KÜÇÜK ŞEYTANBazen dilinize dolanan kelimeler içinizde barınan dünyayı dışarıya dökmekte yetersiz kalır. Kelimeler dudaklarınızdan dökülse hiçliğe bulanacak gibi hissedersiniz, içinizde kalırsa ise bir girdaba dönüşür. O girdap günden güne büyür ve önüne çıkan duyguyu yutan bir kara delik olur. Dışarıya duygusuz bir soğuk nevale görünüşü sergilersiniz. Şu an tam olarak bu durumdaydım.
Emir'in kuytusunda dilinden dökülen kelimeler yüzünden donup kalmıştım. Verecek bir tepki bulamadığım için kıpırdamamış sessizce uykuya dalmasını beklemiştim.
İçeri dolan ay ışığı etrafı aydınlatırken yüzünün her köşesini ezberleyebilirdim. Pürüzsüz teninin kokusu buram buram ciğerime dolarken, verdiği her nefesin sıcaklığı yüzüme çarpıyordu. Dudaklarından dökülen kısık ve feryat içeren iniltiler bir çocuğun fırtınalı havada gördüğü kabus iniltisini andırıyordu.
Emir Kayahan mutsuzdu. İç dünyası karma karışık ve gizemlerle doluydu. Benim içimdeki yalnız kız çocuğu Asel gibi onun da içinde yatan bir çocuk vardı. Belki de bizi birbirimize çeken şey içimizde yatan çocukların birbirine benziyor oluşuydu.
O çözümü zor bir bilmece gibiydi. Aslında cevabı dilinizin ucunda olan ama aklınıza bir türlü getiremediğiniz.
Yağan yağmur hızını azaltırken çıkardığı şırıltılı ses odanın içine doluyordu. Islak kıyafetlerim tenime yapışmış üşümeme sebep olurken Emir'in kolunun altında hareketsizce bekliyordum. Uykuya dalmasını istiyordum, belki de kalkmak istemiyordum bilmiyorum ama şu an her ne sebepten olursa olsun Emir Kayahan ile yakın olmak iyi hissetmeme sebep oluyordu.
"Üşüyorsun hırçın bücür." dediğinde mırıltılı sesi karnımın karıncalanmasına sebep oldu. Aslında bana yabancı fakat bir yabancıdan daha yakın hissettiren adama gözlerimi kısıp baktım. "Sorumsuz davranıp kendine bakmadığın için odana köpekle gelmem gerekecek. Bu cezayı hak ettin." dediğinde sesi hala baygın gibi çıkıyordu. Gözleri kapalı bir şekilde konuşan Emir'e kinli bakışlar atarken kolunun altından sıyrılıp yatakta oturur hale geldim.
"Sen uyumuyor muydun? Sarhoş değil misin?" diye atıldığımda burnumdan soluyordum. Beni kandırmış olamazdı, davranışları o kadar içten ve gerçekçiydi ki bu mümkün değildi. Ayrıca Emir asla bilinçli olarak o davranışlarda bulunmazdı.
"Cırlama başımda. Beynim sikiliyor zaten." dediğinde elini alnına koyarken sırt üstü yatar bir hal aldı.
"Doğru konuş." dedim uyararak. Aslında önemsemezdim ama şu an sinirliydim. "Uyumuyor muydun sen?" diye sorarak üsteledim.
"Üzerini değişip gelirsen kuru kuru uyuyabiliriz. Böyle uyuşuk beklersen işimiz var." dediğinde göğüs kafesimin ortasına bir yumru indi. Bedenim ısınırken Emir ile birlikte uyuma düşüncesi hücrelerimi sarhoşa çevirdi.
"Ne?" diye cırladım. "Beraber uyuyacağımızı mı düşünüyorsun sahiden?" diye burun kıvırarak sorsam da dilimden dökülen cümle kalbimin pır pır etmesine sebep oluyordu.
"Sarhoşluğumdan faydalanarak yanıma sokulan ve beni izleyen küçük şeytan sen değilmişsin gibi konuşuyorsun." dediğinde sesi hala mırıldanarak sarhoş bir şekilde çıkıyordu. Ruh halini anlayamamıştım.
"Hala sarhoşsun sen! Ben gidiyorum." deyip kalkarken bileğime yapıştı. Bir insanın bileği bu kadar çok kavranabilirdi.
"Bünyem alkole dayanıklıdır Balkız. Kendimi kaybetsem de çok ağır sarhoş olmam ben. Söylediklerimin farkındayım şu an." dediğinde ses tonu ciddiliğine inanmamı engelliyordu. Sarhoş gibiydi ama bir sarhoş bu kadar net cümleler kullanmazdı. "Üzerini değiş ve gel, birlikte uyuyalım." dediğin yumru ikinci kez göğsüme indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
AzioneBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...