"Bize göre, eve girip bir açıkları var mı diye araştırırlarken kadın eve zamansız geldi sanırız.
Başının arkasından sert bir cisimle darp edilmiş. Öldüğünden emin olmak içinde bıçaklamışlar. Evden ciddi bir şey alınmamış hırsızlık sanılması için ortalığı dağıtmışlar.
Bize daha detaylı bilgiyi siz vereceksiniz.
Ve siz yaşadığınız için şanslısınız. Sizden önce iki genç kadını ölü olarak sizi bulduğumuz binanın biraz ilerisinde başka bir binada bulduk.
Onlarda yeni doğum yapmıştı.
Bu çeteyi uzun zamandır kovalıyoruz ve onlar o kadar profesyonel çalışıyor ki, hep son anda kaçırıyoruz. Tam bir organize suç örgütü.
Sizde bir resmi var mı sahte kocanızın?"
"Nasıl sahte, biz evlendik, evlilik cüzdanımız bile var! Telefonumda bir fotoğrafı vardı ama telefonum o binada kaldı. Ha ev, evimizdedir belki!"
"Evim dediğiniz yer onların hazırladığı bir yer ve orada hiç bir şey bulamadık.
Parmak izi bile yok. Her şeyi yok etmişler. Sizin giysileriniz dışında hiç bir şey yoktu onları da buraya getirtip adli tıp uzmanlarına incelettik. Onlar da da bir şey bulamadık."
Adam kalkıp duvarda monteli bir dolabı açıp küçük bir valiz çıkarttı.
"Bebeğimi sormaya korkuyorum!"
"Onlar bebek ticareti yapıyor. Ayrıca organ ticareti de. "
"İnsan kendi çocuğunu nasıl satar aklım almıyor!"
"Onlar için önce para, eğer bebek bulamazlarsa bu yola baş vuruyorlar."
"Çalıştığı hana bakın orada bir şirkette çalışıyordu! Off o da sahte değil mi?"
Polis, başını evet anlamında salladı.
"Peki o sokakta hiç gören olmamış mı onları?"
"O sokak hayalet sokak olarak geçer bizim aramızda.
Bütün evlerin perdeleri sıkı sıkıya kapalıdır. Sokağın lambaları yanmaz. Belediye takar onlar kırar. Bir çok evde uyuşturucu ve başka şeyler yapılır.
Binaların bir çoğu mekruhtur. Gören olsa bile görmez. Başları derde girsin istemez.
Bizi arayan kadın, eğer orada ölürsen tüm evlere baskın yapılacağını bilir o nedenden bizi aradı."
"Ben ne yapacağım şimdi. Annemin ve Mübeccel teyzenin cenazelerini nasıl kaldıracağım nereye götüreceğim!"
"Sevgi hanım, benim eşimde bir ay önce doğum yaptı aynen sizin gibi sezaryen oldu ve sizi çok iyi anlıyorum.
Sizi bir süre, en azından tamamen sağlığınıza kavuşana kadar emniyetin misafir hanesinde kalmanızı istiyorum.
Bu güvenliğiniz için de gerekli. Bir de Mübeccel hanımla annenizin cesetlerini teşhis etmenizi isteyeceğiz.
Çok zor olduğunu kabul ediyorum ama bunu yapmak zorundasınız.
Yanınıza bir memur vereceğim. "
Can amir, bana üzülerek baktı.
"Yanına gidebileceğiniz bir akrabanız veya arkadaşınız var mı?"
"Yok. Dayım var ama o da hapiste. Rakipleri iftira attılar. Ve kafeye uyuşturucu koyup ihbar ettiler.
Hapiste. O benim babam gibiydi, bir birimizi çok severdik şimdi ondan da ayrıyım.
Can amir, onu hapiste ziyaret edebilir miyim? Annemin, yani şey, annemin, yani onu kaybettiğimizi söylemek isterim de! "
Ağlıyordum gerisini getirmedim. Annemin ölümüm kabullen zaten zordu, bir de bunu dile getirmek halâ benim için çok zor!
"Adı nedir? Bakalım neredeymiş?"
"Bilal Karaca. En son polisler onu götürürken görmüştüm. Annem ziyaretine izin vermemişti."
Beni onların robot resimlerini çizdirmem için emniyetin başka bir bölümüne götürdüler.
Üçünün de tarifime göre çizdikleri resimleri sanki fotoğraf gibiydi. Polisin yeteneğine hayran kaldım.
Tekrar Can amirin odasına gittim.
"Sevgi hanım, oturun lütfen Bir şey ister misiniz?"
Başımı hayır anlamında salladım. Yeniden kötü bir haber duyacağımdan emindim.
"Sevgi hanım, dayınız uyuşturucu suçundan otuz yıl almış. Kafenin altında imalat hanesi varmış. Oraya gelen çocuklara satıyor ve sattırıyormuş.
Yani iftira falan yok. Ayrıca kalpazanlık da var."
"O dediğiniz nedir?"
Can amir, bana acıyarak baktı.
"Sizler gibi masum ve iyi insanları koruyamadığımız zaman kendimizi çok kötü hissederiz biliyor musunuz?"
"Ben de kafeye giderdim. Derslerim için nette araştırma yapardım, hiç böyle şeylere rastlamadım!"
"İstediğiniz zaman habersiz gider miydiniz?"
Biraz düşündüm. "Hayır, çalışmak istediğimi söylediğimde dayım kafe müsait olunca beni arardı. Tabi ya o zaman ortalık temiz oluyordu değil mi?"
"Evet. Kalpazanlık sahte para basmak oluyor. Yani, dolar, euro gibi yabancı paraların sahtesini yapıyorlar.
Bu suçtan da kırk yıl almış. Toplam yetmiş yıl. Hapiste rahat durmadığı için Erzincan kapa ceza evine nakledilmiş."
Büyük bir hayal kırıklığı daha. Fakat bu yaşadıklarım yanında çok hafif kalır.
Bana eşlik eden polisin adı Aylin'di. Sakin ve az konuşan birisi olduğu için sevdim. Tüm resmi işlemlerde yanımdaydı.
Bir hafta polis misafirhanesinde kaldım. Dikişlerim alındı. İçim çok acıyordu ve tarifsiz üzüntüler içindeydim.
Hastanede sütümün kesilmesi için iğne yapmışlardı ama yine de arada göğüslerim sızlıyordu ve emziremediğim bebeğim için kahroluyordum!
Bebeğimin cinsiyetini bile bilmiyordum.
Mübeccel teyzenin evindeki çerçeveli fotoğrafları almışlar.
Evet , amirin dediği gibi evi dağıtmışlar ama çekmecedeki paralara bile dokunmamışlar!
İki gün evi toparladım. Aylin de yanımdaydı.
Manikür salonunu Mübeccel teyze bana bırakmıştı. Yani kurs bitip sertifikamı aldığımda dükkanı bana satmıştı.
Yani parayla değil, sadece tapuda. Annem bir kısım parasını vermişti.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Mübeccel teyzenin evi kira olduğu için anneme ve bana ait bazı şeyleri alıp geri kalanı belediyeye verdim.
Bornova daha çok öğrencilerin olduğu bir yer. Belediye bağışlanan eşyaları öğrenci evlerine veriyor.
Salonda kalmaya başladım. Oradaki sir yaptığım muayene masası yatağım oldu.
Bazen sabahtan öğlene kadar, bazen de öğlenden sonra çalışıyordum. Yaşamam için para kazanmam gerekiyordu.
M
Devamlı gelen müşterilerim bana dedikodu yapar sevmedikleri insanları anlatırlardı. Biraz olsun kafam dağılırdı ama, bir süre sonra onlarda bendeki değişikliği anladılar.
Annemi kaybettiğimi söylediğimde inanın sanki kızları veya can dostları gibi beni teselli ettiler. Eh tüm insanlar kötü değilmiş demek ki.
Geri kalan zamanlarda İzmir'in tüm semtlerine giden otobüslere binip devamlı etrafa bakınıyordum.
Olurda birisini görürüm diye. Tam dört ay böyle yaşadım. Çok az yiyor çok az uyuyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/310044506-288-k4370.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
General FictionÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"