BUGÜN
Birazcık uyanır gibi olduğunda ayakucunda yatan Nirvana hemen kalktı ve gelip Ezgi'nin suratını yalamaya başladı. Ezgi suratını yastığa doğru saklamaya çalışırken "Nirvana, git iki dakika ya! Ayılayım, öyle sevişiriz." Diye isyan etti. Nirvana üzüntülü bir ağlama sesi çıkardıktan sonra yataktan indi ve odanın içinde dönüp durmaya başladı.
Ezgi yavaşça doğrulurken başına milyonlarca bıçak saplanır gibi oldu. Dün gece konser sırasında çok içmişti. Bir de üzerine gece karşısına Altuğ çıkmıştı, abuk subuk bir şeyler konuşmuşlardı. Halbuki Volkan ve Cihan'layken biraz olsun morali düzlemişti. O herif de yoktan var olmasaydı, gecesi güzel geçmiş ve bitmiş olacaktı.
Yataktan kalkıp ayaklarını sürüye sürüye odasından çıktı ve tuvalete elini yüzünü yıkamaya gitti. Nirvana Ezgi'nin peşinde dolanıyordu. Ezgi tekrar odasına döndüğünde gene onu takip etti. Ezgi onun derdinin ne olduğunu bildiğinden üstünü değiştirmeye başladı. Sonra kulaklıklarını takarak odadan çıktı. Nirvana da anlamıştı gideceklerini. Sevinçten deliye dönmüştü.
Ediz kapının önünden merdivenlere doğru giderken başını telefonundan kaldırmadan "Günaydın..." dedi ablasına.
"Günaydın." diye mırıldandı Ezgi de. Ayakkabılarını giydikten sonra Nirvana ile beraber aşağı indi.
Daha apartman kapısı açılır açılmaz Nirvana kendini bahçeye saldı. Ezgi de telefonundan Instagram'ı açtı.
"Ay, Ali Fevzi Bey gene gülüyor, Yarabbi'm, bu adama bir şey oldu!" dedi daha ilk fotoğrafı görür görmez. Altuğ, Ali Fevzi Bey, Ufuk ve Ufuk'un babası Mustafa Şevki Bey, beraber Rumelihisarı'nda kahvaltıya gitmişlerdi. Ufuk da dördü beraberken çekilmiş bir fotoğraf yüklemişti.
Altuğ'un yakışıklı suratına daha fazla bakmaya katlanamayıp diğer fotoğraflara bakmaya başladı. Dıdısının dıdısı olan bir arkadaşı dün gece içinde Pelin'in de olduğu bir fotoğraf koymuştu. İğrenerek fotoğrafı incelemeye başladı.
Pelin biraz değişmişti. Haliyle kendi arkadaş grubundan ihaneti yüzünden şutlanınca, kendisine başka yerlerde başka planlar yapmaya başlamıştı. Şimdiki arkadaş grubu da daha farklıydı.
Ama lanet karı hala çok güzeldi... O sarı saçları her zaman olduğu gibi yapılı bir şekilde omuzlarından aşağı doğru dökülüyordu.
Ezgi'nin nesi vardı? Koca bir hiç.
'Acaba kestirmese miydim?' dedi ilk defa içinden. Bu modeli herkes sevmişti. O yüzden Ezgi de uzadıkça tekrar aynı modeli kestiriyordu. Şimdilik uzatmaya niyeti yokmuş gibiydi. Ama o önceki uzun saçlarına çok emek vermişti. Onu da herkes çok seviyordu.
En çok da Altuğ.
Sırf o yüzden kestirmişti zaten. Altuğ'a inat. Onun bu hayattaki en büyük korkusunun bu olduğunu bildiğinden gidip yapmıştı.
***
Nirvana'nın işi bittiğinde eve geri çıktılar. Onun patilerini kapının önünde güzelce temizledikten sonra Nirvana koşarak kendi yemeklerine saldırmaya gitti.
Salona bakınınca kimseyi göremedi. Dışarıda hava soğuktu ama güneş vardı. Ediz'e boş olup olmadığını sormak için yukarı, onun odasına çıktı. Belki uygunsa beraber sahile paten kaymaya falan gidebilirlerdi.
Çalışma odasının önünden geçerken annesinin sesini duyunca orada olduğu yerde durdu.
"Bilmiyorum... Olmaz... Zor görünüyor... Hayır hayır... Lütfen Metin, her şey yeterince karışık zaten—"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Roman d'amourİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...