✾ 48.

92 9 1
                                    

Veeee günün resmen 8. Bölümünü atıyorum. Bir alkış alırım :)

Lütfen oy vermeyi ihmal etmeyin. Keyifli okumalar ^,^

...

"Bir şey duymak istediğim yok." diye atıldım. Sonra gözüme dudağımın kenarındaki parmaklarından akan kan çarptı. Gözlerim irileşirken, içime bıçak saplanmış gibi ince bir acı çektim.

"Aptal!" dedim çırpınıp kurtulmak için çabalarken. "Bırak! Elin kötü kanıyor." dediğimde sesim genzimden zorlanarak çıkıyordu. Nefesim tükenmişti bu adamın kollarından kurtulmaya çalışırken.

"Gitme." dedi bana hiç aldırış etmeden. Yanağını omzumun üzerine koydu ve yüzü boynuma temas etmeye devam ediyordu. Üzgün bir çocuğun sesindeki o ince tını vardı kulağıma ilahi gibi gelen sesinde.

"Hı?" dedim merakla. Aklım kanayan elindeydi.

"O siktiğimin veledine lütfen gitme." dedi acı çeker gibi. Kalbimin ortasına bir yumru inerken boğazım ince bir acı ile sızladı.

"Emir ben.." derken "Balkızım." diyerek lafımı kesti. "Buna hakkım yok biliyorum." dedi ve sertçe yutkundu. "Ama kendime engel olamıyorum. Sana emirler yağdırıp yasaklar koysam dinlemezsin biliyorum. O yüzden bunu içtenlikle söylüyorum." Duraksadı. Sözleri beni benden alırken nefes bile alamıyordum. Kitlenip kalmıştım. Emir Kayahan rica ediyordu. "O sikik velede gidip de beni öldürme." Derin ve çaresiz bir nefesi dışarı verdim.

Gözlerim yanmaya başladığında burnumu çekerek ağlama hissini yok etmek istedim. Bu da neydi böyle? Sırası mıydı gözlerimin dolmasının?

Hafifçe elimi kıpırdattım. "Bırak hadi, çekilmeyeceğim, vurmayacağım söz." dediğimde elini gevşetti ve bileklerimi serbest bıraktı. Sıkılmaktan sızlayan bileklerimin acısına aldırış etmeden Emir'in yaralı eline baktım.

Eklemlerinin üzeri parçalanmıştı. İç çekip etrafa bakınırken çantamdaki bandana aklıma geldi. Emir'in başını omzumdan çekip beklemesini söyledikten sonra azıcık su ve bandana ile geri döndüm.

"Otur." dedim emreder tonda konuşarak. İtiraz etmeyen Emir bağdaş kurarak karşıma oturduğunda su ile elini biraz temizledim. Dokundukça buruşan yüzü canının yandığının kanıtıyken oldukça hassas davranıyordum.

Yıkama işlemi bittikten sonra mavi renkli ve küçük boncuklu bandanamı Emir'in eline sardım. Emir sesini çıkarmadan beni izlerken hiç konuşmamıştım. Yanıt vermemi beklediğini biliyordum ama yanıt vermek istemiyordum.

"Neden birkaç sene önce doğmadın ki?" diye sordu beklemediğim bir anda. "Bu evrenin bana en büyük kazığı galiba." dediğinde gözlerimin üzerinden ona baktım.

"Sana yaş ve olgunluk kavramının tamamen örtüşmediğini söylemiştim. Ben küçük değilim Emir, ruhum yaşlı benim." dediğimde iç çekerek kalktım. "Gizem yaratmayı seviyorsun." dedim laf sokarak.

Hava tamamen kararmıştı artık. Emir'in komşulardan çektiği elektrik sayesinde bugün aydınlanmıştık. Cırcır böceklerinin tiz sesi ve korku filmlerinde ki öten o korkunç kuşun sesi etrafa hakimdi. Hava biraz daha güzelleşmiş yağmur dinmişti.

"Nasıl?"

"Ortaya bir şey atıyorsun sonra geri çekiliyorsun. Sonra onu kim nereye çekerse tavrındasın. " dediğimde güldü. Bu aralar ne çok güldürüyordum onu öyle.

Ne eşsiz gülüşün var senin be adam..

"Gizem benim işim haklısın." dedi düşünmeden. Sonra ayaklanarak "Ben ateşi yakayım." deyip dışarı odun almaya gitti.

Geçen birkaç dakikanın ardından ateşi yakan Emir arabadan birkaç bira getirmişti. Hiçbir koşulda keyfinden ödün vermiyordu.

Saçları dağılmış ve kirlenmişti. Oldukça bakımsız gözükmesine rağmen hala eşsiz bir çekiciliği vardı.

"Uygar pezevengi bir boka yaradı gibi." dedi biraları önüme koyup karşıma oturarak. Bir tanesini açıp bana uzattı. Diğerini ise kendisi eline alarak tepesine dikti.

"Çok mu iyi arkadaşlarsınız?" diye sordum merakla. Ateşin yanı başımda harlanışı ve ortamın ısınışı beni de rahatlatmıştı.

"Öyle.." dedi kısaca ve devam etti. "Uzun yıllardır beraberiz, birbirimizden farklı insanlarız ama beni tamamlıyorlar. Benim eksik kalan yanlarım onlarda var, belki de bu yüzden bunca zaman sürdü arkadaşlığımız bilmiyorum."

"Hm.." Duraksadım. "Geri dönebilirsek, onları daha yakından tanımak isterim. Senin arkadaş olduğun insanlar oldukça iyi olmalılar ki senin gibi bir keçiyi bunca zaman bir başına bırakmamışlar." dediğimde gülümsedi.

Şişeyi tepesine dikerken sanki nefes almadan sarhoş olmak istiyor gibiydi. Şişenin dibini gördüğünde is kenara fırlattı. "Bana diyene de bakın." dedi laf sokarak. "Senin var mı arkadaşın?"

"Var elbette." dedim burukça gülümseyerek. "Ama beni çekmekte kolay değildir. Yanınıza geldim geleli hiç göremedim onları, özledim aslında."

"Götüreyim seni." dedi içtenlikle. "Ya da onları getireyim, mutlu olacaksan eğer." dediğinde gözlerim irileşti.

"Bunu gerçekten yapabilir misin?" diye sordum şaşkınlıkla. O kadar isterdim ki kızlarla bir gece geçirmeyi. O kadar özlemiştim ki.

Emir bir süre sessizce gözüme bakarken dalmış gibiydi. "Yaparım tabi. Biraz mutlu ol, iyi hisset yeter. Bunca ağırlık on sekiz yaşında bir çocuk için fazla." dediğinde gözlerimi devirdim. Ama o kadar önemsememiştim. Söyledikleri beni tatmin etmişti. Sanki kedi köpek gibi kavga eden biz değilmişiz gibiydi.

"Emir." dedim kısık bir sesle dalarak. Gözüm olduğu gibi yere odaklanmıştı.

"Hm?"

"Biz deli miyiz acaba?"Hafifçe gülümsedim.

"Bilmem." dedi oda aynı tonda. "Deliler bizim için fazla akıllı değil mi sence de?" dedi oda gülümseyerek.

Aramızda farklı bir anlaşma yöntemi vardı sanki. Görünmez bir ağ gibi hareketlerimizden, kelimelerimizden birbirimizi anlayabiliyorduk.

"Haklısın." dediğimde Emir'in çalan telefonu sıçramama sebep oldu. Emir'in huzur dolu yüzü telefona döndüğünde bir anda ciddileşti.

"Hemen geliyorum." dediğinde kalkıp odadan çıktı. Bir anda kalkıp gitmesi garipti. Kötü bir haber mi vardı ki benim duymamı istemeyerek kalkmıştı?

Ya da.. Ebru yellozumu arıyordu ki benden saklamak için kalkmıştı?

Merakıma yenik düşerek hemen ayakladım. Sessizce camı azıcık açtığımda Emir'in az ileriden gelen sesini çok az da olsa duyabiliyordum.

"Ne demek annen konuyu kapattırıyor Harun? Ne dedi sana tam olarak?"

Harun da kimdi? Ne konusundan bahsediyordu ki?

"Hassiktir. Bunun altında bir halt yattığını biliyordum. " dedi Emir ayağıyla yerdeki toprağa vururken. "Bak şimdi, bunu anneme belli etme. Sen alttan alttan araştırmaya bak ve onu iyi gözlemle. Sana mesajla birkaç isim göndereceğim onları en kısa sürede araştırıp bana dönüş yap. İş başa düştü."

Fatma teyze ne gibi sorun yaratmıştı ki Emir bu kadar tedirgindi? Benim meselem miydi ilgilenmediği?

"Ha birde.." dedi duraksayarak. "Bana iki bilet bul Amerika için. Takip et yani zamanlarını. Yakın zamanda gelmem gerekebilir." dediğinde gözlerim irileşti.

Amerika mı? İki bilet mi? Bu adam neyin peşinde böyle?

••

TEHLİKELİ İNTİKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin