25-30 oydan sonra yeni bölüm gelecek diyelim o zaman. İyi okumalar
Meris
Birkaç saat geçmişti, kızlar tamamen odaklarını benden çevirmiş ve sohbete iyice dalmışlardı. Ben hala oturduğumuz yerde çalan şarkıları dinleyerek düşünüyordum nerede neyi yanlış yaptım da Hande böyle bir konuda bu kadar rahat davrandı diye. Konuşurken Hande'yi kırmayacak şekilde hangi cümleleri kurabilirim diye düşünüyordum. Elimdeki istediğim kaçıncı bardaktı, bilmiyorum. Sigaram da bitmişti ve Deniz'inkine dadanmıştım, normalde bunun için bana takılırdı ama ben bu haldeyken sadece bana doğru itip gülümsemişti. O kadar mı kötü duruyordum? Hande kızların sohbetine katılmıyordu, arada ona bir şey sorarlarsa cevap veriyordu. Bana kimse bulaşmıyordu zaten. Aklımda dönen sahneler yeniden gözümün önüne gelince elim yine önümdeki bardağa gitti ve hızla bitirdim, sakinleşmek yerine daha da sinirlendiğimi hissediyordum. Garsona döndüğüm sırada Hande masadaki iki elimi de tutmuştu. Dönüp düz bir ifadeyle ona bakmaya başladım, kızlar yine sessizleşmişti.
Hande: Yeter, içme daha fazla. Ne kadar içtiğini sayamadım bile.
Meris: Bir şey olmaz.
Hande: Bu şekilde mi çözeceksin Meris? Benimle konuşmak yerine içerek mi?
Meris: Hande sonra konuşacağız dedim ya. Canım içmek istiyor, lütfen.
Hande: Her şeyden böyle kaçamazsın Meris. Bana her kızdığında yanımdan giderek ya da benimle konuşmayarak çözemezsin. Benimle konuşmak istemen gerekirken sen yeni içki isteyip duruyorsun.
Hande'nin söyledikleri beni daha da sinirlendirmişti. Benim mi konuşmak istemem gerekiyordu? Yanımızda bu kadar insan varken şu an konuşup herkesi huzursuz etmenin anlamı var mıydı? Peki yanlarından ayrılıp akıllarının bizde kalmasına sebep olmanın anlamı var mıydı? Üstelik sinir anında konuşarak birbirimizi kırmayı istememem bir suç muydu? Eve dönünce, ikimiz de daha sakinken odamızda konuşup halledebilirdik. Konuşmak istemiyorum diye bu kadar üstüme gelmesi nedendi? Düşündükçe daha da sinirlendim, bunu Hande'ye hiç yansıtmak istemesem bile kendi sinirimden benim bile korktuğum zamanlar oluyordu. Kendime hakim olamıyordum bazen. Öfkeyle bir tuttuğu ellerime bir Hande'ye baktım.
Meris: Kalbini kırmamak için sakinleşmeye çalışıyorum, kimseyi huzursuz etmenin anlamı da yok ayrıca. Eve gidince konuşuruz yeterince açık bir cümleydi. Şimdi bırak ellerimi sipariş vereceğim, müsadenle.
Hande sinirle ellerini çektiğinde Simge onu tuvalete gitme bahanesiyle masadan apar topar kaldırmıştı. Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve gözlerimi kapattım. Zehra elini omzuma koyduğunda ona baktım.
Zehra: Kahve istememi ister misin?
Deniz: Meris kolay kolay sarhoş olmaz Zehra, hiç içmemiş gibidir şu an. İhtiyaç duyduğu şey kahve değil, anlayış.
Meris: Beni bu kadar iyi tanıdığın için teşekkürler
Deniz: Şu bakışlarındaki siniri yok et sen de Meris, ne yaparsın bilmiyorum ama yok et.
Saliha: Deniz haklı Meris, beni bile korkutuyorsun.
Meris: Saçmalamayın, kimsenin korkmasına gerek yok.
Deniz: Biraz dürüst olalım mı Meris? Hepimizin korkmasına gerek var çünkü senin bu sabrının altındaki sinirin her zaman her şeyi yakıp geçer.
Meris: Bu öyle bir şey değil Deniz, ben yansam bile Hande'yi ne yakabilirim ne geçebilirim, merak etme.
Hepsi dediğimin doğru olduğunu bildikleri için buruk bir tebessümle bana bakmaktan başka bir şey yapmadılar. Sadece Deniz benim sevgimin bana zarar vermesiyle ilgili bir şeyler mırıldandı kendi kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans
FanfictionHande Baladın fan kurgudur. Hande takımdan kimseyle shiplenmeyecek, hatta takım ve kamp konusu doğru düzgün işlenmeyecektir. Canım sıkıldığı için yazıyorum. G×G hikaye. Fobiklere şimdiden açık yollar diliyorum.