Yasak Hisler - 5. Bölüm

10.8K 405 60
                                    

BUGÜN

"Kızııım Ghetto'ya kimler geldi biliyor musun? Altuğlar! Onlar İstiklal'de takılıyor muydu ya? Ben onları 'clubbing' tayfası diye biliyordum ama???"

Ece önündeki tavuk budunu bıçakla kesip çatalla nazikçe ağzına atarken bulunduğu esnaf lokantasına fazla geliyordu. Ezgi gayet de karşısında çatalını nazikçe parmaklarıyla değil, elinin tamamıyla tutmuş, yemeğe daldırıp daldırıp duruyordu. Saat gecenin biri olmasına rağmen bu kadar aç olduğuna inanamıyordu. Dans ederken çok enerji kaybetmiş olmalıydı. Ve tabii sonra da öpüşürken...

"Iy, meymenetsiz. Anma adını benim yanımda ya, pazartesi ödevi teslim edeceğiz daha bir nokta bile yok ortada. Maşallah kendisi o kadar ilgili ki, pazar günü tek başıma uğraşıp vereceğim herhalde artık. Kendisi düşünsün, baştan savma ödevle düşük not almak onun için kötü olacak, benim için değil."

You Give Love A Bad Name – Bon Jovi

Ezgi homurdana homurdana önündeki karışık sebze yemeğine bir çatal attı. Yusuf onun sert hareketlerine bakarken gülümsemeden edemedi. Bu kızı sevmişti harbiden. Düşününce, tam kendi kalemi bir insandı aslında. Yusuf'un hoşlanmadığı insan tiplerinden o da hoşlanmıyordu.

"Ay bak sizin barda ne çalıyor! Shot through the heart, and your to blame. You give love a bad name! I play my part and you play your game. You give love a bad name!!! Dırııım dıbı dırırım tıs..."

Ece oturdukları lokantanın yanında olan, Ezgi'nin sürekli takıldığı –artık işletmecisiyle münasebeti olduğu için müdavimi olduğu—bardan gelen Bon Jovi parçasına neşeyle eşlik etti. Hatta elini tıpkı rockçıların yaptığı gibi kaldırıp, onların el işaretini yaparak coşkuyla salladı. Ezgi Ece'nin o haline gülmeden edemedi.

"Ne o güneş saçlı? Sen de mi karanlık tarafa geçmeye karar verdin? O sarı saçlarına ve yeşil gözlerine siyah makyaj da yakışır. Bir düşün bence."

Ece 'yok artık' dercesine bir bakış attı Ezgi'ye. Sonra kendisini o şekilde düşününce kıkırdadı.

"Sen ne dersin Yusuf? Taze sevgilin tarzını değiştirse?... Ay siz çok yakıştınız ya! Yan yana otururken size bakıyorum da, böyle birbirini arayan iki puzzle parçası gibi oldunuz. İkiniz de haki yeşili parka giyince sevgiliden ziyade ikiz gibi olmuşsunuz ama cidden enerjiniz birbirini tamamlıyor."

İkisi de hemen dönüp şapşal bir sırıtışla birbirlerine baktılar. Yusuf kolunu Ece'nin belinden dolayarak onu kendisine doğru çekti. Ece sırtını onun göğsünün sol kısmına dayayarak tavuğunu nezaket sınırları içerisinde yemeye devam etti. Yusuf da onun sarı saçlarına bir öpücük kondurduktan sonra "Teşekkür ederiz... Ece istediği gibi takılabilir benim için sorun yok. Ama bence böyle çok güzel. Ekstra hiçbir şeye ihtiyacı yok." Dedi flörtöz bir şekilde.

Ezgi tek kaşını havaya kaldırarak Yusuf'a bir bakış attı. Kendisinin, Yusuf kadar taze olmasa da taze bir sevgilisi vardı ama hiç böyle şeyler söylemiyordu. Yusuf ve Ece çıkmaya başlayalı daha bir saat falan olmamıştı herhalde. Normalde erkeklerin en azından birkaç hafta cicim ayı modunda dolaşarak böyle sözler söylemesi gerekiyordu. Tamam kendi sevgilisi yirmi sekiz yaşında koca bir adamdı; öyle Ezgi'yi 'Petişim tatlışım' diye sevecek hali yoktu. Ama en azından Yusuf'un yaptığı gibi "Böyle çok güzelsin, ekstra hiçbir şeye ihtiyacın yok..." falan diyebilirdi. Ezgi dışarıdan böyle cicikli bicikli şeylerden hoşlanmayan bir kız gibi görünse de, içinde bir yerlerde buna ihtiyaç duyuyordu. Biraz sevgi açıydı. 'Neyse belki bu zamanla açılan türdendir' diye düşünerek bu konuyu geçiştirdi.

"Şaka maka sesin güzel senin Ece ya, ben grup kurmak istiyorum. Lisedeki günlerime geri döneyim diyorum. Ne diyorsun?"

"Saçmalama. Ben hayatta senin tarzın şarkılar söyleyemem. Zaten sahneye çıkacak cesaret de yok bende. Ama sen grup kurma çalışmalarına başla, sonsuz destekle arkandayım."

BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin