✾ 40.

96 8 1
                                    



"Geri çekil biraz. Sıçrar falan, mızmızlığın çekilmez senin." dediğinde burun kıvırıp gözlerimi devirdim. İki adım geri çekilirken Emir var gücü ile taşı kilide vurmaya başladı. Birkaç denemenin ardından yüzü gerilirken sinirlendiğini fark edebiliyordum.

"Hay sikeyim!" diye hınçla doğrulup tüm gücü ile vurduğunda kapının kilidi yere düşerek zeminde rahatsız edici bir ses oluşturdu. Doğrulan Emir derin bir nefes aldıktan sonra "İşte bu kadar." diyerek kapıyı iteledi ve içeri girdi.

Zifiri karanlık bir ortamda ay ışığı ile aydınlanırken içi tamamen karanlıkta kaybolan bir evin içine adım attım. Göğsümde oluşan manyetik rahatsız edici bir his ürpermeme sebep oluyordu.

"Bal kız sen biraz bekle, ben odun getireyim." dediğinde dışarı çıkacakken koluna yapıştım.

"Napıcaz evin içinde odunu, elektrik yok mu ya?"

"Kusura bakmayın Asel hanım, henüz o imkanı sağlayamadık." diye dalga geçerken arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Peşinden ilerlemeye koyuldum. "Şömine yakıcaz, hem ısınır hem aydınlanırız." dediğinde sağa sola odun bakınmaya başladım.

"Bu köy evinde şömine mi var?" diye hayretle sorarken Emir çevrili bahçenin dışına çıktı.

"Öyle lüks bir şey bekleme, fırın niyetine kullanılan eski tiplerden. Gerçi nereden bileceksin." dediğinde adımlarını hızlandırmıştı.

Korktuğumu belli etmek istemesem de zifiri karanlık bu alanda korkuyordum Köpek sesleri korkuma tuz ekliyordu.

"Yavaşlasana Emir nereye gidiyorsun?"

"Şu ağaçların altından odun toplayacağım Asel. Arabada bekle beni." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Olmaz, hem seni ayılar falan yakalar kurtaracak biri lazım." dediğimde bir anda olduğu yerde kalan Emir bana döndü. Yüzüne vuran ay ışığı şaşkınlığını gösterirken gülmemek için zor duruyor gibi görünüyordu.

"Sen şuna korkuyorum desene." dediğinde alayla bana bakarken arkasını döndü ve ağaçlık alana girdi. Telefonum bile yanımda olmadığı için hüzünlenerek karanlıkta onu takip etmeye devam ettim.

"Korkmuyorum. Sadece yardım etmek istedim." diyerek eğilip bir iki çalı çırpı topladım. Sessizlik sürerken kucağımı dolduracak kadar yakacak toplamayı başarmıştım. Evin arka tarafına doğru ilerlediğimizde kulağıma gelen su sesleri ilgimi çekti.

"Burada nehir mi var?"

"Gel benimle." diyen Emir azalan ağaçların arasından çıkarak evin arka tarafındaki boş alana doğru ilerledi. Yerler tamamen yeni çıkan çimenlerle doluydu ve su sesi gittikçe artıyordu. "İşte sana ufacık bir ırmak." dediğinde ay ışığının altında ışıldayan sakin bir ırmak gözlerime çarptı.

Su sesleri de doğanın diğer seslerine karışınca elimdeki odun birikintisini eğilip yere bıraktım. Emir'in gözleri üzerimdeyken aldırış etmeden ırmağa biraz daha ilerleyerek dibine kadar geldiğimde kendimi yere bıraktım.

Sırt üstü soğuk toprağa uzandığımda kollarımı iki yana açtım.

"Çocuklaşma, hava soğuk gündüz gelirsin." diyen Emir'e aldırış etmedim. Hava o kadar güzeldi ki gökyüzündeki yıldızları tek tek sayabilirdim.

"Gelsene." dedim elimi yere vurarak. "Bundan ruhunu mahrum etme. Şu mükemmel gökyüzünün altında mükemmel bir doğa.. Yaradılışı hayret verici.." dediğimde Emir elindekileri bırakarak yanıma geldi. Yatmamış sadece oturarak dizlerini kendine çekmişti.

TEHLİKELİ İNTİKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin