✾ 67.

42 6 1
                                    




AKIL HASTANESİ

Her zerremin kıskançlıktan da öte bir duyguyla yoğrulduğu şu dakikalarda odaya geçmiş ve kendimi yüz üstü yatağa atmıştım. Sinirle avuçladığım yorganı sıkarken küçük bir çığlık attım. İçime oturan ağır ruh halinin artık defolup gitmesini istiyordum.

Bedenim zangır zangır titriyordu. Odanın kapısının cızırdayarak açıldığı an gözlerimi yumdum. Nefesim boğazıma baskı yaparken ciğerlerime ağır geliyordu sanki.

"Asel." diye kulaklarıma dolan Emir'in sesi soğuk ve üzgündü. Derince nefes verdiğini işittim. Dönüp bakmadım. Kıpırdamadım bile. "Bak, ne hissettiğini biliyorum ama ben sabırlı bir adam değilim. Daha fazla sabredebileceğimi sanmıyorum ve kalbini de kırmak istemiyorum. O yüzden artık şu saçmalığı kessen iyi olur." diye tehditkar çıkan sesine kaşlarıma çattım.

Doğrulup kalkarak yönümü Emir'e döndüm. Bir buz kütlesinden bile daha soğuk bakan gözleri içime saplanırken geri tepmedim. Yüzüne bakmayı özlemiştim sanki hemen bir gece de. Uzun uzun izlemek istedim ama aklımdan geçen düşünceleri savurdum.

"Saçmalık mı?" dedim sinirli çıkan sesimle. "Sana göre böyle hissetmem saçmalık mı?" diye sordum bastırarak.

"Hissetmen değil." dedi tahammülsüz bir halde. "Daha önce de söyledim. Sana hak veriyorum fakat abartıyorsun. Şu yüzünü asmaktan, kendini üzmekten ve beni kahretmekten vazgeç." dediğinde sinirle ayaklanıp dibine kadar ilerledim.

Eğer inadımı kırabilseydim bu sinirimi yatıştırmak için zamana ihtiyacım olmazdı. Ama olmuyordu işte.

"Kusura bakmayın bey efendi. İçim yanarken sana karşı gülemem." dedim dişlerimin arasından.

"Yanmasın işte o için." dedi çaresizce. Yutkundu gözlerimiz birbirine kilitlenmişken. Birden tuttuğum elini göğsümün ortasına bastırdım.

"Burda bak." dedim zorlukla. Kendimi ağlamamak için sıkıyordum. "Buradaki alev çukurunu hissedebiliyor musun? Çaresizliğimi hissedebiliyor musun? Bu, bu benim için hazmetmesi kolay bir durum değil." dediğimde tekrar yutkundum ve elini bıraktım.

"Senin için ne yapabilirim?" diye sordu içtenlikle.

"Hiç bir şey." dedim omuz silkerek. "Neden canını yaktın ki?" dedim bileğindeki dövmeye bakarak. "Hiç bir şey içimdeki üzüntüyü geçirmezmiş gibi." dediğimde gözlerini devirdi.

"Soldan soldan geliyorlar bana." dedi tahammülsüzce nefes alarak. Yine ruh hali değişmeye başlıyor gibiydi.

"Nereye kadar sürecek bu?" diye tuhaf bir şekilde sorduğunda "Cehennemin dibine kadar!" diye bağırarak yanından geçip odadan çıkmak istemiştim ki bileğimden öyle bir kavradı ki kendimi geriye sendelerken buldum.

Düşmemek için çabalarken Emir'in beni tekrar çekmesi ile bedenim bedenine yapıştı. Yüzlerimiz arasında santim mesafe varken nefes alış verişimiz derinleşmişti. O burnundan solurken benim kaşlarım çatıktı.

"Beni deli ediyorsun." dedi kısık bir sesle. "Peki.. istediğin gibi olsun. Hırsın geçene kadar uzak kalalım." dediğinde gözleri dudaklarıma düşerken dişlerini sıktığını görebilmiştim.

Kollarını gevşetip bileğimi bıraktığında aniden arkasını dönerek odadan çıktı. Bir başıma yalnızlığımda kaldığımda derin bir nefes aldım. "Düştüğüm duruma sıçayım!" diye küfür ettim istemsizce. Bunlar olabilecek şeylerdi. Ama nedenini bilmediğim bir şekilde çocukça davranıyordum. Bunun farkındaydım. Travmalarım tetiklenmişti sanki. Çok güçlü bir kız gibi dururken kul kadar bir sebebe kırılabiliyordum. Bu benin dengesizliğimin en büyük kanıtıydı.

TEHLİKELİ İNTİKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin