12 YIL SONRA
Üstünü başını bir kez daha kokladı. Parfümünün kokusunu aldıktan sonra derin bir nefes alarak kapıyı çaldı. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında gülümsedi Yusuf. Kabul etmesi gerekirdi ki Sibel kırmızı kısa elbisesinin içinde gerçekten şahane görünüyordu. Yusuf'u görünce elbisesiyle aynı renk ruj sürdüğü dudakları seksi bir gülümseme ile kıvrılmıştı.
"Hoş geldin sevgilim." derken incecik, çıplak kollarını Yusuf'un boynuna dolayıp onu kendisine çekti. Dudaklarına kısa bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilip tekrar ona baktı.
Yusuf gerginliğini çaktırmamaya çalışarak gülümsemeye gayret etti. "Sana likör getirdim. Çiçek almak istemedim, çok klasik olacaktı." Elindeki likör şişesini uzatırken Sibel gereksiz bir mutlulukla şişeyi alıp üzerine baktı.
"Çok tatlısııın! Geçsene! Durma kapıda..." Kenara çekilip Yusuf'un geçmesi için ona yol verdi. Yusuf Sibel'in evine ilk defa geliyordu. İnanılmaz gergindi. Bebek adımlarıyla antreden içeri doğru ilerlerken Sibel kapıyı kapatıp onun önüne geçti.
"Sen otur keyfine bak. Ben dosyaları alıp geliyorum." Göz kırptıktan sonra merdivenlerden yukarı çıkarken "Likörü mü içelim, yoksa viski falan mı içersin?" diye sordu Yusuf'a.
Sosyetik alkol türlerinin çok da fanı olmayan Yusuf "Fark etmez, sen ne içiyorsan eşlik ederim." Diye keyifsizce mırıldandı.
Çekingenliğini koruyarak salona girip Sibel'in geniş salonuna baktı. Site içinde bir villada oturuyordu Sibel. Tek başına yaşamak için fazla büyük bir evdi ama Yusuf'un tanıdığı kadarıyla o da ihtişamı seven bir kadındı.
L kanepeye gidip otururken elindeki çantasını kenara bıraktı. Gözlerini sehpanın üzerinde açık duran laptopa kilitledi. Sonra tereddütlü bakışları merdivenlerin olduğu yöne gitti. Ardından tekrar sehpaya kaydığında üzerinde duran şirket belgelerine göz attı.
Güya bu akşam burada çalışma bahanesi ile buluşmuşlardı. Fakat Sibel'in niyeti çok açıktı aslında. Daha giydiği o elbiseden belliydi. Elbisenin etekleri kısacıktı. İnanılmaz bir göğüs dekoltesi vardı. Zaten Sibel'e göre 'bunu' yapmak için çok geç kalmışlardı bile. Onun açısından bakıldı mı, Sibel'e hak veriyordu Yusuf. Tabii Sibel olayın Yusuf açısından olan kısmını bilse, muhtemelen Yusuf şu an ölmüş falan olurdu herhalde.
Birkaç belgeyi alıp incelerken Sibel'in merdivenlerden inerken çıtlayan topuklularını duyunca o tarafa döndü. Elinde bir iki tane kalın mavi klasör vardı. Yusuf hemen kalkıp onun elinden ağır klasörleri aldı ve sehpanın üzerine bıraktı.
"Neden bu devirde hala bilgisayarda kayıtlı olan şeylerin bir de yazılı belge hallerini tutuyoruz, anlamıyorum ki? Dünyanın hiçbir yerinde kalmadı bu. Her şey bilgisayardan yapılıyor artık. Bizimkiler cidden çok eski kafalı, hadi babamlar amcamlar neyse, Doruk'a ne demeli?.. Azıcık modern olmalılar..." diye söylendi Sibel. İçkilerin durduğu yere gidip iki bardağa viski doldurdu.
Yusuf en üstteki dosyanın kapağını açıp baktı. "Eski kafalı olmak iyidir. Sistemler aldatıcı olabilir. Hele bu yeni şeylere alışmak benim yıllarımı aldı... Bir çöktü mü bazen kurtaramıyorsun. Yedeklesen bile... Ve asla bilgisayara imza attıramazsın." Dedi. Sibel'le birbirlerine bakıp gülümsediler.
Sibel bardaklardan birini ona uzatırken "Buz ister miydin? Sormadım ama?" diye sordu. Yusuf hayır anlamında başını salladıktan sonra kadehi yarılayacak kadar büyük bir yudum aldı. Normalde viski falan sevmezdi ama şu an zehir olsa da razıydı. Acilen sarhoş olması gerekiyordu.
Tabii sarhoş olursa planlarını gerçekleştiremezdi, o ayrıydı...
"Başlayalım istersen? Öncelikle şu bi sonraki toplantıda görüşeceğimiz adamlarla olan anlaşmanın şartlarını inceleyelim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...