ÖLÜMAsel'in odasına geçmesinin üzerinden yaklaşık on dakika geçmişti. Emir ve Alpaslan Bey sessizce oturmaya devam ediyordu. İkisinin de aklı karmakarışıkken konuşmaya cesaret eden kimse yoktu.
Alpaslan Bey kızının içinde bulunduğu durumun ve yaşadığının zorluğunun farkındaydı ama elinden bir şey gelmiyordu. Tıpkı kendisine benziyordu kızı. Asla inadından ödün vermiyordu ve fazla gururluydu. Kendisini affetmeyeceğini biliyordu fakat yaptıklarını keyfi yapmamıştı. Devleti için yapmıştı.
Yıllardır zevk alarak yaptığı hiçbir iş yoktu. Her günü acı ile geçmişti. Kızına ait olan bir bebek, oğluna ait olan minik bir patik ve karısına ait olan bir bileklikle hasret gideriyordu yıllardır.
Çok zor işlere girmişti. Ülkesini birçok beladan ve plandan kurtarmıştı. Yer altı işlerini çözmede üzerine yoktu ve bu yüzden ondan vazgeçemiyorlardı. Son zamanlarda Şafak örgütünün düzeni bozulmuştu. Başta kızının peşinde olduklarından haberi yoktu. Öğrenir öğrenmez de duruma müdahale etmişti.
Kızının gözünün önünde böyle acı çekmesi onu mahvediyordu. Beklemekten başka çaresi yoktu. Çünkü zorlama ile elde edebileceği hiçbir şey olmadığını biliyordu. Onun kendisini affetmesini bekleyecekti ve affettiğinde asla bir daha ondan ayrılmayacaktı.
Oğlunu da bu işlerin içinden çekip gözden kaybolmayı planlıyordu. Evet, oğlunun yerini biliyordu. Kızı ve oğluyla beraber kaybettikleri yılların acısını çıkarmak istiyordu. Onları mutlu etmek istiyordu. Artık örgütünde devlete bir katkısı kalmamıştı. İç çatışmalar yaşanıyordu ve yorulmuştu.
Emir ise içinde cam kırıkları batıyormuş gibi acı çekiyordu. Aklının bir yerinde annesi varken bu hale nasıl geldiklerini anlayamıyordu. Annesinin böyle bir işe bulaşmış olmasını o da hazmedemiyordu. Karşısına alıp konuşma fırsatı dahi olmamıştı. Onu kaybetmekten ölesiye korkuyordu.
Bir diğer tarafta ise canına can katan, yaşadığını hissettiren Asel vardı. Onu böyle görmek her saniye ölümüne sebep oluyordu fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu. Bazen babasına kafa atmak istese de saygısından bunu yapmıyordu. Asel'in ne kadar sert davransa da ona olan düşkünlüğünü biliyordu. Onu üzmek istemiyordu. Yanında durması gerekiyordu. Son günlerde ruh halindeki karmaşa Emir'i ürkütüyordu. Durumunun ciddileşme ihtimali vardı. Doktoru asla stres yapmaması gerektiğini söylemişti fakat o stresin tam ortasındaydı.
"Sakıncası yoksa bir şey sorabilir miyim?" diyerek sessizliği bozdu Emir. Adam oturup kaldığı yerden kalkıp karşı koltuğa geçerek göz kenarlarını parmaklarıyla sıktı.
"Tabi."
"Bu şafak örgütü öğrendiğime göre baştan çıkmış. Zaten başımızdan geçen olay en büyük kanıtı. Pes etmeyecekleri ve bizi rahat bırakmayacakları da belli. Bu siktiğimin heriflerini durdurmanın bir yolu yok mu?" diye sordu sinirle. Küfür etmişti fakat bunun önüne geçemezdi. Bu en genel huyuydu.
"İşin o kısmını ben hallederim." dedi adam soğuk bir sesle.
"Elim kolum bağlı bu şekilde duramam. Asel'in böyle bir tehlikeyle daha karşılaşmasını istemiyorum." dedi Emir bastırarak. Adam sinirle baktı Emir'e. Kızına göre büyük olduğunu biliyordu ve bu durum hoşuna gitmiyordu. Emir'i tanımıyordu ve önyargılı davranmadan edemiyordu. Babaydı çünkü. Her şeye rağmen o bir babaydı.
"Az önce baş yılanın kafasını kopardım. Yavruları kolay kolay cesaret toplayamayacaklardır. Türkiye'ye dönmeliyiz. Bir iki temizlemem gereken kişi daha var." dediğinde Emir'in kaşları çatıldı. Ne olduğunu bilmemek onun canını sıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
ActieBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...