Yağmur Bulutu

706 42 87
                                    

Meris

Hande benden gideli ne kadar olmuştu bilmiyordum. Saymıyordum, istesem de sayamazdım. Zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Bana sorsalar yıllar oldu diyebilirdim ama gerçeğin bu olmadığını aklımda kalan birkaç mantık kırıntısı bana söylüyordu.

Benim yüzümden gitti dedim ilk başlarda, dayanamadı bana o da dedim. Yanlış yaptım bir şeyleri kesin, boğdum belki sevgiden belki de yeteri kadar sevemedim, bu konuda ben hatalıydım, şurada şunu söylemeseydim, az sarıldım, az çiçek aldım belki, belki az mutlu ettim hatta hiç mutlu edemedim belki... Bu liste uzayıp gidiyordu o zamanlar ama artık gerçeğin farkındaydım. Hande beni seviyordu evet, karşısına çıkan ilk engelde bırakacak kadar. Kaybetmeyi göze alacağı ilk şey bendim, işte o kadar seviyordu beni.

Uzun zamandır tek yaptığım uyumak ve müzik yapmaktı, başka bir şey de yapmak istemiyordum zaten. Hande'nin Zehra'dan benimle konuşmasını istediğini öğrenene kadar Hande'den ayrı kalmayı aklımdan geçirmemiştim. Her sabah kapısına gitmiş, her antrenmanın sonunda gördüğü ilk kişi olmuştum. Her gece ışığını kapatana kadar çaresizce camını izleyip, her gün ona onu ne kadar sevdiğimi söylediğim iyi uykular mesajları atmıştım. Onu her gördüğümde bir çaresini bulabileceğimizi, onsuz yapamayacağımı anlatmıştım. Her sahnede ona yazdığım şarkıyı yaptığım konuşmalarla birlikte kaydedip ona dinletmiş ya da göndermiştim. Sonuç ne olmuştu? Hiçbir şey.

Ona sarılmama bile müsaade etmediği günlerin ardından Deniz, Zehra'nın ona anlattığı durumdan bahsetmişti. Ben onun sevgisinden ölürken o bir ayrılık konuşması yapmayı bile çok görmüştü bana. Üstelik bu konudan daha önce yara aldığımı bile bile yapmıştı bunu. İşte o an bitti benim çabaladığım günler. O bana beni istemediğini söyleyecek kadar bile değer vermiyorken, benim uğraşmamın hiçbir anlamı yoktu. İçimdeki en baskın hissin sinir ve kırgınlık olduğunu söylesem de kendime, kendimi kandıramamıştım. Bana yaşadığımı hissettiren şey Hande'ye duyduğum sevgi ve aşktı, ikisi de bir gram bile azalmamıştı hala.

Ne olursa olsun deyip çekip gitmiştim. Hande'nin beni aradığını biliyordum, anlatıyorlardı arkadaşlarım. Anlatmayın diyordum, anlamıyorlardı. En sonunda Deniz'e söylemiştim neden bana anlatmamaları gerektiğini, «Anlatma çünkü gidip buradayım diyip sarılmak istiyorum ona. Beni bulursa, bana beni affet derse yeniden kanarım Deniz. Onu benden uzak tutun» demiştim. Öyle de yapmışlardı. Aslında bulunmamak için çaba harcamamıştım, ailemin yanına gitmiştim sadece. Kimsenin aklına oraya bakmak gelmezken anneme sığınıp yardım dilemiştim ondan. Bana küçüklüğümden beri dik durmayı öğreten annemin kapısında, bana bir şeyler öğretmesi için, küçük bir çocuktan daha da muhtaç bir haldeydim artık.

Bu koskocaman süreçte uyumak, Hande'yi anlatmak, düşünmek, ağlamak ve müzik yapmak döngüsünden çıktığım tek dönem bacağım için ameliyat olduğum dönemdi. Nihayet eski sağlıklı iskelet sistemine döndüğü için kurtulmuştum platinlerden. Hastanede kaldığım birkaç günde olduğu gibi Hande'siz geçecek her saniyede hep narkoz ve morfin etkisinde olmayı dilemiştim. Mümkün olmamıştı tabi. Neyse ki eskisinden daha iyi hissediyordum, eskisi kadar dikkat etmeme gerek yoktu artık. Hayatımdaki tek iyi şey buydu.

Kalbim birkaç sözle motor kazasında parçalanan dizimden daha fazla parçaya ayrılmıştı. Kalbim bacağımdan daha kırıktı. Tuhaf.

Müzik odasında oturmuş tüm bunları düşünürken içimden geçen sözleri karalıyordum yine defterime. Hande'ye karşı olan hislerimi böyle vuruyordum dışa. Yanımdayken bile yetmiyordu bana, yokluğu o kadar ağır gelmişti ki çareyi onu en iyi bildiğim şekilde anlatmakta bulmuştum.

Günde üç dört saat uyuyan ben artık günün neredeyse on iki on üç saati uyuyordum, Deniz bunun kendiliğinden olduğunu düşünse de aslında bazı küçük uyku haplarından destek alıyordum. Uyandığım anlardan nefret ediyordum. Gözümü açtığım o ilk birkaç saniye en zoruydu. Kendime geldiğim, yanımın boş olduğunu gördüğüm, Hande'nin artık hayatımda olmadığını fark ettiğim o lanet olası birkaç saniye bana gözümü açar açmaz bütün günü zehir ediyordu. Gözümü açmak bile istemiyordum artık. Ne kadar geç uyanırsam Hande'yi düşündüğüm süre de o kadar kısalır diye düşünmüştüm.

Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin