✾ 30.

84 6 0
                                    



"Emir Bey." dedi Berkay doğrulmaya çalışırken. Emir onu tınmayıp bakışlarını bir anda bana çevirdiğinde sanki sivri bir ok kalbime saplanmış gibi hissettim. Mavilikleri gözlerimi istila ettiğinde içimde titreyen bir yanım bu durumun Emir'in hoşuna gitmediğini söylüyordu ama nedenini bilmiyordu.

Emir tepki vermeden gözlerini çekerek yanımdan geçti. Omzu omzuma sürtünürken çivilenmiş gibi olduğum yerde kalmıştım. Kaburgamın ortasında bir yer çatladı ve oradan siyah dumanlar çıkarak boğazıma birikti. Boğazımda baskı yapan dumanlar kulaklarıma kadar geldiğinde başımı iki yana sallayarak afallamamdan kurtulmak istedim.

"Acelesi vardı sanırım." diyerek ilerlemeye devam eden Berkay'ın arkasından gözlerimi devirdim. Numara mı yaptığını ciddi mi olduğunu anlayamamıştım ve az önce içinde bulunduğumuz saçma anı Emir görmüştü.

Görürse görsün diyordu bir yanım ama iç sesim onu bastırarak görmemesi gerekti yanlış anladı diyordu.

Derin ve sıkkın bir nefesi dışarı verdiğimde adımlarımı revire çevirdim. Berkay içeri girmek üzereyken bir hemşire kolundan tutarak yardımcı oldu ve sedyeye yatırdılar. Kollarımı göğsümde birleştirip kapının kirişine yaslandığımda kaşlarımı çatarak onları izlemeye koyuldum.

Yanına git. diye söyleniyordu kaburgamın altındaki söz dinletemediğim organ.

Hemşire Berkay'ı dinledikten sonra uzanmasını isteyerek karnına baskı yapmaya başladı. Berkay yüzünü buruşturarak derin nefesler alırken yumruğunu sıkmıştı. Gerçekten sert vurmuş olmalıydım.

Bir süre hemşire aynı hareketi yaptıktan sonra şu içirdi. "Biraz uzanmalısınız, ciddi bir şey yok." diyerek gülümseyip yandaki odaya geçti. Odada yalnız kalmıştık.

Suçluluk hissi bedenimde kol gezinirken bir tarafım hala Emir diye sızlanıyordu. Ufak adımlar atarak sedyeye yaslandığımda Berkay'a düz düz baktım.

"Sahiden o kadar canın acıdı mı?" diye sorduğumda umursamaz görünmeye çalışıyordum. Acı çekmesine sebep olmuştum.

Berkay'ın dudakları yana kıvrılırken alnına düşen birkaç tel siyah saçı hissedip başını savurarak alnından gitmesini sağladı.

"Hayır. Bir an boşluğuma geldi işte." dediğinde yalan söylediğini biliyordum. Gözlerini yüzümden hiç çekmeden hafif çatık bir ifade ile beni izliyordu.

"Kusura bakma." dedim dişlerimin arasından. Duyduğuna emindim ama sanki benim için bunu söylemenin zor olduğunu anlamış gibi tepki vermedi. Sadece gülümsemekle yetindi ve gözlerini üzerimden çekmedi. Daha fazla dayanamayarak "Neden o kadar dikkatli bakıyorsun?" diye sorudum.

Kemikli yüzü ciddileşip şekilli dudakları aralandığında sorduğum soruya pişman olmuştum.

"Şeytan tüyünü arıyorum." Anlamsızca ona bakarken tek kaşım havalandı.

"Ne demek o?" diye sordum beklemeden. Hafifçe doğrulurken dirseklerinin üzerine dayandı ve sırtını sedyeden kaldırdı. Yüzü biraz bana yaklaştığında aynı dikkatlilikle bakmaya devam ediyordu.

"Beni bir anda sana çeken bir şeytan tüyün olmalı. Yoksa bir kadından bu kadar hızlı etkilenmem mümkün değil." dediğinde gözlerim irileşti. Tüylerim diken diken olurken kaslarımın gerildiğini ve vücut fonksiyonlarımın yavaşladığını hissettim.

Beklemediğim bir yanıttı ve daha önce de bunun gibi durumlarla karşılaşmış olmama rağmen ilk kez bu kadar afallamıştım.

"Zırvalayan insanları sevmem." dedim aklımı toparladığımda karşısına dikilerek. "Özelliklede zırvalayan kişi bir yılışıksa." dediğimde gözlerimi devirdim. "Kim bilir kaç kıza aynısını söyleyerek ağına düşürdün. Yemezler küçük şeytan. O tüyleri kendinde ara." dediğimde göz kırptım.

Berkay yanaklarını hava ile doldurduğunda daha da doğruldu ve gözlerimin içine baktı. "İlk kez doğruyu söylüyorum belki de." diye üstelediğinde ortam kasvetli gelmeye başlamıştı. "Duvara çarpmışım gibi hissettim. Kimse senin gibi beni hiç merak etmeden reddetmedi. Aslında kimse beni reddetmedi." dediğinde uflayarak geriye bir adım attım ve kollarımı iki yana açtım.

Bu kadar açık sözlü olmasına ya da yalancı mı demeliyim bilmiyorum, gerek yoktu. Çağımızın ilişkileri hızlı başlıyor hızlı ilerleyip ilk virajda şarampole yuvarlanıyordu.

"Sanırım artık iyisin. Ben gitsem iyi olacak." dediğimde arka arka ilerlemeye devam ederken birine çarptığımı hissettim. Refleksle döndüğümde karşımda duran uzun boylu gözlüklü ve kel adamı görünce içimdeki kız çocuğu tiz bir çığlık attı. Yankılanan seş kulaklarıma vururken sanki küçük bir kalp krizi geçirdim.

Damarlarımdaki kan boşalmak istercesine hızlı dolaşmaya başladığında nabız atışım yükseldi ve tenimin ısındığını hissettim. Boğuk bir hırıltı döküldü boğazımdan. İstemsiz olmuştu. Karşımda duran adam.

Nuri Bey.

Babamın davasına bakan avukatın ta kendisiydi..

•••

Evet yorumlarınızı alayım aşklarım :)

TEHLİKELİ İNTİKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin