Bahar esintileri yarı açık camdan arabanın içerisine girerken açık saçlarım uçuşuyordu. Gözlerim karanlık yola odaklanmış kısacık şu zamanda hayatımda olan olayların garipliğini düşünüyordum. Gittikçe ilerlediğimiz ve bir bilinmeze doğru bizi çeken ormanlık yolun nereye çıktığına dair en ufak bir fikrim bile yoktu.
Bir elim hala Emir'in avucunun altındaydı. İki saat kadar geldiğimiz bu yolda keskin virajları geçmek için direksiyonu tutuyor ardından uzanıp tekrar elimi kavrıyordu. Vitesi bile beraber değiştiriyorduk.
"Emir.." Kısık çıkan sesim tedirginliğimi dışarı vuruyordu. Nereye gittiğimizi bilmem gerekti. "Nereye gidiyoruz?"
Gözlerini yoldan ayırmayan Emir ana yoldan çıkarak patika bir yola girdi.
"Korkuyor musun?" diye sordu benim sorumu karşılıksız bırakarak. Yavaşça elini çekerek direksiyonu daha sıkı kavradı. Yol berbat bir halde görünüyordu.
"Hayır." Geriye yaslanarak ofladım. "Sadece ruhum sıkılıyor ve sanırım biraz endişeliyim."
"Endişelenme, ben varken sana hiçbir şey olmaz." dediğinde kalbimin pıtıpıtı attığını hissettim. Göz ucuyla yüzünü incelerken beni fark etmemesini umuyordum. "Bir köye, eski bir köy. Bir süre orda kalmamız gerekecek. Yani, en azından ben işleri yoluna koyana dek."
"Bir anda ne oldu da tekrardan beni almaya karar verdiler anlamıyorum." diye sinirle konuşurken istemsizce avuç içlerimi tırnakladım.
"İşin içinde anlamadığım bir pislik var bal kız, gerekli yerlerle görüşüp delil yetersizliğinden bu kararın kalkmasını sağlarım merak etme. Fakat biraz zaman alır. Bu süreçte uslu durman ve dik başlılık etmemen lazım. Birde.." derken duraksadı.
Tek kaşım havalanıp merakla kulaklarımı kabarttım. "Birde ne?"
"Birde bu işi anneme bırakmamaya karar verdim. O katilin bulunması gerek yoksa sık sık seni içeri almak için uğraşacaklardır. Tanıdık adamlarım var. Bunu yapan kimse onu bulacağım."
İçimde bir mahcupluk hissi oluşurken, sessizliğimi korudum. Birkaç eski evin arasından geçerken köpek seslerinin kulağımı doldurmasıyla ürküp hemen yarı açık camı kapadım. Emir'in tıslayarak gülümsemesini işitince ters ters ona bakarak tekrar geriye yaslandım.
Kollarımı göğsümde birleştirip meraklı gözlerle etrafı izliyordum. Birkaç evin ışığı yanıyordu ve hepsinin kapısında köpek vardı. Daracık berbat bir yolda köyün içinde ilerlerken yıkık köy evlerini görünce gerilmemin önüne geçemiyordum.
Köy içindeki kısa ilerleyişin ardından önü açık ve etrafı çevrili bir evin avlusuna girmek için Emir arabayı durdurdu ve inip bahçe kapısını açtı. Tekrar arabaya dönerken etrafı kolaçan ediyordu.
Bahçe içinde bir kenara arabayı bıraktığında el frenini çekti. Kapıyı açıp yavaşça arabadan indiğimde kulağıma dolan böcek ve kuş sesleri doğanın ne kadar içinde olduğumuzun kanıtıydı. Temiz havayı ciğerimin en derinlerine kadar çekerken kollarımı iki yana açıp başımı kaldırarak gökyüzüne baktım.
Yıldızlar o kadar net ve parlaktı ki yıllardır bu doğa şaheserinin tadını alamıyordum.
"Sevdin galiba.." dedi Emir sessizliği bozarak. Kapatmadığım araba kapısını kapatarak eve yöneldi.
"Biraz ürkütücü ama, temiz hava ve şu sesler o kadar büyüleyici ki.." Memnuniyetimi belli ederken peşine takılıp geride kalmamaya özen gösterdim. En kısmına doğru uzun olan bu evin birbirinden ayrı iki kapısı vardı.
Kapılardan biri mavi biri kahverengiydi ve tahtadandı. Kalın kocaman kilitlerle kilitlenmişti. "Emir biz nerdeyiz sahiden?"
"Nerde olduğumuzu bilmene gerek yok bal kız, güvende olduğunu ve İstanbul dışında olduğumuzu bilmen yeterli."
Emir kapının önünde duraklarken kilidi inceliyordu. Ardından dönüp bana bakmaya başladı.
"Tokan var mı?" diye sorduğunda elim istemsizce saçlarıma gitti fakat yoktu. Başımı iki yana sallarken Emir umutsuzca derin bir nefes aldı. "O kadar yolu kapıda kalmak için geldik iyi mi?" diye kendiyle dalga geçerken mavi kapının önünden ayrılıp diğerine doğru ilerledi.
Kahverengi boyalı olan kapı daha eski ve bakımsız görünüyordu. Kilidin sabitlendiği yer neredeyse çürümüş haldeydi.
"Bunu haledebiliriz. Baksana kilidin yuvası çürümekten dışarıda kalmış." dediğimde geriye dönüp boş arazide taş aramaya başladım. Gözüme kestirdiğim bir tanesini alarak Emir'in yanına döndüm ve taşı ona uzattım. "Hadi bakalım kır." dediğimde alaycı bir gülümsemeyle bana bakarak taşı aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
AçãoBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...