Meris
Mekana her zamanki enerjimle girdim. Bu akşam sahnem var, patronum oldukça önemli rezervasyonlarımız olduğunu söylediğinden beri üstümde extra bir yük hissediyordum. Sahneye çıkınca bundan eser kalmayacağından eminim çünkü işimi severek yapıyorum ve şarkı söylerken her şeyi unutuyorum, her şey doğru gidecek mi stresi hariç. Ellerimi kısa saçlarımdan geçirip etrafa bakındım, grup arkadaşlarımın oturduğu masayı görüp oraya doğru doğru ilerledim. Beni ilk fark eden tabiki en yakınım olan Derin'di. Kalkıp bana sıcak bir sarılmayla hoşgeldin dedi. Özgür ve Deniz'de oturdukları yerden beni selamlayıp klasik dalga geçmelerine başladılar.Özgür: Geldi Derin'in Meris'i gözü bizi görmez artık
Deniz: Baksana yüzü gülmeye başladı valla iki saattir seni sorup duruyordu
Meris: CEV finali vardı bugün ya biliyorsunuz ki sağlam bir voleybol izleyicisiyim burda boş yapmak için evden erken çıkıp bu maçı kaçırmazdım. Sonrasında da hazırlanıp gelmem biraz uzun sürdü.
Deniz: Ee ne oldu bari tiger, kazandı mı senin takım?
Meris: Herhalde kızım, boşuna Eczacılı değilim ben
Özgür: He çok iyi oynadıkları için Eczacıbaşı destekliyorsun yani, Hande Baladın'ı görünce ağzının suyunun akmasıyla alakası yok hiç?
Özgür'ün kafasına bir tane vurup yerime oturmuştum sonunda, yanımdan geçen garsondan votka isteyip masaya döndüm tekrar. Yanımda oturan Derin elini enseme atmış ordaki üç numaradan biraz uzun saçlarımla oynuyordu. Kısa saçımı çok seviyorum ama sürekli kestirmek işi olmasa. Özgür'ün sorduğu soruyu düşündüm tekrardan. Aslında spora yeteneğim vardı 18 yaşına kadar basketbol oynadım, boyumda oldukça uzundu. 1.95 boy voleybolcu ya da basketbolcu olmaya hayli hayli yeterdi. Ama 18 yaşında motorumla geçirdiğim kaza yüzünden sağ bacağımın bilek ve diz kısmında platinler takılıydı. Haliyle çok fazla ve ağır spor yapmama izin yoktu. Çünkü inanın ertesi gün onun ağrısını çekmek hiç kolay değil. O yüzden izlemeyi tercih ediyorum daha çok.
Meris: Evet Özgür'cüm hiç alakası yok.
Özgür: Peki Baladın Vakıfbank'a falan transfer olsa? Ya da Fenerbahçe'ye? Hala Eczacıbaşı destekleyecek misin?
Meris: Evet canım destekleyeceğim.
Özgür: Sen bile inanmadın bu söylediğine.
Gülmeye başladı ve ben de ona eşlik ettim, haklılık payı vardı çünkü.
Derin'e baktığımda yüzünün asıldığını fark ettim. Gelen içkimden büyük bir yudum alıp ona döndüm. Kolumu omzuna atıp kendime çektim ve diğer elimle yüzünü sıkıştırmaya başladım.Meris: Ne oldu benim minnoşuma açmadı mı bu konular seni
Derin: İnan hiç açmadı, her maç günü senden şu kızı dinlemekten sıkıldım.
Özgür ve Deniz, Derin'in tepkisiyle şaşırmış bize bakıyorlardı. Açıkçası ben de böyle bir çıkış beklemiyordum. İlgilenmediği bir konu olduğundan sohbete dahil olamadığı için sıkıldığını düşündüm.Meris: Tamam tamam haklısın hem az kaldı hadi artık sahneyi ayarlamaya başlayalım.
Kalan içkimi bir dikişte bitirip ayaklandım. Arkadaşlarım da peşimden geldiler.
Sahneyi hazırlamıştık ve çıkmamıza 15 dk kadar süre vardı, mekan dolmaya başlamıştı çoktan. Seviyordum burayı isteyen gelip içkisini içiyordu isteyen de gelip yemek yiyip eğlenebiliyordu. Sahne herkesin görebileceği şekilde kapının tam karşısındaydı ve oldukça büyüktü. Yan kısmında, sahne merdivenlerinin hemen yanında bize ayırdıkları bir masa vardı, onun yanında da kulisimizin kapısı. Kulis denir mi bilmiyorum çok büyük bir yer değildi ama bize yetiyordu. Odanın duvarlarına dayanmış karşılıklı iki L koltuk ve ortasında büyük bir masa vardı. Kapının tam karşısındaki duvarda da dolaplarımız, burayı bazen giyinmek için de kullanabiliyorduk çünkü. Saatime baktığımda sahneye beş dakika kaldığını gördüm ve tekrardan mekana baktım, boş tek bir masa vardı. Yaklaşık onbeş kişilik uzun bir masa, tam sahnenin karşında ve hala gelen olmamıştı. Pek önemsemeyerek önüme döndüm. Elbet dolardı o masa da, rezervasyon sahipleri tarafından ya da zamanında gelmezlerse içeri girmeyi isteyen kapıdaki insanlar tarafından.
Elimdeki su şişesini kafama diktim ve arkadaşlarıma baktım. Hepimiz hazırdık ve sahneye çıktık. Ben klasik gitar çalıyordum ve grubun solistiydim. Özgür bateri, Deniz elektro gitar ve Derin'de bas gitar çalıyordu aynı zamanda benim yardımcı vokalimdi. Özgür bagetlerle işareti verdi ve çalmaya başladık, her zamanki gibi Emir Can İğrek söyleyerek başlamıştım.
"Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte..."
Yarım saat sonra ilk molamızı vermiştik ve kendimi kulise atıp bir sigara yaktım. Çok fazla içmiyordum ama stresli olduğumda ya da üzgün olduğumda elim hep pakete gidiyordu. Tahmin edersiniz ki ne kadar sevseniz de sahne stresli bir yer, hiçbir şeyin yanlış gitmemesi gereken bir yer.
Sigaramı bitirip lavaboya gittim, işlerimi hallettim ve aynada kendime hadi kızım sen yaparsın bakışları attım. Tekrar kulise dönüp suyumdan içip boğazımı rahatlattıktan sonra sahneye geri döndük.
Mekan eskisinden daha kalabalık duruyordu çünkü ortadaki masayı rezerve ettirenler sonunda teşrif edebilmişlerdi. Arkadaşlarımın yerlerine yerleşmesini beklerken masaya baktım ve gördüklerimin gerçek olamayacağını düşündüm. Masada Cansu Özbay, Meryem Boz, Eda Erdem, Tuğba Şenoğlu falan oturuyordu. Ben şaşkınca oraya bakarken Özgür'ün bana seslenmesiyle ona döndüm ve bana şok olmuş bir ifadeyle kapıyı işaret etti. Baktığımda kapıda Hande Baladın görmeyi ben de hiç beklemiyordum. Büyülenmiş gibi Baladın'ı izlerken Derin yanıma geldi ve kulağıma kendimi toplamam gerektiğini, işimizi yapmamızı söyledi. Kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım ve Derin'e tamam dedim. Özgür'ün yanına gidip istediğim şarkıyı söyledim ve gülümseyerek onayladı. Yerime döndüm ve Özgür'ün işaret vermesini beklemeden şarkıya girdim. Nereye bakarak söylediğimi söylememe gerek yok herhalde?
"İlk bakışta aşk mı olur?
Yoktur öyle şey
Kandırıldım a dostlar
Varmış öyle şey
Gelin görün halimi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans
FanfictionHande Baladın fan kurgudur. Hande takımdan kimseyle shiplenmeyecek, hatta takım ve kamp konusu doğru düzgün işlenmeyecektir. Canım sıkıldığı için yazıyorum. G×G hikaye. Fobiklere şimdiden açık yollar diliyorum.