18. Bölüm

3.1K 184 20
                                    

Uyandığımda oda karanlıktı saate bakmak için telefonuma uzandığımda Irmak'tan mesaj vardı açıp baktığımda " Sana seslendik ama uyanmadın , yorgunsundur diye bizde üstelemedik. Biz aşağı yemeğe indik ve biraz oteli dolaşacağız. Gece görüşürüz, öpüldün. " yazıyordu okuyunca yüzümde bir tebessüm oluştu , bu tebessüm ile birlikte telefonu geri bıraktım. Telefonu saate bakmak için aldığımı ama bakmadan geri koyduğumu fark ettim tekrardan telefonu elime aldım saate baktığımda 20:30 olduğunu gördüm , bende kalkıp çantamdan çamaşırlarımı alıp banyoya girdim ormanda gerçirdiğim günlerin hatrına güzelce yıkandım.
Saçımı kururtum ve üzerime siyah diz kapağımda biten bir kapri, beyaz sade bir tişört ve beyaz konverslerimi giyip kendimi dışarı attım. Aşağı yemek yemeye indiğimde yemek yiyeceğimiz katta kimse kalmamamış Sadece birkaç yabancı turist aile vardı. Bende açık büfeden tabağıma hafif şeyler alarak bir masaya oturdum ve yemeğe başladım. Yemeğim bittiğinde etrafı izlemeye başladım ama sadece bakıyordum. Bir tarafta yemek yemek için acele eden bir kaç kişi , diğer bir tarafta işlerini erken bitirmek için çabucak masaları toplayan garsonlar vardı. Bende daha fazla beklemeden salondan çıktım, etraftada kimseyi göremeyince tekrar odaya çıkmaya karar verdim ve asansör yerine merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden çıkarken önüme takım elbiseli bir adam çıktı , ben böyle birini beklemediğim için ilk başta irkilsemde sonradan toparladım ve adama bakmaya başladım.
" Bir isteğiniz var mı Ömür Hanım?"

Diyince biraz olsun rahatladım adam bizim ailenin korumalarındanmış. Bizim ailenin demem sonuçta burda Arda da var ve her ne kadar işe yaramasada onunda korumaları var onlardan biride olabilirdi. Adam hala bana bakmaya devam edince bende düşüncelerimi bir kenara bırakıp adama döndüm.

" İsteğim şu bana adını söyle" bunu söylerken o kadar duygusuz söylemiştimki karşımdaki adamın gözlerinde bir an bir panik duygusu yakaladım, adamda hemen toparlanarak cevap verdi

" İsmim Mustafa efendim "dedi.

"Tamam. Mustafa. Aslında ben kendimi tuhaf hissediyorum bu yüzden Mustafa abi diyebilir miyim?" Dedim ve gülümsedim. Mustafa abi benim bu tavrım karşısında şaşırsada , olayı toparlayarak ve de gülümseyerek " Tabiki efendim." dedi bende son olarak "tamam, Mustafa abi benim son olarak söylemek istediğim ben ne zaman veya nerde seslenirsem sesleneyim yardıma ihtiyacım olduğunda beni bul. Senden sadece bunu istiyorum." dedim ve onaylatmak istercesine Mustafa abiye bakmaya başladım oda anlamış olcak ki " Emredersiniz." dedi bende son kez ona gülümsedim ve odoya yöneldim. Kapıya geldiğimde cebimden odanın kartını çıkarttım ve kapıya okuttum duyulan bir ' tık' sesinden sonra kapıyı açtım ve içeriye girdim. İçeriye girmemle gözüme bavulum takıldı, artık onu da boşaltmalıyım yoksa içindeki kıyafetlerin kırışıklığını düzeltmek için estetik ameliyat farz olacak. Bavulumu alarak dolabın önüne geldim dolabın kapaklarını açıncada kızların benim için bir bölmeyi ayırdığını ve boş askılar bıraktığını gördüm bende şortlarımı, kaprilerimi düzgünce katlayarak bölmeye yerleştirdim, daha sonrada tişörtlerimi falan askıya asıp dolabın en kenarına kaydırdım. Çamaşırlarımı ve pijamalarımıda bavulun içinde bıraktım ve bavuluda yatağımın baş uçunu bıraktım.

Bütün bu yerleştirme işlemi bitince masanın üstünden bir su şişesi aldım ve su içtim , su içme işinide bitirince geriye yapacak bir şey kalmadı bende balkona çıkmaya karar verdim. Balkona çıktığımda gökyüzüne bakmaya başladım. Genellikle gök yüzü insanı rahatlatır ama bu akşam o kadar simsiyahtıki sanki kötülüğü simgeler gibiydi. Kötülüğün habercisi kapkara bulutlar üzerimize çökmüş gibi duruyordu. Ben bu düşüncelerime dalmışken yan taraftan bir ses geldi kafamı o tarafa çevirince Oğuz'un bana baktığını gördüm,

"İşin yoksa bu tarafa gelde sana kahve ısmarlayayım."

Oğuz böyle deyince ve benimde yapacak işim olmayınca bende kabul ettim. Balkon kapısını kapattıktan sonra odanın içinde telefonumu aradım onuda bulup cebime attım ve kapıya yöneldim. Tam çıkıyordumki odanın kartını alamadığımı fark ettim hemen kartıda mekanızmadan çıkarttım ve kaprimin arka cebine attım. Oğuzların odası bizden iki oda yandaydı, bizim yanımızda Efeler, onun yanında ise Oğuzların odası vardı. Ben bunları düşününken kapıya gelmiştim. Kapıyı çalmak için elimi kaldırmıştımki ben çalamadan kapı açıldı, tabi elimde havada kaldı.

"Bana vurmayı düşünmüyorsun değil mi?" Oğuz böyle diyince bende hemen havadaki elimi indrdim ve " Yok canım vuracak olsam bu kadar beklemezdim." dedim ve ufak çaplı bir kahkaha attım. Daha sonra odaya girdik, Oğuzu beklemeden direk balkona yöneldim nasıl olsa arkamdan gelirdi. Balkona çıkınca ellerimi korkuluklara koydum ve hafif parıltılı şekilde görünen denizi izlemeye başladım. Ben denize bakmaya dalmışken belimde hissettiğm ellerle olduğum yere çivilendim ve refleks olarak arkamdakine dirseğimi gerçidim, arkamdaki acıyla kısık sesle inlediği bende bu boşluktan yararlanarak onun ellerinden kurtuldum ve arkamı döndüm tabi dönmemle beynimde ikinci şoku yaşadım çünkü Oğuz karnını tutuyordu ve yüzünde de kaşları çaltılmıştı.

"Kafayı mı yedin sen! Napıyorsun?" diye bağırırken buldum kendimi. Oğuz ise ondan beklemediğim bir şekilde yüzüme bakıyor ve tuhaf bir şekilde bana sırıtıyordu. " Hadi ama güzelim ben seni istiyorum sen de beni istiyorsun." demez mi birde tabi bunları duymamla bende şarteller attı " Sen kiminle uğraştığını bilmiyorsun." dedim bunu ondan iğrenircesine söylemiştim.

" Hadi ama tatlım bir holding sahabinin kızısın en fazla ne olabilirki." dedi bunu söyleyince gülme sırası bana gelmişti. Büyük bir keyifle ona "SEN ÖYLE SAN!" dedim.

*****

( 07.11.2015)

Kocaman öpücükler ve mutlu hayat dileklerimle....

Sormak istediklerinizi mesaj atabilirsiniz ya da profilimden instagram hesabıma ulaşabilirsiniz..


(MAFYA) MASKE: "SEN ÖYLE SAN!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin