BUGÜN
Ellerindeki yetmişlik biraları birbirine öyle bir çakıştırdılar ki, biraların büyük bir kısmı kenarlardan aktı ve üzerlerine döküldü. Geri kaçılırken, ikisi de kafayı bulma yolunda emin adımlarla ilerledikleri için olan şu saçma olaya katıla katıla güldüler. Sonra dev bardakları kafalarına dikip yarılayana kadar içtiler.
"Sınavların ağzına sıçmamıza diyecektim, unuttum." dedi Altuğ ağzına bulaşan bira köpüğünü kabaca silerken. Birasını masaya bırakıp yanında oturan Ezgi'yi kucağına çekti. Ezgi ufak bir çığlık attı. Elindeki bira gene çalkalandı. Neyse ki çoğunu içtiği için bu sefer dökülmemişti. O da kendi bardağını Altuğ'unkinin yanına bıraktı.
Altuğ koltuğun duvar tarafında oturuyordu. Kucağına çektiği Ezgi'nin sırtını duvara dayayacak şekilde onu döndürdü. Bacaklarını tutarak kaldırdı ve iğrenç yeşil renkli koltuğa boylu boyunca uzatmasını sağladı. Sonra sol elini hiç Ezgi'nin bacaklarından çekmeden üst kısımlarını okşamaya başladı. Gözlerini onun mavi gözlerine kilitledi. Şu berbat, kokuşmuş ve loş ışıklı barın içinde parıldayan tek şey Ezgi'nin gözleriydi.
Eğer Ezgi getirmiş olmasa, normalde böyle bir yere adımını bile atmazdı Altuğ. Ahtta adımı atmayı bırak, kapısından bile geçmezdi böyle yerlerin. Ama şimdi hakkını vermesi gerekiyordu ki, bu barda rahat rahat ot tüttürebiliyorlardı. Normalde Altuğ gittiği yerlerde sigara bile içemiyorken bu yer altı hapishanesi gibi olan barda her şeyi yapmakta özgürdün. Her şeyi hem de... Zaten etraf feci duman altı olduğundan insan bir metre ötesini göremiyordu.
"Çok güzelsin sevgilim." diye fısıldadı Altuğ. Şu sarhoş rahatlığı başka bir şeydi. İnanılmaz romantik bir adam olabiliyordu kafası güzelken. Ezgi de bu nadir gelen anlara bayılıyordu. Adeta içi eriyordu. Bir de sevdiğini söylese, tam olacaktı!
"Sen bir de kendini görsen..." diye mırıldandı bordo ojeli parmak uçlarını Altuğ'un saçlarında gezdirdi. Altı aydır bu adamın sevgilisiydi. Yedi aydan fazladır bu adama sahip olan tek kadındı. O kadar şanslıydı ki, herkes onu deli gibi kıskanıyordu.
Sevgili olduklarını herkese ilan ettikten sonraki, ilk okul gününü hatırladı. Herkes onlara bakıyor, onların dedikodusunu yapıyordu. Ezgi kızların kendisini deli gibi kıskandığını biliyordu. Bu ilişkiye anlam verememelerinin iki sebebi vardı. Birincisi; kendisi Altuğ'un tercih edeceği türden bir kız değildi. İkincisi ise; Altuğ'un sevgilisi olmazdı. İşte bu sebeplerden ötürü kimse olan bitene anlam verememişti. Kızlar 'Ezgi nasıl tavladı bu çocuğu' diye delirmişti. Halbuki hiçbir şey yapmamıştı. Sadece kendisi olmuştu...
Altuğ Ezgi'yi tamamen duvara dayayarak öpmeye başlarken iç geçirdi. Cidden yetmiyordu, geçmiyordu, bitmiyordu. Her gün daha fazla istiyordu Ezgi'yi. Her geçen gün Ezgi gözünde daha da güzelleşiyordu.
Öpücükleri yavaş yavaş Ezgi'nin boynundan göğüslerine doğru bir yol çizdi. Ezgi'nin üzerinde fazlasıyla seksi bir bluz vardı. Bluz büstiyer gibiydi ve sert korse kumaşından yapılmıştı. Altuğ'un bayıldığı göğüsleri çok güzel sarmıştı. Push-up etkisi bambaşkaydı!
İşaret parmağını iki göğsün arasının aşağısından başlayarak, yavaşça yukarı doğru götürdü ve tam dövmenin üzerine durdu. Oraya eğilip bir öpücük bıraktı.
"Buna bayılıyorum. O kadar güzel ki..." diye fısıldadı. Sonra tüm ilgisini Ezgi'nin göğüs kabartılarına yöneltti. Ezgi de gözlerini kapatıp başını duvara yaslayarak bunun tadını çıkardı.
Tekrar başını kaldırdığında Ezgi onun kaçmasına izin vermeden Altuğ'un dudaklarını esir aldı. Ateşli bir şekilde öpüşmeye devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romansaİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...