rüya Hanım. Altuğ "Ha buyurun, pardon." diye mırıldanarak fincanını verdi. Direkt lafa girmeye utanmıştı.
Rüya fincanı açtığında Altuğ onun yüz ifadesine kilitlenmişti. Ama hiçbir değişiklik göremedi. Kadın aynı şekilde gülümsüyordu.
"Vay canına... Ne kadar çok başarı dolu bir hayat. Bir sürü, bir sürü başarı... Sayamıyorum bile." deyip kıkırdayınca Altuğ da gülmeye çalıştı.
"Ama özel hayatta aynı başarı yok gibi. Çok fazla ilişkiniz olmuş. Siz bu kadınların hiçbirine hiçbir şey hissetmediğinizi sanıyorsunuz ama hepsini kendinizce sevmişsiniz. Sevmenin ne olduğunu çok geç öğrenmişsiniz ama hayatınıza giren çıkan ya da yer eden her kadına kendinizce değer vermişsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...