Meris
Her zamanki gibi Hande'den erken uyanmıştım. Tatilin son gününe gelmiştik, yarın sabah geri dönecektik. En son yaşadığımız Cemre sorunundan beri Hande'yle hiçbir sıkıntı yaşamamıştık aksine çok güzel zaman geçirmiştik. Burayı en iyi o bildiği için bizi gezdirme görevini üstlenmişti ve bundan oldukça mutlu gözüküyordu. Her gün başka bir yeri gezmiştik, bunu yaparken kendimize eziyet etmek yerine güzel zamanlar geçirmeyi ön plana koymuştuk ve bence başarılı da olmuştuk. Kızlarla, özellikle Simge'yle çok daha samimiydim artık. Herkesten ayrı sohbet ettiğimiz zamanlar oluyordu, çok erken uyandığım bir sabah yaptığım yürüyüşün ortağı bile olmuştu. Zehra ve Deniz çok yakın iki arkadaş olmuşlardı. Tüm bunları yaparken Hande'yi asla ihmal etmemiştim tabi, istesem de edemezdim zaten. Bol bol anı biriktirip fotoğraf çekinmiştik.
Son günümüzde bir yerlere gitmek istemedik. Hafta içinde Deniz'le yine çocuk gibi iddiaya girdiğimiz için bugün basketbol maçı yapacaktık. Hande her ne kadar buna bacağımdan dolayı karşı çıksa da ona hep yaptığımı söyleyip ikna ettim. Duyduğum seslerle birinin uyandığını anladım, kesin Simge'dir. Hande'yi uyandırmadan odadan çıktım ve mutfaktaki Simge'nin yanına gittim.
Meris: Günaydınn
Simge: Günaydın günaydın. O kadar emindim ki uyandığına
Meris: Ben de ses duyunca hemen senin olduğunu anladım. Tanıyoruz birbirimizi yavaş yavaş he?
Simge: Öyle oluyor, mesela kesin gelirsin diye iki kahve yapmıştım.
Simge elindeki bardağı bana uzattığında teşekkür edip aldım. Beraber sohbet ederek kahvelerimizi içtikten sonra benim isteğimle güzel bir kahvaltı hazırladık. Her şeyin hazır olduğundan emin olduğumuzda kızları uyandırmak için odalara dağıldık. Deniz ve Hande'yi ben, Saliha Elif ve Zehra'yı Simge uyandıracaktı. Zehra'yı da uyandırabileceğimi söylediğimde Hande'ye gidip gelmediğim zamanlar hakkında söylenmeye başlamıştı ki dinlememek için hemen Deniz'in odasının yolunu tuttum. Klasik bir şekilde odasının kapısını çalarak uyandırmıştım en yakın arkadaşımı. Uyandığından emin olduktan sonra Hande'yi uyandırmak için odamıza gittim. Yanına yaklaşıp yine bir klasiği yaparak yüzünün her yerini öpmeye başladım. Her sabah böyle uyanmaktan mutlu olduğunu yüzündeki tebessümden anlayabiliyordum.
Meris: Günaydın hayatım.
Hande: Günaydın canım. Bıkmadan usanmadan her sabah böyle severek uyandırıyorsun ya, teşekkür ederim.
Meris: Seni sevmekten bıkmam mümkün mü acaba?
Kapıdan gelen Simge'nin bağırışıyla gülmeye başlamıştım.
Simge: Haksız mıymışım Meris? Gittin gelmediniz yine.
Hande: Geliyoruz be kadın yeter her sabah bağırma şöyle. Evimize dönelim artık aşkım kimse gözümüzü açar açmaz bağırmasın bize ya
Hande söylenerek kalkıp banyoya gitti, geldiğinde beraber mutfağa geçtik. Herkes geldiğinde oturup kahvaltımızı etmeye başladık, bir yandan da sohbet ediyorduk.
Meris: Ee bugün kim kazanmak istiyor?
Deniz: Ha ha ha. Çok komiksin yine. Hem yedi kişiyiz, eşit takımlara ayrılamayız maalesef.
Meris: Tamam, sen üç kişi al sıkıntı yok. Hande benimle, bir kişi daha gelsin bana yeter.
Hande: Aşkım emin misin ya? Oynamasan daha iyi sanki?
Deniz: Hep yaptığımız şey Hande, sakinleş artık. Herkes dikkat ederse bir sorun çıkmaz, Özgür ayısıyla oynarken bile Meris'e zarar gelmedi merak etme.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans
FanfictionHande Baladın fan kurgudur. Hande takımdan kimseyle shiplenmeyecek, hatta takım ve kamp konusu doğru düzgün işlenmeyecektir. Canım sıkıldığı için yazıyorum.