Sıcak su tenimi kirinden arındırırken ruhuma çare olmuyordu. Körelmiştim. Kalbim katılaşmıştı sanki.Şampuanı elime bolca sıkıp saç diplerimi tırnaklarımla resmen kazıdım. Saçlarım yolunup elime geliyor ardından suyla beraber düşüp kabinin zemininde kayboluyordu.
Yorulan bedenimi bir an önce yatağa atmak için suyu kapayıp kabinden çıktım. Kapının arkasında asılı iki havludan birini bedenime birini saçlarıma sardım. Havlu kısaydı ve sadece kalçalarımı örtüyordu.
Kapıyı tıklatarak Emir'in beni duymasını umdum.
"Emir.. Kıyafet getirecektin.." dediğimde karşılık bekledim ama ses yoktu. Bir süre sessizliğimi korudum fakat sonra tekrar seslendim.
"Emir.. Orda mısın?" Yine ses yok. Hassiktir dedim içimden. Şimdi böyle çıksam bir dertti çıkmasam bir dert. Odada değil miydi acaba?
Kapı kilidini açıp kapıyı da yavaşça açtım. Aralıktan etrafı izlediğimde kimsenin olmadığını görerek dışarı bir adım attım. Başımı yana çevirirken yatakta uzanan Emir'i görünce irkilip hemen içeri kaçtım. Çocuk gibiydim.
"Neden ses vermiyorsun?" diye kızgınca sorduğumda yine ses gelmemişti. Bu saçma durumdan sıkılmış öfkeli bir nefesi dışarı verirken başımı eğip Emir'e baktım. Yatağın üzerinde uyuyakalmıştı. Üzerinde kısa bir şorttan başka bir şey yoktu. Yüzü bana dönüktü.
İnsanı büyüleyen yüzüne bakakalmışken başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Çok fazla kaptırmıştım kendimi. Etrafı incelerken yatağın uç kısmında ki kıyafetleri gördüm. Getirmiş ve oraya bırakmıştı.
Emin olamayarak bir iki adım attığımda Emir'in hala uyuyor olduğunu gördüm. İlerleyip yatağın ucundaki kıyafetleri elime aldığımda gözüm bir an Emir'e kaydı. Gözlerini açık gördüğümü sanmıştım fakat değildi. Bebekler gibi güzel uyuyordu.
Fazlasıyla yorulmuştu ve yüzünde hafif yaralar vardı. Uyanınca ilk işimin o yaralarla ilgilenmek olduğunu aklıma kazıdım.
Aldığım kıyafetlerle beraber banyoya geri dönüp rahatça giyindim. İç çamaşırım yoktu, o yüzden bu erkek tişörtünün bol olması yararımaydı. Alt kısmımda ise yine bol bir erkek eşofman altı vardı. Oldukça rahat hissediyordum.
Saçlarımı havludan kurtarıp serbest bıraktıktan sonra taramadan içeri geçtim. Darmadağın halde uyumak istiyordum. Bedenim yorgunluktan ölmek üzereydi.
Emir'i uyandırmamak için küçük adımlarla yatağın etrafını dolandım. Diğer tarafa geçtiğimde sırt kasları gözüme gözüme giriyordu. Muhteşem bir vücudu vardı, muhteşem bir adamdı.
Yatağın üzerinde uyumuştu. Uykusunu bölüp bölmeme konusunda emin olamasam da babamın sözü aklıma geldi.
Uyuyanın üzerine kar yağar derdi hep, üzerimi zorla örterdi.
"Emir.." dedim kısık bir sesle. Ardından omzuna dokunup uyandırmaya çalıştım. "Emir, hadi yorganın altına gir." dediğimde mızmızlanarak uyandı. Gözlerini kısıkça açtığında yavaşça bana döndü. Kendimi anne gibi hissetmiştim.
"Hasta olacaksın, hadi içine gir de uyuyalım." dediğimde birliktelik eki kullandığım için bir an pişman olmuştum. Kendi dudaklarımdan bunu duymak garip hissettirmişti.
Emir hafifçe doğrulup yorganı kaldırdığında içine girdi. Hızla bana dönerken kolunu üzerime attı ve bir anda yatağa yapışmama sebep oldu. Kolunu uzatıp yorganı benimde üzerime çektiğinde iyice dibime sokuldu.
Bedenlerimiz birbirine yapışmak üzereydi. Gözleri kapalı, nefesi sıcacıktı ve yüzüme çarpıyordu. Teninin temizlenmiş kokusu buram buram burnuma dolarken huzuru en derinlerimde hissetim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
AcciónBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...