Rahatsız Olmuyorum Meris

1K 47 16
                                        

Meris

En son mırıldandığım şarkının üstünden yaklaşık yirmi dakika geçmişti ve biz hiç konuşmadan manzarayı izliyorduk, herkes kendi manzarasını tabii. Hande bana döndüğünde haliyle direkt göz göze geldik ve bana kocaman bir gülümseme sundu.

     
Hande: Yakalandın
     
Meris: Kaçmak gibi bir niyetim yoktu zaten

Verdiğim cevap ve hala cesurca onu izlemem Hande'yi utandırmıştı ama hızlıca kendini topladı. Doğrulup masadaki üçüncü siparişi olan bardağı da kafasına dikti ve bir bacağını altına alarak tamamen bana döndü. Saatlerdir yanyanaydık ama buna rağmen beni baştan aşağıya süzdüğünü hissettim. Üzerimde beyaz basketbol ayakkabılarım, dar yırtık siyah kotum ve yanları hafif açık siyah sıfır kollu tişörtüm vardı. Kısa saçlarım büyük ihtimalle iyice dağılmıştı. Gözü kulağımdaki ve kaşımdaki piercingte dolaştı. Sonra kolumdaki bilekliklere baktı ve koluma dokundu.

     
Hande: Üşümüyor musun sen hala? Serinledi hava iyice, kolun da soğuk?
     
Meris: Bahsetmiştim ya sana hep geliyorum buraya alışığım o yüzden merak etme. Elim, kolum, bacağım hep böyle yaz kış soğuk oluyor benim
     
Hande: Napıyorsun buraya geldiğinde? Hem kiminle geliyorsun ki her gün?
     
Meris: Müzik dinliyorum, denizi izliyorum ve düşünüyorum bazen de hayal kuruyorum. Tek başıma geliyorum, hep buraya geldiğim için burada tanıştığım bir iki arkadaş var tabi ama onlar da alıştı artık bunu tek başıma yapmama denk gelirsek selam verip başka masaya geçiyorlar, yakın çevremdeki arkadaşlarıma da bahsetmedim buradan arada yok olduğumu fark ediyorlar ama nereye gittiğimi bilmiyorlar. Burada ilk defa yanımda biriyle oturuyorum. Burası aramızda bir sır olarak kalmalı yani.

Hande sözümün bitmesini beklemiş ve son cümlemden sonra beni onaylayıp gülümseyerek iyice yanıma yaklaşmıştı. Üzerindeki şalı ikimizi de örtecek şekilde sırtlarımızdan geçirip benim tarafımdaki ucunu tutmamı işaret etmişti. Şalı tuttuğumda elini sırtımdan çekip kendi omzunu da düzelterek tamamen örttü.

    
Hande: Üşümüyorum diyorsun ama benim içim rahat etmiyor.
    
Meris: Gerçekten üşümüyorum o kadar da soğuk değil sen yorgunluk ve uykusuzluğun da getirisiyle üşüyorsun bence
    
Hande: Olabilir ama yine de böyle kal.
    
Meris: Tamam tamam, teslim oluyorum.
    
Hande: Senden bir şey daha istesem çok mu olurum acaba diye düşünüyorum
    
Meris: Ne yapsam eksik kalıyor gibi hissediyorum sen fazla mı olurum diyorsun. Bekliyorum, dile benden ne dilersen
    
Hande: Çok uzun zamandır ilk defa içiyorum ve büyük ihtimalle uzun bir süre içinde son olacak. Son bir sipariş vereceğim şimdi. Şarkı söyler misin eğer çok yorulmadıysan? Sessizce manzarayı izlemek de güzel ama senin sesin gerçekten çok güzel. Senden bir şeyler daha dinlemek isterim.
     
Meris: Teşekkür ederim. Saat geç oldu iyice garson pek çıkmaz dışarı ben senin siparişini vereyim sen de o ara ne dinlemek istediğini düşün.
     
Hande: Olur. Son kadehte eşlik eder misin bana? Açık hava ve kahveyle tamamen ayıldın bence tek kadehle sarhoş olacak gibi durmuyorsun ki olsan bugün sahnede olurdun diye düşünüyorum.
     
Meris: Evet alkol eşiğim yüksek dediğim gibi buraya hep geliyorum ve hiçbirinde kahve içmiyorum. Sürekli de motorla geri dönüyorum bugün sen varsın diye daha da dikkat etmek istedim. Ama bir kadehten gerçekten bir şey olmaz bana, seve seve eşlik ederim. Ne içmek istersin?
    
Hande: Sana bırakıyorum.
    
Meris: Hemen döneceğim
   
Hande: Bekliyorum

İçeri geçip Ahmet abiden iki kadeh roze şarap istedim. Hala yanımda biriyle buraya gelmemin şaşkınlığını yaşayan Ahmet abiye onun herhangi biri olmadığını söyledim. Hazır buraya gelmişken hesabı hallettim, yoksa Hande kalkarken ödemeye falan çalışırdı kesin. Hesabı da kapattıktan sonra kadehleri alıp Hande'nin yanına döndüm. Elimdeki kadehleri ona uzattım ve masayı tekrar ortaya çektim. Nasıl olsa oturuyordu ve masa şu an onun manzarasını kesemeyecekti. Ben yerime otururken Hande kadehleri masaya bıraktı ve şalı yeniden sırtıma örttü.

Meris: Dikkatli bir inatçıyım diyorsun he? Okey. Ee düşündün mü var mı istek şarkı?
    
Hande: Aklıma bir şey gelmedi daha doğrusu aklıma gelen şeyler arasından birini seçemedim. Senin aklına kesin bir şey gelir, hep geldi gibi bugün. O yüzden sana bırakıyorum.

Onu onaylayıp biraz düşündüm ve aklıma gelen ilk şarkıyı söylemeye başladım.

"Öyle bir cefa biriktirdim
Hiçbir kadeh bulamadı cevap
İçimden geçeni istedim ama
Hiçbir kadın yetemedi bana
Sen dışında"

Şarkı bittiğinde kadehimden büyük bir yudum alıp Hande'ye baktım. Başını kendi omzuna yaslamış, elindeki kadehle ve yüzünde ki huzurlu gülümsemeyle resmen bir tablo gibi duruyordu yanımda.

Hande: Sevdim bu şarkıyı senin sesinden dinlemeyi. Biraz daha söyler misin? Sonra kalkarız zaten saat beşe geliyor. Elimdeki bitene kadar bir tane daha, söz başka istemeyeceğim.
     
Meris: Dilediğin kadar isteyebilirsin Hande.
     
Hande: Teşekkür ederim.

Tam aklıma gelen diğer şarkıyı söyleyecekken Hande'nin sesiyle ona döndüm.

Hande: Ya şey omzuna yaslansam rahatsız olur musun? Valla başımı tutamıyorum artık kendi omzuma yaslanmakta biraz zor oluyor.
   
Ah be güzelim al bu omuz senin olsun da kalp atışımı duyarsan iyice rezil olacağım. Bunu düşünmenin zamanı değil Meris zaten apaçık ortada durumun, kız farkındadır halinin.

Onu daha fazla bekletmemek için kolumu açıp omzuma yatmasını sağladım ve sırtındaki şalı iyice ona sardım. Şalı bırakıp elimi geri çekince şal da aşağıya düştü haliyle. Örtüyü tekrar düzeltip elimi çekeceğim sırada Hande elini omzunda şalı tutan elimin üstüne koydu ve omzumdan ayrılmadan bana bakmaya başladı. Ona bu kadar yakından bakmak dudaklarına kapanma isteğimi daha da arttırmıştı. Gözlerim dudaklarına kaymasın diye büyük bir savaş veriyordum kendimle ve birkaç santim uzağımdaki bu güzel kadın bunun farkındaydı sanırım ve beni iyice zorlamak ister gibi gülümsemeye başladı. Hayatımda gördüğüm en güzel gülüştü bu. Nefesimin hızlandığını fark ettiğinde bakışlarını dudağıma indirip yeniden gözlerime baktı. Birkaç saliselik bu hareketi beni yeterince zorlamamış gibi dudaklarını yaladı. Kendimi tutamadım ve derin bir nefes alıp dudaklarına baktım. Bakışlarımı güzel yüzünde gezdirip tekrardan gözlerine odaklandım. Halimizin ikimizi de heyecanlandırdığı çok barizdi. Sonunda elimdeki elini çekip konuşmaya başladı.

Hande: Rahatsız olmamdan çekinip bu kadar dikkat etmen çok tatlı ama senden rahatsız olmuyorum Meris diken üstünde gibi davranma lütfen.
   
Meris: Eee ben şey, öyle sen yaslanınca hemen şey yapar gibi olmasını istemediğim için şey yaptım, ondan yani
   
Hande: Yanlış "şey" yapmışsın. Senden ya da bana temas etmenden rahatsız olsaydım bunu söylerdim zaten. Nasıl rahatsan öyle dur ve lütfen bana şarkı söyle artık bak kadehim bitiyor sen bununla uğraşırken. Sakinleş.

Sakinleş Meris sakinleş. Kalp krizinin hiç sırası değil. Oturduğum yerde biraz yana kaydım ve Hande omzuma iyice yerleşti. Kalbim ağzımdan çıkacak gibi atıyordu ve tüm o konuşmasına rağmen omzundaki elimle sadece örtüyü tutmaya devam ettim. Hande elime baktı ve başını iki yana sallayarak güldü. Kadehimden bir yudum daha aldım. Daha fazla sakinleşemeyeceğimi düşünerek aklıma gelen diğer şarkıyı söylemeye başladım.

"Geçiyor gündüz gece bir bir takvimlerden
Tutamam zamanı, kayar teker teker elimden
Alıyorsun insanın aklını başından
Kaybolurum gülüşünde en güzelinden
Ah, sordum bir bilene, dedi "Yok ki bi' çare"
Öylece kaldım, düştüm yine derde"

Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin