Yürüyüş

806 41 40
                                    

Meris

Başım çatlıyordu. Susuzluktan ölmek üzereymiş gibi hissediyordum. Gözlerimi bile açmak istemiyordum. Sarhoş olduğum her gecenin sabahında olduğu gibi yaptığıma pişman olmuştum. Buna gerek yoktu diye düşünmeye başlamıştım bile. Zor da olsa gözlerimi açtığımda havanın aydınlandığını gördüm. Normalde ne zaman o kadar içip uyusam bir iki saat sonra uyanırdım ama yanımda Hande'nin olmasıyla yine normalden uzun ve huzurlu bir uyku çekmiştim. Elimi telefona attım ve saate baktım. Evdeki hiç kimsenin uyanmadığını tahmin edebiliyordum çünkü saat sabahın altısıydı. Gözlerimi kapatıp Hande'ye iyice sokuldum ve yeniden uyumaya çalıştım.

Kokusu her ne kadar beni mayıştırsa da uykuya dalmayı başaramamıştım. Tekrardan saate baktığımda yaklaşık kırk beş dakikadır uyumaya çalıştığımı gördüm, bu kadar zamanda geri uyuyamamış olmam beni daha da sinirlendirmişti. Çıkıp biraz yürümek istedim, uzun zamandır sürekli Hande'yle olduğumuz için kendime hiç vakit ayırmamıştım, bundan şikayetçi de değildim ama yine de kızların uyanmasına neredeyse üç dört saat olduğunu düşünüyordum ve bu süreyi tek başıma yürüyüş yaparak değerlendirmek istedim. Açık hava bana iyi gelecekti, yaralarımı saracaktı.

Üstümü de değiştirdiğimde artık tamamen hazırdım. Hande'ye eğer ben gelmeden uyanırsa diye bir not bırakmıştım. Eğilip saçlarının kokusunu içime çektim ve hissetmeyeceği şekilde öptüm. Evden çıkmadan mutfağa gidip bir filin içebileceği kadar su içtim, kendime şaşırmıştım. Kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Aklımdan bugüne kadar yaşanan her şey geçiyordu, geçmişim bugünüm ve yarına dair ihtimaller. Karya'nın gidişiyle yaşadığım şeyleri hatırladım mesela, sonra Hande gelince bana hissettirdiklerini, Hande'nin yaptığı hataları vs vs...

En sonunda çok yürüdüğümü fark edip sahil kenarında bir yere oturup bir sigara yaktım. O bir sigarayı daha kaç sigara takip etti saymamıştım ki artık geri dönmem gerektiğini düşünüp ayaklandım. Geldiğim yolu geri dönerken telefonum çaldı. Hande'm.

Meris: Günaydın bebeğim

Hande: Neden beni bırakıp gittin?

Meris: Aşkım yürüyüşe çıktım, dönüyorum zaten şimdi.

Hande: Beni de kaldırsaydın, beraber yürürdük.

Meris: Sabahın yedisinde uyanmak isteyeceğini düşünmedim güzelim.

Hande: Tamam istemezdim ama güne sensiz başlamak da istemezdim, sen gelene kadar geri uyuyacağım. Gel ve beni uyandır.

Meris: Tamam sevgilim uyu hadi, geliyorum.

Yüzümde yine kocaman bir gülümseme vardı. İşte Hande'nin bana etkisi buydu, huzur ve mutluluk. Saatte baktığımda on buçuğa geldiğini gördüm ve hızımı bir tık arttırarak eve daha hızlı varmaya çalıştım. Eve ulaşmama az bir mesafe kaldığında gözüme çarpan çiçekçiye uğradım, mutlu uyansın sevgilim. Sahil kısmındaki salon kapısının açık olduğunu görünce kızların da uyandığını anladım ve kapıya dolaşmak yerine oradan içeri girdim. Simge ve Zehra oturuyorlardı.

Meris: Günaydın!

Zehra: Meris aklımı aldın!

Meris: Özür dilerim ya korkacağını düşünmemiştim.

Simge: Günaydın, hayırdır nerden böyle ellerinde çiçekler?

Meris: Sabah çok erken uyandım ya yapacak hiçbir şey bulamadım biraz yürümek istedim. Hande'yi de uyandırmaya kıyamayınca tek çıktım öyle. Çiçekler Hande'ye tabiki.

Simge: Uyanmadı hala seninki, ben de sen onu uyandırırsın, kapıyı kilitlenmişsindir diye bakmadım hiç.

Meris: Uyandı uyandı. Aradı beni sabah tribimi yedim kapattı. Daha fazla bekletmeden gideyim ben yanına.

Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin