Oyalanmayıp hızlı adımlarla odadan çıktım. Kapanan kapı arkamda yankılanmaya sebep olurken avuç içlerimi tırnakladığımı fark ettin fakat durmadım. İçimde bir öfke vardı dindiremediğim. Bedenim dengesini mi kaybetmişti?Evden çıkmak üzereyken arkamdan gelen tok ses yerimde çivi gibi çakılmama sebep oldu. "Dik başlı huysuz!"
Gözlerimi devirerek arkamı döndüğümde kollarımı göğsümde birleştirdim ve Emir'e döndüm. "Mümkünse akşam iyi olmaya bak. Dışarı çıkacağız."
"Nereye?" diye sordum umursamaz görünerek. "Ben gelmek istemiyorum."
Trabzanların üzerine ellerini dayayan Emir yıkık mavi bakışlarıyla beni inceliyordu.
"Geleceksin. Benim olmadığım yerde olmanın imkanı yok. Tehlikenin babasını yaşıyorsun şu an. Ben nereye sen oraya." dediğinde yanaklarımı hava ile doldurdum.
"Bal kıza ne oldu?" diye sordum kendimden hiç beklemediğim bir anda.
"Biraz saklanmak istiyor sanırım." dediğinde geri çekilerek odasına yöneldi. "Akşam iyi olmaya bak." diye bastırarak konuştu ve odasına girdi.
Konuşma şekli hoşuma gitmemişti ve onunla hiçbir yere gitmeyecektim.
***
Uzun bir duşun ardından soğuk su ile bedenimi şok etkisine soktum. Zihnim yerine gelirken havluma sarınıp banyodan çıktım. Gün boyu yatmış ve dinlenerek kendime gelmeye çalışmıştım. Daha dinç ve iyi hissettiğimse bir gerçekti. Odama geçtiğimde Telefonumun zil sesi kulaklarımı tırmaladı. Hızlı adımlarla ilerleyip aldığımda arayanın Berkay olduğunu gördüm ve bekletmeden açtım.
"Naber güzellik?"
"Konuya gel Berkay."
"Yine huysuzluğun üstünde anlaşılan. Sesin kötü geliyor iyi misin?"
"İyiyim. Sadece hafif bir nezle." diye geçiştirerek kendimi yatağa attım.
"Kış bitti diye düşünüyorum. Şu tadilat işlerine başlasak mı ne dersin?" diye sorduğunda ruhumun zindanlarında bir kaçak beliriverdi. Çıkışı ararken karşısına çıkacak onca tehlikenin farkındaydı fakat hapsolmaktansa ölmeği yeğlerdi. Özgürlük kanında vardı.
"Patron sensin." dedim çok istekli olduğumu belli etmeyerek.
"Patronluğun canı cehenneme güzellik Sıcak bir ortamda güzel vakit geçirelim hepsi bu." Gülümsedim. Ağzım kulaklarıma gelecek kadar gülümsedim.
"Haklısın, güzel vakit geçirelim." diye onu onaylarken geçmişin perdesini aralamaya bir adım daha yaklaşmıştım. Sanki ilahi bir güç o an içime umut yağmurları yağdırmıştı. Asla pes etmeyecektim.
Bir cenaze evinin duvarlarında yankılanan kadının feryadı gibi içimde çığlık çığlığa bağıran küçük kızın kalbi pıtı pıtı atıyordu ve sabırsızdı.
"Biliyor musun? Çapkın bir adam olduğum doğru fakat bu kez çarpıldım sanırım. Beni şaşırtıyorsun." Sesi içten gelirken duyduklarım beni sinirlendirmemişti. Sadece umursamamıştım ve benim için bir etkisi yoktu.
"Yavşayacaksan baştan cayalım." dedim bastırarak. "İş yapacağız oraya gidip." dediğimde boğazını temizleyerek tepki verdi. "Haklısın güzellik, kızma hemen. İçten davranmak istedim sadece. Her neyse, o halde yarın öğleden sonra bi gidip bakınalım ve kafamızda bir profil oluşturalım olur mu?"
Kaybolmuş ruhumun sevinç çığlığı engin dağlarda yankılandı.
Yaklaşmıştım. Hem de çok!
"Olur tabi, haberleşiriz." diyerek kapattım telefonu.
Kapanmış bir davayı açmanın vakti gelmişti. Sırlar aralanan kapıdan bir bir içeri girecek ve karşıma çıkacaktı. Bu yolda her türlü zorluğa göğüs germeye hazırdım.
