Hayat devam ediyor 3

45 11 1
                                    


"Kızlar telefonum çalıyor ve arayan numarayı bilmiyorum!"

Sevgi elinde telefonu tutmuş öylece bakıyordu. Sonunda Sude alıp açtı

"Alo"

"Sevgi hanımla mı görüşüyorum?"

"Kim görüşmek istiyor?"

"Sevgi hanım ben İzmir den komiser Can Büyükada."

"Bir dakika komiser, ben arkadaşıyım Sevgi ye vereyim."

Sevgi elleri titreyerek telefonu aldı. Kızlar Sevgiyi sağlı sollu araya almış sandalyeye oturtmuş, ellerini omuzuna koymuştu.

Sevgi dinliyordu. Sonunda, " Gelmem gerekiyor mu?" diye bildi.

Biraz daha dinledi.

"Tamam," dedi telefonu kapattı.

Sevginin titremesi geçene kadar beklediler. Sude, çayı koydu, Bergüzar, kahvaltılıkları çıkarttı.

Sonunda Sevgi ayağa kalktı.

"Dayım, yani babam pisliği ölmüştü ya, onun eşyaları İzmir'e gelmiş. Bana bir mektup bırakmış şerefsiz.

 Can komiser, onları teslim almam gerektiğini söyledi. Gitmeme gerek yokmuş buranın adresini gönderirsem buraya gönderecekmiş.

Latif alçağını, tabi ben öyle biliyorum, Adana da görmüşler, *kısa zamanda yakalarız ve yüzleşmeniz gereke bilir,* dedi.

Kızlar, bu pislik yakalanınca bebeğimin nerede olduğunu öğrene bilir miyim  acaba?"

"Sevgi, kardeşim, fazla ümitlenme. Yakalansa bile yerini, yani kime verdiğini söylemeye bilir. Ben bebeğinin emin ellerde olduğuna inanıyorum."

Sevgi, sulu gözlerle Bergüzara baktı.

"Öyle olabil mi gerçekten? Yani emin ellerde midir?"

"Bence Bergüzar haklı kardeşim."

"Ya, ben ne iyilik yaptım da karşıma siz çıktınız!"

"Bizim içinde aynı şey geçerli kardeşim. Şimdi telefonu al ve Can komisere evin adresini gönder."

Sevgi, Bergüzarın yazdırdığı adresi gönderdi.

"Eee nerede kalmıştık Bergüzarcığım?"

"Off Sude, bir soluklanalım ya!"

Kahvaltıdan sonra her zamanki gibi kahvelerini içerken Sude ve Sevgi, Bergüzara gülerek bakıyorlardı.

"Tamam. Başlıyorum. Ben bir hayli geç gelmişim aileye o nedenden dedem adımı Bergüzar koymuş. Dayılarım teyzem hepsi bizde şenlik varmış.

Kızlar iki dayım var demiş miydim? Galip dayımı tanıyorsunuz. Hani şu Sevgiye asılan, yani beğenen. Zavallı dayım, olmayacak duaya amin diyor bence!"

"Aaa, neden öyle söylüyorsun Bergüzarcım! Sevgi de boş değil yani.

 Yakışıklı, soyunu sopunu biliyoruz. İşi var, ayrıca yakinen tanıyoruz. Ondan iyi damat mı olur ayol. Kızı hele bir istesin verdik gitti."

"Kızlar bu konuyu kesmezseniz bayramlık ağzımı açarım haa."

Gülüşmeler kahkahaya dönüştü.

"Öğlen ne yiyeceğiz ben birazdan acıkırım da!"

Kahkahalar daha da coşkulu bir hal aldı ve Sevgi gülmekten yaşaran gözlerini silerek konuştu.

"Yemek sömürücü, bu gün ağzınız hangi tadı istiyor acaba?"

"Hımmm bir düşüneyim. Düşündüm mantı. Bol sarımsaklı yoğurtlu."

"Saçmalama, bu sıcakta mantı olmaz. Sana şöyle acılı bir tarhana yapalım!"

Bu kez Sude, Bergüzara bakarak, gülmeye başladı. Kızlar yaşadıkları sıkıntıları, ota boka gülerek bir nebzede olsa unutmaya çalışıyorlardı.

Sonunda patlıcan biber kızartması ve Köfte de karar kıldılar. 

Tekrar Bergüzara döndüler.

"Evet nerede kalmıştık. Ha teyzoşu da tanıyorsunuz. Dünya neşesi bir kadın.

 Artvin de Ahmet dayım var. Yengem de o da öğretmen. Görevli olarak oraya gidince kaldılar. Ahmet dayım, annemden bir yaş küçük. Galip dayım on, teyzoş altı yaş.  

Neyse ben bir yaşımdayken Samanpazarı'n da büyük bir yangın çıkmış ve dedem de dahil bir çok esnafın dükkanları yanmış. Dedemin bundan sonra yüzü gülmemiş.

 Bir yıl içinde ölmüş . Ardından babaannem de ölünce babam Hamaönü'ndeki evi satıp buraya Bahçelievler'e gelip, bu evi ve karşıdaki dükkanı almış. 

Ticareti bildiği için sokağın sonundaki okulu görüp, buraya kırtasiye dükkanı açmış. 

Alt katımızda Bahriye teyze ve Remzi amcalar oturuyordu. İkisini de çok severdim.

 Kızları, Süheyla abla, çarşıdaki Halk bank da çalışıyor. Kocasının, Ercan abi, erkek giyim mağazası var, ayrıca çalıştığı AVM de müdür.

Kızları doğunca, Sanem,  Bahriye teyze ve annem bakmaya başladı. Ben orta okulu yeni bitirmiş ergenliği tavan yapmış saçma sapan bir yaratıkdım. 

Biraz da babamdan cesaretle yapmadığım kalmazdı. Gece geç saatlere kadar sokak da oynardım. Saçlarımı o an aklıma gelen renge boyatır, anneme devamlı çemkirirdim.

Kıyafet aldırır, eve gelince onu beğenmez yenisini isterdim. Lise daha da beterdi. Paramız var mı yok mu, beni hiç ilgilendirmiyordu. 

Sonradan öğrendiğime göre dedem çeltikleri sattıkça annemin hakkını gönderirmiş. Yani maddi sorun yokmuş ama olsa bile benim için ne gam.

Babam * benim kızım okuyacak avukat olacak* derdi. Ben de içimden adam saçmalıyor diye geçirirdim. 

Oğlanlarla oynaşmayı severdim. Gösterip vermeyen tip olduğumdan bir süre sonra benden sıkılırlardı, ben de başkasını bulurdum. 

Kızları sevmezdim. Şimdi düşünüyorum da kızların bir çoğu çalışkan ve hanım kızlardı.

Onları kıskanırdım. Kiminin babasının arabası var diye kimisinin evi güzel veya annesi süslü diye.

Anlayacağınız tam bir baş belası. Liseyi zar zor bitirdim. Okumayacağımı ilan ettiğimde babam çok üzüldü.

Yine de bir şey söylemedi. O yaz, annem beni dedemin yanına gönderdi. Kızılcahamam küçük bir yer ama doğal güzelliği olan bir yer. Orayı severim. 

Bir gün hep birlikte gidelim ve bizim köy evinde kalalım. O zamanlar küçümsediğim yere şimdi bayılıyorum. Orada öyle güzel yaşanmışlıklar var ki!

Annem, dedeme ve anneanneme ne söylediyse, o yaz hayatımda çalışmadığım kadar çalıştım. Telefonumu aldılar. Anneannem bana bir şalvar verdi. Dedem çok otoriter birisiydi ve korkardım.

Beni çeltik tarlasına götürdü.  Çalışanların yemeğini ve hizmetini yardımcılarla birlikte bana bıraktı. Beş kuruş para da vermedi. Ay anlatırken bile için sıkıldı!"

Bergüzar kalkıp mutfağa gitti. Kızlar gelmesini beklediler ama gecikince gidip baktılar. Bergüzar burnunu çeke çeke ağlıyor bir yandan da patlıcanları soyuyordu.

Kimse konuşmadı ve sanki daha önceden işi paylaşmışlar gibi yemek hazırlamaya başladılar.








AĞLADIĞIMA BAKMAYIN  (üç kadın)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin