Selaam, kurgunun en uzun bölümü oldu. Yorum sayısı bölüm atma isteğimi azaltsa da yazınca atmak istedim.
Oy ve yorumları bekliyorum.
Meris
Hızla mekandan çıkarken Saliha'nın gitmemiş olmasını umuyordum. Eğlenelim diye ayarladığım gecenin birkaç saçma sapan haber yüzünden böyle bitmesine inanamıyorum gerçekten. Kapıdan çıkınca biraz ilerde duran Saliha'yı görüp koşarak yanına gittim hemen.
Meris: Saliha!
Yanına geldiğimde omzundan tutup bana bakmasını sağladım. Hala ağlıyor ama bu kız.
Meris: Ağlama kurban olayım ağlama ya
Saliha: Meris senin ne işin var burada? Gitsene içeri.
Meris: Yalnız mı bıraksaydım seni?
Saliha: Hande ne kadar sinirliydi görmedin mi? Neden burdasın sen?
Meris: Çözemeyeceğimiz bir şey değil, geçti bile onun siniri. Gidiyorum falan ne demek sen asıl onu anlat
Saliha: Gidiyorum demek
Yeniden arkasını dönüp gitmeye çalıştığında kolundan yakaladım bu sefer. Eğer kendi isteğiyle gitmeye karar vermiş olsaydı bana zaten söz düşmezdi ama daha bugün "aslında hiç gitmek istemiyorum Meris" diye ağlamıştı omzumda. Kendini mutsuz olacağından emin olduğu bir duruma atmasını izlemekte bana göre değildi.
Meris: Saliha bir dur! Koşturup durma beni peşinden!
Saliha: Koşma Meris! Sana son kez söylüyorum, sevgilinin yanına git!
Meris: Sakin olur musun artık biraz? Bir nefes al ve konuşalım. Sonra istediğin yere ben bırakacağım seni.
Saliha: Olur olur tabi, magazini falan da çağır istersen bir tur da kavgamızı çeksinler. İyice çığrından çıksın her şey.
Meris: Kavga etme o zaman benimle.
Saliha: Bırakmayacaksın dimi?
Kabullenmiş bir şekilde sorduğu soruyla iki yana salladım başımı. Kolunu elimden çekip yüzündeki gözyaşlarını silmişti. Gökyüzüne bakarak derin bir nefes aldı ve bana döndü yeniden.
Saliha: Söyle, ne konuşmak istiyorsan konuş ve gideyim.
Meris: Gel benimle
Saliha: Aptalsın Meris
Saliha direnmeyi bırakıp gösterdiğim yöne ilerlerken bende söylediği şeyi onaylar şekilde başımı sallayarak peşinden gittim. Otoparka geldiğimizde etrafta kimsenin olmamasıyla rahatlamıştım. Arabanın yanına geldiğimizde kaputa yaslanıp bana bakmaya başladı. İtiraf etmek gerekirse biraz korkutucu şu an bakışları.
Saliha: Evet. Konuş.
Meris: Birincisi konuşunca ben gideyim değil gidelim. İkincisi bu içeride yaşanılan basitçe hallolacak bir konu. Üçüncüsü ve en önemlisi sen bir yere gitmiyorsun.
Saliha: Polon-
Meris: Hay sokayım Polonya'na ya! Sen bugün arabada ne diye ağladın? Hatırlıyor musun?
Saliha: Gitmek zorundayım.
Meris: Zorunda falan değilsin. Ne değişecek gidince? İstiyorum, bana iyi gelecek, kariyerim falan desen zaten banane Saliha? Bana mı düştü sana karışmak? Ben kimim? Ama biz seninle konuştuk dimi? Sen bana canını neyin sıktığını anlattın, dertleşmek için beni seçtin. Doğru mu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans
FanfictionHande Baladın fan kurgudur. Hande takımdan kimseyle shiplenmeyecek, hatta takım ve kamp konusu doğru düzgün işlenmeyecektir. Canım sıkıldığı için yazıyorum.