Ben babamın kızıydım. Asla yılmayan ve pes etmeyen.
Sevinçle dolabın önüne geçtiğimde giyecek bir şeyler aradı gözlerim. Sanırım çok bir kıyafetim kalmamıştı ve aynı şeyleri giyip durmak beni bunaltıyordu.
Umursamayıp klasik siyah bol bir tişörtü sutyen olmadan üzerime geçirdim. Dolap önünde kısa bir süre daha oyalandıktan sonra giyinme işimin bitmesiyle ayna karşısına geçip ıslak saçlarımı taramaya koyuldum. O sıra dış kapının sesi kulaklarıma geldiğinde irkilerek yerimden kalktım.
Bir korku filminde olsam ölen ilk aptal kesinlikle ben olurdum. Merak duygumu bastıramazken kapıyı açmaya yeltendim fakat kapı ben dokunmadan açılmıştı bile.
Karşımda telaşlıca dikilen Emir'in mavilikleri koyulaşmış ve irileşmişti. Göğsü hızla inip çıkarken yüz hatlarından gerginliğini anlıyordum.
Onunda saçları ıslaktı ve duş jelinin ferah kokusu burnuma doluyordu.
"Sorun ne?" diye endişe ile sorduğumda olduğu yerde dikilmeyi bırakıp odama daldı. Yatağımın üzerindeki telefonumu alarak geri döndü ve beni bileğimden kavrayarak çekiştirmeye başladı.
"Gidiyoruz." diye Emir vererek konuştuğunda evden çıkmıştık bile. Ayaklarım çıplaktı ve canım acıyordu.
"Nereye Emir ne oluyor?" Endişe duygusu sinsi bir yılan gibi damarlarımda dolanırken hayatımın akış hızına içten içe sövüyordum.
"Polisler!" dedi arabanın kapısını açtığında. Beni hemen içeri tepiştirerek oturttu ve kapıyı kapatarak sürücü koltuğuna geçti. Soğukkanlı davranmaya çalışıyordum fakat polis kelimesi tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu.
"Beni mi alacaklar?" diye sordum endişeyle. Emir arabayı çalıştırdıktan sonra duraklayıp bana döndü.
"Asla." dedi gözleri gözlerimi kendine esir ederken. "Seni bir daha asla onlara vermem." Dilim tutulup kalmıştı. Olanlardan habersizdim ve güvenecek tek varlığım Emir'di.
Kendinden emin bakışlarını benden ayırırken gazı kökledi ve otomatik açılan bahçe kapısından dışarı çıktık. Ters yöne gidiyorduk ve karanlık yol sanki ucunda bir uçurumu barındırıyormuşçasına beni ürkütüyordu.
"Ne istiyorlar benden Emir? Kim neden yapıyor bunu?" Titreyen kalbim kaburgamın altında yoğrulurken güçsüz kaldığımın farkındaydım. Karşımdaki çok güçlü ve kim olduklarını bilmediğim insanlara karşı çok güçsüzdüm.
"Bilmiyorum bal kızım.. Bilmiyorum ama bunlara sebep olanı bir bulursam.. yedi ceddini sikicem." dediğinde burnundan soluyarak konuşuyordu. Beni kendine yakın görüp korumaya çalışması kimsesiz ruhumun şifasıydı sanki. Varlığı benim ilacımdı.
"Bana bal kız demeni seviyorum. Ne olursa olsun bana böyle hitap et olur mu?" Kendimden beklemediğim bu sözler Emir'i afallatırken gözünü anlık yoldan ayırmış ve bana bakmıştı. O kısacık bakışma bana bir ömrü vaat eder gibi gelirken kaburgamın altındaki sıcaklığı hissettim.
O an Emir'de beklenmeyen bir şey yaparak koltuğun kenerında olan elimin üzerine elini koydu. Gözünü yoldan ayırmazken sakin bir şekilde sürdüğü araba yolda sanki akıp gidiyordu.
Parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde kalbimin limanında beklenen gemi durdu. Avcunun içine alarak sımsıkı tuttuğunda ise kilit vurulmuş limanıma demir attı. Sahile vuran dalgalar geminin gelişini kutlarken sahildeki kum taneleri kadar yıldız kaydı gökyüzünden.
Birisi de gelip benim gönlüme düştü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
ActionBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...