Ne yazdığımı ben de bilmiyorum içimden nasıl gelirse öyle yazıyorum. Yorumlarınızı bekliyorum ayrıcaa
Hande
Meris'le birlikte çok güzel saatler geçirmiştim. Bana kendimi çok değerli ve özel hissettirmişti. Bakışları, daha iyi hissetmem için sürekli çabalaması, dokunmaya kıyamaz gibi olması, saçlarımı kırılmasından korkar gibi sevmesi, şefkati, bir anda gelen cesareti ve tüm kendini geri çekmeye çalışmasına rağmen kendini tutamadığı anlarda aniden kurduğu temaslar... Yanımdaki bu bugün tanıdığım kadın bana sözleri ve davranışlarıyla çok özel şeyler hissettirmişti. Meris'i daha hiç tanımadan onunla bu kadar yakın, böyle saatler geçirmem ne kadar doğruydu bilmiyordum, tek bildiğim onunla yeniden vakit geçirmek istediğimdi.
Her şeyin farkındaydım. Bütün gece fırsatını bulduğu her an ciğerlerini saçlarımın kokusuyla doldurduğunun farkındaydım mesela ya da ona yakınken beni öpmemek için içinde verdiği savaşların da farkındaydım. Yorgundum, çok uykum vardı ama ondan ayrılıp eve gitmek istemiyordum.
Bana ilk seslendiğinde uyanmıştım aslında sadece biraz daha beklemek istedim. Fakat kendimce onun düşmesi için kurduğum plana boynuna yaslanınca ben düşmüştüm. Burnum boynuna yaslıyken hayatımda aldığım en derin nefeslerden birini almayı ben de beklemiyordum mesela. Ve şimdi Meris'in göğsünde yatmış o saçlarımı severken ben huzur içinde karşımdaki manzaraya bakarak eli saçlarımda gezen bana sıkıca sarılmış bu kadını düşünüyordum. Yanlış ya da doğru bilmiyordum ama Meris'le olmak bana iyi hissettiriyordu ve ben bu histen kolay kolay vazgeçmeyecektim. Onun da yorgun olduğunu düşününce yerimde doğruldum ve karşısına oturdum.
Hande: Hep beni düşündün ama sen de yorgunsundur, bunu hesaba katamadım. Bencilliğim yüzünden özür dilerim. Hadi gidelim de sen de evine gidip dinlen
Meris: Yorgun falan değilim merak etme bu şekilde saatlerce dururum ben. Sadece seni düşünüyorum.
Hande: İkimiz de sadece beni düşünüyoruz gibi hissettim.
Meris: İkimiz de sadece seni düşünelim, yorucu bir maçtan çıkıp bir de üstüne dinlenmeden eğlenmeye gelen sensin ben değilim.
Hande: Sen de saatlerce sahnedeydin.
Meris: Sahne beni yormuyor, aksine terapi gibi geliyor.
Hande: Neyse ne gidelim ve sen de dinlen.
Uslu çocuklar gibi kafasını salladı söylediğim şeye. Garip bir enerjisi vardı, insan ona doğru çekiliyordu sanki. Ona bakan herkesin gözündeki merak ve ilgiyi görebiliyordunuz. Ona tam "tekrar geliriz bu kadar üzülmene gerek yok" diyerek dalga geçecektim ki söylediği şeyle aklım ve sinirim yine alt üst olmuştu. Zehra benim yakın arkadaşlarımdan biriydi ve onu seviyordum ama bu geceki yakınlıklarından sonra adını Meris'ten duymak beni rahatsız ediyordu.
Meris
Meris: Ha bu arada Zehra selam söyledi sana.
Hande: Konuşmanızın o kadar samimiyetten uzak bir mesajla biteceğine pek inanmamıştım zaten.
Meris: Yine mi aynı samimiyet konusu?
Hande: Sıkıldıysan konuşmayabiliriz yine aynı konuyu?
Meris: Hayır Hande. Attığım mesaja cevap olarak tekrardan teşekkür ettiğini söylemiş, attığın fotoğrafı gördüğünü ve sana selam söylememi istemiş. Senin uyuduğunu fark edince müziği kapatmak için almıştım telefonu elime o ara gördüm. Selamını sana ileteceğimi söyledim ve bitti. Bu kadar.
Hande: Ben de uyurken sevildim sanıyordum.
Meris: Sevildin zaten.
Hande: Neyse uzatmayayım, bana neyse zaten. Sağolsun Zehra, sen de ilettiğin için sağol.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans
FanfictionHande Baladın fan kurgudur. Hande takımdan kimseyle shiplenmeyecek, hatta takım ve kamp konusu doğru düzgün işlenmeyecektir. Canım sıkıldığı için yazıyorum.