#Hikayemin ilk bölümleri ileriki bölümlere göre biraz sade umarım sıkılmadan okursunuz.. Bir cahillik etmişim sade yazmışım buraları ama ilerki bölümlerde aksiyon bulabilirsiniz 😉😉😚😚#
***
Her klasik olayda olduğu gibi işe size kendimi tanıtmakla başlayayım.
Ama ben size aydınlık yüzümü tanıtacağım çünkü herkes karanlıkta göremez...
Sen kimsin diyeceksiniz.
Ben mi?
Ben on yedi yaşında cesur bir kızım(Tabi cesur olmak kısmında
sadece ben böyle düşünüyor olabilirim. Sanırım sadece ben böyle
düşünüyorum :D). Tıpkı sizler gibi ya da bir çoğunuz gibi lise öğrencisiyim. Arkadaşlarım olduğu için katlana bildiğim bir okulum, eğlenip zamanımı geçire bileceğim arkadaşlarım var.
Arkadaşlarımı tanıtmak gerekirse, onlar benim ailem dışında kardeşim gibiler. Irmak ve Deniz. Uzun zamandır benim hayatımın bir parçası halindeler. Âdeta ikinci ailem oldular. O derece yakınız bir birimize. Siz şimdi diyeceksiniz hâlâ söylemedin sen kimsin?Ben Ömür.
Deli dolu, konuşmayı seven, 1.70 boyunda, koyu kestane renginde saçlara sahip bir kızım. Gerçi biz üçümüzde (Ben, Deniz ve Irmak) konuşmayı seven çılgın insanlarız. Hepimiz bir birimizin aynısı gibiyiz ama bir yere kadar.
Neyse bu gün dişçiye gidiyorum bir türlü kurtulamadım şu dişçiden ama olsun onun sayesinde okula gitmiyorum. Okul demişken on birinci sınıftayım ama neredeyse yaz tatiline geldik. Kurtuluş için son üç hafta...
***
Lanet giresice alarmın sesi tüm odada yankılanıyordu. Her sabah olduğu gibi bu sabahta içimden okula lanet ederek, zor da olsa kalktım. Gerisi klasik hazırlanma süreci el yüz yıkama, kahvaltı yapma gibi sonunda saçımıda yaptım vee hazırım. Evden çıkmaya karar verdiğimde telefonuma baktım, bizim gruptan mesaj bekliyordum. Artık grup için geleneksel hala gelen toplanma işi için. Siz diyeceksiniz bu toplanma işi ne oluyor?
Biz sabahları yolda buluşup okula beraber gideriz, bu bizim için geleneksel bir hale geldi. Bu şekilde (Neredeyse her sabah, tabi bazı sabahlar kaçırdığımızda oluyor.) okula giderdik.
Neyse ben hazırlandım ve telefonuma baktığımda Deniz'den gelen mesaj üzerine evden çıktım. Yolda buluştuk, tabiki de ilk karşılaşmada günaydınlar havada uçuyordu.(:D :D)
Okula gittiğimizde yine sıkıcı bir gün bizi bekliyordu. Bu gün perşembe yani bizim değimimizle bu gün sayısal günüydü. Dostum şuna bakar mısın ''Fizik- Fizik- Kimya- Kimya- Biyoloji- Biyoloji- Matematik ve Rehberlik. '' herhalde hocamız insafa geldi de son saate rehberlik koydu yoksa ne olurdu bizim halimiz (!)Kazasız belasız bu günüde atlattık. Yarın cuma ve ardından güzel bir hafta sonu bizi bekler.
Akşam eve gittiğimde biraz dinlendikten sonra ödevlerimi bitirdim. Saat daha erken olduğu için yapacak bir şey bulmalıydım. Bende dizi izlemeye karar verdim. Zaten Teen Wolf'un dördüncü sezonunu izliyordum bende ona devam ettim. Bir kaç bölüm izledikten sonra gözlerimin ağrıdığını hissettim ve günün verdiği yorgunluk ile birlikte kendimi uykuya teslim ettim.
***
Yine alarmın sesiyle uyandım ve hazırlıklardan sonra okul yolunu tuttum. Sabahtan ''Almanca ve ingilizce'' (Ders programını hazırlayan hocamızda biraz sıkıntı var galiba(!) ) derslerimiz vardı. Almanca hocamız bizi ders çalışmamız için sebest bıraktı ve sınıftan çıktı. İşte öğrencilik olsa gerek hiç ders çalışılır mı? (:D) Bizde sohbet muhabbet iki saatimizi bitirdik. Sonraki dersimiz dediğim gibi ingilizce ama öğrenci hayatını kurtaran o haber geldi. Hocamız raporluydu. Bizde canımız sıkılınca Deniz ve Beyza ile kütüphaneye inmeye karar verdik. Merdivenlerden aşağı inerken. Bizim müdürün odasına öğrenci velisi olduğunu düşündüğüm üç kişi girdi. İki tanesi bayan bir tanesi erkekti. Merdivenlerden inerken benim aklıma bir şeytanlık geldi. Zaten okulun son haftalarıydı, bir şey olmaz diye düşündüm. Yüzüme içinde sinsilik barındıran kocaman bir gülümseme yerleşti. Beni ilk fark eden Beyza oldu, '' Ne oldu?'' diye sordu ama ben sadece ''İzleyim şimdi'' dedim ve son basamaklarıda hızla indim. Müdürün odasının kapısını çaldım ve içeri girdim. Ben içeri girince ''Hocam çay kahve bir şey ister misiniz?'' diye sordum. Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum ama gelin görünki bizim müdürün hiç gülecek hali yoktu. Bizim müdür biraz sinirli birazda sıkılgan bir tavırla '' O kadar sormaya gelmişsin madem bize dört tane çay söyleye bilir misin?'' dedi ve zoraki bir gülümsemeyle cümlesini noktaladı. Bende '' Tabiki hocam'' dedim ve odadan çıktım. Kapıdan çıkınca direk kızların yüzüyle karşılaştım. Gülmemek için kendilerini o kadar sıkmışlardı ki artık kızarmaya başlamışlardı. Bende kızların koluna girdim ve kantine yöneldim. Konuşan Deniz oldu ''Kızım sen delirdin mi, okulun son haftaları adamı başımıza musallat edeceksin.'' dedi. Bana kızmaya çalışıyordu ama bir yandan da gülme isteğini bastırmaya çalıştığı çok belli oluyordu. Bende yine sinsice bir gülümseme ve '' Sen asıl şimdi olacakları izle.'' dedim. Çoktan kantine varmıştık. Kantinde Hanife ablaya döndüm ve '' Hanife abla müdürün odasına dört tane ice tea götürülecek.'' dedim. Tabi benim bunu dememle kızların gözlerinin açılması bir oldu daha ne kadar açılacaksa (:D). Kızlara aldırmadan tekrar Hanife ablaya döndüm ve '' Ama Hanife abla ice tea leri fincanlara koyacakmışsın.'' diye ekledim ve cümlemi bitirdim. Tamamdır işimiz bitti. Bizde tekrardan kütüphaneye yöneldik. Kütüphanede müdürün odasının çaprazında kalıyordu, biz kütüphaneye girdik ama ben bir yandan da müdürün odasının kapısını dikizliyordum. Bu arada hiç konusu açılmamıştı müdür okula geleli daha iki hafta falan olmuştu kısacası bu çaylar benden ona bir hoş geldin hediyesi olsun. Hanife abla çayları getirdi daha doğrusu soğuk çayları getirdi. Hanife abla odadan çıkınca ilk önce bir sessizlik oldu daha sonra ise iki kişinin öksürük sesi duyuldu. Odada ki hanımlar soğuk çayı çok sevdiklerini ve bu sıcakta iyi geldiğini falan söylediler. Bizim müdür de '' Yaa güzel bir sürpriz oldu hem size hem de bana'' dedi. Bense bu konuşmadan sonra gülmekten bir hâl oldum ve karnıma ağrılar girdi. En sonunda kütüphanenin kapısını kapattım ve bir masa başına oturdum. Benim oturmam ile beraber bizimkiler çoştu. Sanırım benim deliliğim bulaşıcı. Biz yine bir çoştuk, sanırım kendi kontrolumuzu kaybediyoruz.
Kendi kendimize ritim tutup eğlendik, Beyza'nın taklitleriyle güldük.(Siz de düşünseniz ya okulda sessiz diye kütüphaneye gidiyorsunuz ve içeride üç deli kendi kendilerine taklitler yapıp gülüyorlar. Böyle bir şeyle karşılaşsanız siz ne yapardınız. Yorum atın :D ). Dersimiz boş diye dördüncü saatte izin alıp okuldan erken çıktık. Ben öğle yemeğimi Deniz ile birlikte yedim. Bu gün hep Deniz ile birlikteydik. Irmak biraz rahatsız olduğu için okulda yoktu. Yemek yedikten sonra yine sohbet muhabbet ve malesef ders saati yaklaştığı için okula geldik öğleden sonramız çok sıkıcıydı ve bir türlü geçmek bilmedi. Ama bizde bu sıkıcı zamanda plan yapmıştık. Cumartesi yapılacak olan konsere gitmeye karar verdik. Hasta olmasına rağmen Irmak'ta geliyordu. Planlarımız tamam cumartesi Deniz'lerde toplanacaktık. Tüm detayları konuşup hallettik, zaten son derste neredeyse bitiyordu. Günün son ziliyle toplanmaya başladık ve tören için aşağı indik. Herkes sıraya geçince müdür konuşmaya başladı ''Evet çocuklar biliyorsunuz bu okula yeni geldim ve bu gün ufak bir şakayla karşılaştım. Ama bu yaptığınızı daha doğrusu birinizin yaptığı bu şakayı bir hoş geldin hediyesi olarak kabul ediyorum.'' dedi ve konuşmayı bitirdi. Bizim sınıf şakadan haberdâr olduğu için müdür konuşmasını bitirir bitirmez bir alkış tufanı yaşandı, ama sadece bizim sınıftan alkış sesleri geliyordu. Durum böyle olunca herkes bizim yaptığımızı anladı. Hemen fısıldaşmalar başladı.
Tören bitince büyük bir hareketlilik ve herkes dağıldı, herkesle birlikte bizde evin yolunu tuttuk.Akşam hepimiz bilgisayarlarımızdan görüntülü bağlantı kurmuştuk. Sıra konser için kıyafetleri kararlaştırmaya gelmişti...
*****
Evet arkadaşlar bu benim ilk hikaye denemem oylarınızı yorumlarınız eksik etmeyin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(MAFYA) MASKE: "SEN ÖYLE SAN!"
ChickLitHİKAYEYE BİR KERE GİRDİN Mİ UYANAMAZSIN ÇÜNKÜ BU BİR RÜYA DEĞİL!!! *** İnsanlar senin hakkında çok şey düşünebilir ama bu hikayede o insanlara cevabımız kocaman bir " SEN ÖYLE SAN!" olacak. Çünkü; HER GERÇEK YÜZÜN BİR MASKESİ VARDIR... Ve bu hikaye...