"Yemeklerimiz gelene kadar arabada sorduklarını cevaplayayım. Senin, benim arkadaşım olduğunu anneme söyledim.
Çünkü seni nişanda görünce çok beğenmiş ve benim davranışlarımdan seninle ilgilendiğimi anlamış. "
"Yani sana kız bakmaya gelmiş nişana. Yani ailen beni onayladı, yani iyi bir gelin adayıyım!"
"Böyle düşünmedim onlarında böyle düşündüğünü sanmıyorum ama bizim ailede her şey çabuk yayılır.
Yani dedikoducu bir aileyiz. Buna babam iki abim ve iki ablam da dahil. Ha birde dün gördüğün en küçük cadı var. Büyük abimin kızı."
"Çok güzel bir kız."
"Sen annesini ve ablalarımı gör birde. Neyse tahlil yaptırmış birlikte öğlen yemeği yiyip sonuçları almaya gidecektik. Tek başına sonuçlara bakmaya dayanamazmış küçük hanım."
"Kötücül bir şeyi yok değil mi?"
"Ona sorsan üç günlük ömrü kalmış. Yok ya, biraz kansızmış. Tüm tahlilleri normal. Hastalık hastası. Arkadaşları rengini biraz solgun görmüşte!"
"Okuyor değil mi?"
"TED kolejde son sınıf. Bu yıl sınav var ya stres. Hastanede seni görünce ve benim tepkimden senin kim olduğunu anladı.
Beni aşırı kıskanır. Kapris yaptı ve öğlen yemekten vaz geçip beni ahret sorgusuna çekti. Bu da aklıma bazı düşünceleri getirdi."
Ailenin kalabalık oluşu Sude'nin dikkatini çekti.
"Hiç kavga veya küslük olmaz mı?"
Emre gülümsedi. "Ne güzel gülüyorsun sen," demeden gözlerine baktı.
"Cuma akşamları annemin evini görmelisin. Bu kural bozulamaz ve mazeret sunulamaz. İş için şehir dışında olmak haricinde."
"Toplantı mı yapıyorsunuz?"
"Evet, bir nevi akşam yemeği. Bak Sude sayalım. Abim Sercan ve Brıgıtte. Yani abimin eşi ve bu gün gördüğün dünyalar güzeli, Aydan. Sonra iki numaralı abim Gürcan ve eşi Olcay on yaşındaki yeğenim, Yiğit.
Büyük ablam Bircan, eniştem Turhan ve beş yaşındaki Almira ile sekiz aylık, Ozan.
Küçük ablam Hürcan, eniştem Efe ve ablamın karnındaki kız yeğenim, henüz ismini bulamadılar. Dört ay sonra doğunca bulacaklarmış. Babam annem ve ben."
"Lokanta gibi. Ben on beş saydım doğru mu?"
"Evet on altı olsun diye aile el birliği ile çalışıyor. Her kafadan bir ses çıkar. Babam, abilerim ve eniştelerim ayrı telden Annem yengelerim ve çocuklar ayrı telden çalar."
"Hepiniz aynı şirkette mi çalışıyorsunuz?"
"Babam ve ben. Abilerimin ortak şirketi var. Eniştelerim farklı işlerde. Ailenin kadınlarının kendi işleri var. Annem emekli."
" Hem o kadar çocuk doğurmuş büyütmüş, aynı zamanda çalışmış mı?"
"Evet. İki bakıcımız vardı ikide evde yardımcı. Annem işten gelince sadece bizimle ilgilenirdi. Oyun oynardık, hafta sonları sinemaya, tiyatroya veya kendi ilgi alanlarımıza göre spora baskete götürürdü."
"Babanız ne yapardı?"
"O annemi bizden kıskanırdı. Bol bol hepimizi seyahate götürürdü. Yani bir birine bağlı ve mutlu bir aileyiz."
"Sen neden böylesin peki? Dur ben söyleyeyim. En küçük olduğun için fazla şımartmış ve egonu tavan yaptırmışlar. Ha bir de dikkatimi çekti hepinizin isminde Can var!"
"Yani hayır diyemeyeceğim! Yakışıklı olmamı da hesaba katarsak biraz öyle. Annemin ve babamın canlarıyız, o nedenden isimlerimizde Can var."
Bu kez Sude güldü.
"Emre Can, ben senin egonla uğraşamam ben yorgunum. Yirmi beş yaşındayım ama gönlüm, çoktan elliyi buldu. Biz dost, arkadaş kalalım."
"Nedenini söylemezsin değil mi?"
"Hayır. "
"Ama seni eğlenirken gördüm son derece kaygısız ve mutluydun."
"Evet, kızlarla kendimi iyi hissediyorum. Onların egoları tavanda değil. Aynı zamanda bana ne zaman kazık atarlar veya beni yargılarlar mı diye bir kaygım yok."
Emre, Sude'nin ellerini masanın üzerinden tuttu. Gözlerinin içine baktı.
"Sude, sana şerefim üzerine yemin ederim ki, seni ne yargılarım ne de, kazık atarım. Beni tanıyanlar, yani Poyraza da sorabilirsin, yemin ettiğimde veya söz verdiğimde ölümüne bile olsa bunu yerine getiririm.
Bu babamızdan aldığımız bir özellik. Abilerim benden daha yakışıklılar inan buna. Hiç biri eşleri dışında kadınlara başka bir maksatla bakmazlar."
"Zaman gerekiyor birisine güvenebilmem için."
"Sana zaman veririm ama ilişkimizin adını tam koyalım. Senden hem hoşlanıyor, hem çok etkileniyorum.
İlk kez çalışırken bile birisini düşünüyorum dahası seni kıskandım. Bu gün o hıyar lafa girince kendimi zor tuttum.
Sude bana ne oluyor bilmiyorum. Küçük ablam sen olmuşsun diyor. Ne olduğumu da bilmiyorum!"
"Sen evde beni mi anlatıyorsun?"
"Evet. Hoşlandığım birisini anlatamam mı? Yoksa bu da kurallarından birisi mi?"
"Bunu sadece ergenler yapar biliyordum. Şaşırdım!"
"Yoo, bizim evde herkes gönül ilişkisini anlatır ve tavsiye alır. Onun için tüm kardeşler doğru evlilikler yaptılar."
"Sen hariç."
"Evet. Pişman değilim ama. Bana tecrübe olarak geri döndü ve en önemlisi annemin ve ablalarımın baskısı azaldı."
Sude, bu kez içten gelerek ve kahkaha atarak güldü.
"Şimdi biz sevgili olduk diye kabul edebilir miyim. Böyle oluna daha sık görüşürüz. "
"Emre yavaş. Daha sık görüşürüz ama sevgili olmak için biraz düşünürüm."
"Ne kadar örneğin?"
"Bir kaç yıl diyelim."
"Off Sude, o zaman kadar arkadaşlarım dede olur. Bak Poyraz bile kaptı güzelim kızı ki, tüm aksiliğine kavgacılığına ve çirkinliğine karşın!"
"Poyraz, adam gibi adam olduğu için ve güzelliğin gören gözde olduğunu bildiği için Bergüzar evet dedi, Poyraza ."
"Aman laf söyletmeyin. Fakat şaka bir yana Sude, sakın Poyraza söyleme götü kalkar.
Onun gibi dostun olsun sırtın yere gelmez. O konuda haklısın adam gibi adam, üstelik onca yaşadığı travmaya karşın."
Emre, Sude'yi eve bıraktı arabadan inmeden önce uzun uzun öpüştüler. Emre'nin içi lunapark gibi kıpır kıpır ayrıldı.
Sude'nin de ağzı kulaklarında eve girdiğinde ve saat gece yarısına yaklaştığı halde kızlar salonda onu beklediklerini gördü.
Gece biraz uzadı. Kızlar anlatılanı dinledi ve Sude'ye devam sinyalini verdiler.
"Yani en küçük gelin sen oluyorsun bu durumda ve ailenin kıymetlisi, haydi hayırlısı!"
Bergüzar, gülerek bunları söyleyip iyi geceler diledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
Ficción GeneralÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"