"Aşarsam ne olur?" diye atıldım sertçe. Artık kelimelerime hakim olamıyor, yaşadığım karmaşayı dışarıya vuruyordum. Emir'in bende oluşturduğu tuhaf hisler benim olduğu kadar onun da suçuydu.
"Asel, beni zorlama." dedi dişlerinin arasından. Ellerini sıkıp yumruk yaptığını görmüştüm. Tün çenesi kasılmış yanaklarının içi sıktığı dişlerinin etkisiyle çukurlaşmıştı.
Gök mavisi bakışları kırılmaya hazır ince bir cam parçası gibi keskindi.
"Ne o?" dedim yumruk yaptığı eline vururken. "Bana mı vuracaksın?" Alayla güldüm. "Bana eziyet etmeye hakkın var mı senin? Yaptığın iyilikler senin olsun! Ben mi istedim ha? Ben mi istedim de bana bunları kullanarak böyle davranıyorsun?"
Beynimin içi hunharca kaynarken kulaklarımda tiz bir çığlık vardı. Tüm sinirlerim boşalmıştı ve yüzüm uyuşuk haldeydi.
"Sen nankörün tekisin!" diye konuştu tükürür gibi. Ardından yüzünün bir anda renk değiştirdiğini gördüm. Aniden yumruk yaptığı eline tüm gücüyle duvara geçirdi ve sertçe bağırdı. "Ne yaptıysam senin için yaptım ben!" diye bağırdı bana şiddetle döndüğünde. "Hiçbir beklenti gütmedim! Senin içinde bulunduğun durumları fırsata çevirecek kadar şerefsiz bir adam değilim ben!" diye hırladı.
Gözlerinin mavisi yeşile çalarken beyazı kan çanağına dönmüştü bir anda. İçten içe ürpersem de sinirli tarafım daha baskın geliyordu.
"Duydun mu?" diye bağırdı. Sesi odanın duvarlarına çarpmıştı. Aynı anda aynı eliyle bir yumruk daha attı duvara.
Burnumdan solurken "Hastasın sen!" diye bağırdım ve ardından yerden aldığım rast gele şeyleri duvara fırlattım. "Bu mu diğerlerinin senden korkmasını sağlayan? Sağa sola zarar vererek mi insanları korkutuyorsun?"
Yüzlerimiz arasında santim sayılacak mesafe vardı. İkimizde fazlasıyla öfkeli ve kendini kaybetmiş haldeydik.
"Sen de kork benden." dedi bu kez normal tonda tehditkar bir şekilde. Şaşkınlık bedenimi kaplarken karşımda sanki ruh değiştirmiş bir Emir olduğunu anlamıştım. Yine ruh hali değişmişti.
"Korkmuyorum senden." dedim aynı kısık tonda. Ardından deminki vurduğu duvara ilerleyip bende bir yumruk atacakken bileğimi kavradı. Bir anda ona döndüğümde göğsüm göğsüne çarptı ve sendeledim. "Bırak beni!" diye direttim kolumu çekmeye çalışarak.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Nefesi dudaklarıma çarpıyor bedenimi yine kontrolsüz hale getirmeye başlıyordu.
"İnsanları böyle deliliklerinle korkutuyorsun ya, senden korkmadığımı kanıtlamaya çalışıyorum." Yamukça dudağını yana kıvırdı.
"Parmaklarını kıracaksın aptallaşma. " dedi deminki bağırmasına zıt bir normallikle.
"Sana ne?" diye direttim gözlerinin içine bakarak. Kaşlarım hala çatıktı ve sinirim hala bedenime hakimdi. Bileğimi çekmeye çalıştıkça daha da sıkı kavradı. Diğer elimle onu itelemeye çalışırken onu da kavradı ve beni savunmasız hale getirdi. "Sinirleniyorum Emir bırak beni!" dedim dişlerimin arasından.
Hareketsiz ve kilitlenmiş halde kalmak ruhumu daraltıyor sinirimi daha da artırıyordu. Vücutlarımız birbirine yapışık halde doğrudan birbirimize bakıyorduk. Sert göğsü aldığı her nefeste kalktıkça benim kalbim kuş oluyordu.
Adi herif! Nasıl bu kadar etkili olabiliyordu?
"Sinirlensen ne olur Bal kızım?" dedi tüm surat ifadesini değiştirerek. Ruh hastası gülümsüyordu. Deminki esip gürleyen adamdan eser yoktu.
Kaşlarımı daha da çattım ve kurtulmak için çabaladım. "Ben senin Bal kızın falan değilim!" dedim burnumdan solurken. Yorulmuştum artık kurtulmaya çalışmaktan. O kadar güçlüydü ki ne yaparsam kurtuluşum yok gibiydi.
"Kesinlikle benim Bal kızımsın. Asi, sinirli, cesur ve gözü kara. Resmen benim için yaratılmışsın." dedi sinir edici bir şekilde gülmeye devam ederken. Sonra bileğimin birine diğer eline yaklaştırdı ve tek eli ile iki bileğimi kavradı.
İri kemikli elleri iki bileğime birden hakim olurken boşta kalan elini yüzüme yaklaştırarak parmaklarını yanağıma sürttü. Ardından gözüme girmek üzere olan bir tutam saç telini alarak kulağımın arkasına verdi.
Şaşkınlıkla ne yaptığını anlamaya çalışırken dilim tutulmuştu. "Sen benim kavga anında bile çekip gitmeyecek, gerekirse orada benim azıma sıçacak Bal kızımsın." dedi sanki ciğerinden konuşuyormuş gibi çıkan kısık sesi ile. O kadar sakin bir hal almıştı ki istemsizce benimde sinirim çekilmeye başlamıştı.
Yanaklarımı okşamaya devam eden ince parmakları, elmacık kemiklerimden dudağımın kenarına kaydı. Yüzünü bana doğru eğmeye başladığında içimde dalga dalga titremeler oluştu. Tüm tüylerim dikenleşirken nefesim ısındı.
Yüzünü boynuma kadar eğdiğinde burnunu kulağımın hemen altına, boynuma sürttü. "Yalan söyledim." diye fısıldadı. Sesi ruhumu ele geçirirken içimdeki küçük kızın çığlığını işittim.
"Ne?" Siktir! Sesim boğuk ve çok güçsüz çıkmıştı. Emir'in buna takılmamasını ümit ederken O dudağının yana kıvrıldığından adım kadar emindim.
"Hata dedim ya, kesinlikle yalan söyledim Balkız. Asla hata değildi." Sesi o kadar tuhaf çıkıyordu ki vücudum istemsizce gevşemeye başlamıştı. Nefesim içimde kayboluyor, tüm hücrelerime ulaşana dek canımı yakıyordu.
Şu bir gerçekti ki Emir tuhaf bir adamdı. O isteyene kadar siz onu anlayamazdınız. O anlaşılmak istediği kadar konuşurdu ve bu da o anlardan biriydi.
"Ruh hastasısın sen. Bir anın bir anını, bir söylediğin bir söylediğini tutmuyor." Çaresizce derin bir nefes verdim. Damağımdaki metalik tadın yok olmasını ümit ederek yutkundum. yüzü hala boynumda baş parmağı dudağımın kenarındaydı. "Neden öyle bir şey söyledin peki?" dedim merakla. Onu konuşturacaktım işte.
"Hiç." dedi geçiştirerek. "Yalan söylemek, seni kışkırtmak istedim."
"Neden Emir?" diye direttim. "Neden bana bu eziyeti yapıyorsun?"
"Şi.." diye fısıldadı huzurlu çıkan sesi ile yükselen sesimi sakinleştirmek için. Sonra dudaklarını omuzum ile boynumun tam sınırına bastırdı. Dudaklarının dokunduğu yerler yanarken kalbimin çatlak yerinden lavlar sızarak etrafı kapladı.
Kalbim, eriyordu.
Yavaş öpücüğü tenimden çekildiğinde karnıma batan iğnelerin nefesimi kesmesine engel olamadım.
"Sana asla eziyet etmem ben Bal kızım. Asıl ben eziyet çekiyorum, ben acı çekiyorum görmüyor musun?" diye itiraf etti. Kaşlarım havalanırken sakince "Neden acı çekiyorsun ki?" diye sordum.
O an gülümseyen Emir'in burnundan çıkan sıcak nefesini tenimde hissettim. "Seni kurnaz, ne duymak istiyorsun?" diye sorduğunda istemsizce dudağımı ısırdım.
Zeki adamdı vesselam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
ActionBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...