Veda

832 47 157
                                    

Hande

Hollanda'daki son maçımızı oynamıştık. Çok az bir ara olduğu için Türkiye'ye dönmeyip buradan direkt sıradaki ülkeye devam edecektik. O kadar yoğun bir program vardı ki nereye gideceğimizi bile bilmiyordum, çok da umrumda da değildi açıkçası. Otelden çıkıp bahçede biraz dolanmak istedim. Her şey iyi gidiyordu ya da kendimi öyle kandırıyordum. En iyi turnuvalarımdan birini oynuyordum, çoğu maçın ve takımın en skorer ismiydim. Ama bütün bunlar içimdeki eksikliği gidermiyordu.

Meris'i görmeyeli iki ay olmuştu. İşime odaklanamamam yüzünden ondan ayrılalı tam iki ay olmuştu. Sonrasında pişman olup onu aramıştım ama hiçbir yerde bulamamış ve hiçbir şekilde ulaşamamıştım. Derin ve Özgür'le çok yakın değildim, onların bana Meris'in yerini söylemeyeceğini çok iyi biliyordum. Ama artık Deniz de benden nefret ediyordu. Ayrılık konuşması yaptığım günün sonrasındaki bir hafta Meris benimle konuşmaya çalışmıştı, bunu kabul etmemiştim. Sonra onunla konuşmadan önce Zehra'dan bu kararımı ona iletmesini istediğimi öğrenmişti. Zehra buna karşı çıkıp Meris'e Karya'nın yaşattığı şeyleri tekrar yaşatmamam gerektiğini söylediğinde ona hak verip her ne kadar zor da olsa bu konuşmayı kendim yapmıştım. Sonucunda konuşmayı benim yapmam Meris için hiçbir şeyi değiştirmemiş ve Zehra'dan bunu istediğimi duyunca basıp gitmişti. Daha birbirimizi tanımıyorken Zehra yüzünden kavga ettiğimiz zaman bana onu o istemeden kimsenin bulamayacağını söylemişti, haklıymış. Hiçbir yerde bulamadım onu. Arayanın ben çıkma ihtimali yüzünden Simge'nin, Saliha'nın, Elif'in telefonlarını açmıyor, mesajlarına bile dönmüyordu. Zehra da bana telefonunu vermiyordu.

Meris'i düşünerek otelin bahçesinde yürüyordum. Voleybolda iyi gidiyordum çünkü Meris'i aklımdan çıkarmak için sürekli çalışıyordum, çalışmıyorken aklımda sadece o oluyordu. Maçlarda kendime olan sinirimi çıkartıyordum toptan. Tabi bunların hiçbiri bir işe yaramıyordu. Şu an aramak, neşeyle telefonu açıp bana beni ne kadar özlediğini anlatmasını dinlemek istiyordum, bunun imkanı yoktu. Meris yoktu ve bunu ben istemiştim.

Simge ve Zehra'nın sesini duyduğumda önümdeki duvarın arkasına doğru ilerlemeye karar verdim. Deniz'in sesini duymamla yanından geçmeyi planladığım duvarın arkasında kalakalmıştım. Deniz'le konuşuyorlardı. Ne kadar yanlış olduğunu bilsem de durup dinlemeye başladım.

Deniz: Ee bırakın beni şimdi nasıldı maç? Kazandınız mı?

Simge: Kazandık tabi. İzlemedin mi?

Deniz: Meris izletmiyor.

Zehra: Hala mı?

Deniz: Hala.

Zehra: Nasıl geçti onun ameliyatı? Arayamadım maçlar yüzünden.

Ameliyat mı? Bir şey mi olmuştu Meris'e? Haberim bile yok. Beni görmemek için voleybolu takip etmeyi bırakmıştı. O kadar mı görmek istemiyordu beni?

Simge: Ne ameliyatı? Ne oldu?

Deniz: Bacağındaki kemik yapısı eski haline dönmüş tamamen, platinlerinden kurtuldu. İyi geçti, hala tam yürüyemiyor ama yavaş yavaş basmaya başladı. Onun yanında kaldığım için arayamadım sizi zaten ne zamandır, Derin'ler sahneye bizsiz devam ettiği için yanında kalacak kimse yoktu başka.

Zehra: Ee şimdi yalnız mı Meris?

Deniz: Bugün Yasemin geldi, ona bırakıp evime döndüm bende. Fırsat bulmuşken de arayayım dedim.

Duyduklarım gözümün dolmasına sebep olmuştu. Meris'in hayatında bir şeyler değişiyordu ve benim bundan haberim bile olmuyordu. Onu hala çok seviyordum. Nasıldı acaba? Canı çok yanmış mıydı? Şu an canı acıyor muydu? İyi miydi? Hiçbir şey bilmiyordum.

Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin