Zevzek

921 52 18
                                    

Bir önceki bölümün bildirimi gitmemiş kimseye, gözden kaçırmayın sakınnn. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum

Meris

Hala ona arkasından sarılmış bir şekilde dururken onu durduğumuz yerde sağa sola sallamaya başladım ve küçük çocuklar gibi yakındım.

Meris: Ya tekrar göremezsem korkusuyla baş etmeye çalışırken seni kendi ellerimle evine bırakmak çok zor.

Hande: Yersiz bir korkuymuş bu, seni yeniden göreceğimden çok eminim ben mesela.

Meris: Yaa eminsin demek? Senin görüşme planlarını kabul edeceğimi düşündüren nedir sana peki?

Hande sinirle bana dönmüştü. Yüzümde yarım bir sırıtışla ona göz kırptım ve «Benimle buluşmak için beklenilen bir sıra var bebeğim torpil yapamam sana» dedim. Hande sinirine engel olamayıp koluma ve göğsüme vurarak ne kadar da komik bir şaka olduğunu, çok güldüğünü falan söylerken ben haline kahkaha atıyordum. Ona sarılmama karşılık vermeyince kollarını tutup belime doladım. Sımsıkı sarıldıktan sonra ondan ayrıldım ve yüzünü avuçlarımın içine alıp yanaklarını severek konuşmaya başladım.

Meris: Hadi evine götüreyim seni artık, saat sabahın yedisi oldu. Çok yorgunsundur dinlenmen lazım

Hande: Şöyle bakma bana

Meris: Nasıl bakıyormuşum sana?

Hande: Dünyanın en önemli şeyiymişim gibi

Dediği şeye gülümsedim ve iki yanağını da kocaman öpüp onu yine göğsüme bastırdım. Saçlarını okşarken kokusunu son kez içime çektim. «Şu an benim için dünyamın en önemli şeyisin zaten» diye mırıldandım ama duyabildiğini hiç sanmıyordum. Sonunda bıraktım ona sarılmayı.

Meris: Dakikalardır ayaktayız ve gitmeye çalışıyoruz. Benden ayrılmak zor biliyorum, herkes çok zorlanır zaten ama gitmemiz lazım artık biraz yardımcı mı olsan sen de bana?

Hande: Meris şimdiye kadar olan insanları-

Meris: Hiii çok ayıp bir de örnek sporcu olacaksın.

Hande: Toplasan ben etmez diyecektim.

Meris: Etmez tabi nasıl etsin. Hadi bakalım tut şu kaskı düş önüme gidiyoruz.

Hande: Hesabı unuttun herhalde?

Meris: Yok hesap falan

Hande: Ne demek yok hesap?

Hande'nin kucağına kaskını tutuşturup kendi kaskımı da elime aldım ve ilerlemeye başladım. Hande'nin peşimden gelmediğini görünce elinden tutup yanıma çektim ve elini bırakmadan yürümeye devam ettim.

Birkaç dakika içinde motorun yanına vardığımızda Hande hala hesap konusunda söyleniyordu. Onu kendime çevirdim ve keko taklidi yaparak «biz sevdiğimizden başka kimseye hesap vermeyiz güzelim» dedim. Ben gülerken Hande yüzünü buruşturmuştu. İşaret parmağımla burnunun ucuna ufak bir şekilde vurdum, yüz ifadesi değişmeyince yanaklarını sıkarak «gülümse biraz bak insanlar benimleyken mutsuzsun sanacaklar sonra» dedim. Hande dediğime dayanamayıp gülerken kaskıyla karnıma vurdu.

Hande: Yeter bu kadar zevzekliğin hadi tak şu Allah'ın cezası şeyi

Gülerek saçlarını düzeltmeye başladım. Kaskı elinden alacakken yine gülerek bana baktığını gördüğümde «Kendimi seni öpmemek için çok zor tutuyorum ama bugün şansımı fazlasıyla zorladım. O yüzden bana şöyle gülme» dedim. Hande daha da gülerek yanağını uzattığında kokusunu içime hapsetmek için uğraşır gibi, kocaman bir öpücük bırakmıştım gamzesine.

Meris: Oh Allah'ım öldüm de cennette miyim ben son birkaç saattir ya?

Hande: Hala zevzeksin, her şekilde zevzeksin Meris.

Meris: Kendini öpemediğin için kıskanıyorsun tabi beni, normal.

Hande: Yoo ben böyle tatlı tatlı sevilmekten çok mutluyum.

Hande'nin gözlerine bakarken kuracağım cümle yüzümden ellerim titremeye başlamıştı şimdiden.

Meris: Ben de seni sevmekten çok mutluyum.

Hande'nin gözlerime olan bakışının değiştiğini fark ettim ve bu beni mutlu etti. Gülümseyerek ona bakarken yanağımı öpmesini ben de beklemiyordum tabii. Ben şok olmuş bir şekilde Hande'ye bakarken kaskını tekrardan elime tutuşturdu.

Hande: Tak şunu gidelim artık lütfen

Meris: He şey ta-tamam

Resmen sersemlemiştim ve Hande halime gülüyordu. Beni bu kadar kolay etkileyebilmek onu çok eğlendiriyordu, bunu fark ettiğimde onunla biraz daha uğraşmak istedim. Sırtımdaki ceketi ve elimdeki kaskı motorun üstüne attım ve Hande'nin dibine girip üzerindeki ceketin fermuarını açmaya başladım. Hande dişlerinin arasından «Meris ne yapıyorsun» diye söylense de onu takmadım, o da söylenmekten başka bir şey yapmadı zaten. Durmamı isteseydi durdururdu.

Ceketini omzundan aşağı indirirken tekrardan cennetime yani boynuna soktum başımı ve ceketi çıkardığım süre içinde boynuna sahilde onu delirten küçük öpücüklerimden kondurmaya devam ettim. Hande hala ara ara söylense de dudaklarımın altındaki şahdamarı neyin ne olduğunu söylüyordu bana. Hızla atan damarına ıslak bir öpücük bıraktıktan sonra motorun üzerine koyduğum ceketi Hande'ye uzattım.

Hande: Gerçekten çok kötüsün Meris

Meris: Geri çekilmememi mi isterdin?

Hande: Evet yani hayır. Off ceket için bana bunu yapmamanı isterdim.

Meris: Ne için sana "bunu" yapmamı isterdin?

Hande: Uzatma artık, tak şu kaskı gidelim.

Meris: Nasıl istersen güzelim.

Ceketi giydikten sonra kaskını da taktım. Kendim de hazırlandıktan sonra nereye gideceğimizi sordum ve motora bindik. Tarifleri üzerine sonunda evinin önüne gelmiştik. Hande'yle beraber ben de indim ve kaskını çıkartmaya yardım ettim. Ceketi çıkarmaya çalışırken ondan kalabileceğini söyledim ama dinlemeden çıkarıp bana verdi. Verdiği şeyleri arka kısıma koyup kapağını kapattığımda artık gitmeye hazırdım.

Meris: Hadi gir evine de ben de gideyim.

Hande: Tamam, teşekkür ederim her şey için.

Meris: Asıl ben teşekkür ederim yanımda olduğun için.

Sarılıp ayrılmıştık ve Hande evine doğru ilerlemişti. Son kez el sallayıp kapısını açtığında ben de motoru çalıştırıp evime dönmeye başladım. Bütün gece yavaş gittiğim yolların acısını çıkartmak ister gibi bir hızla gidiyordum.

Evime geldiğimde kendimi duşa attım, yaşadıklarımı düşünerek hızlı bir duş alıp üzerimi giydim ve kendimi yatağıma attım. Telefonu elime aldım ve Zehra'nın bugün saat üçte kahve içmeyi teklif ettiğini gördüm. Ona yaptığı planı onaylayan bir mesaj attım. Zehra'yı bekletmemek için alarmımı kurup gözlerimi kapattım. Aklımda hala bugün yaşadıklarım dolaşırken onları kafamdan atmaya çalıştım. Ona bu kadar yaklaşarak hata mı yaptım diye düşünmenin şu an bir faydası yoktu çünkü olan olmuştu bir kere. Tekrar görüşürsek nasıl davranacağıma yarın Zehra'yla konuştuktan sonra karar verebilirdim. Her şeyi bir kenara bırakıp uyumaya çalıştım.

Hande

Eve geldiğimde hemen üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Yola çıktığımız andan beri Meris'i düşünüyordum, onunlayken bile onu düşünüyordum yani teknik olarak. Hiç tanımadığım birini çok mu yakınıma sokmuştum? Doğru mu yanlış mı bilmiyordum ama nasıl davranmak istiyorsam öyle davranmıştım. Dokunuşları beni gerçekten heyecanlandırmıştı ve kendimi çok iyi hissettirmişti. Göz kapaklarım yorgunluktan isyan eder gibi kapanmaya çalışırken daha fazla kendimi tutamayacağımı düşünüp uzun zaman sonra ilk defa alarm kurmadan uyudum.

Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin