Geniş koltukların üzerine oturtulmuş bahçeye karşı bekliyordum. Emir diğer koltukta kendinden geçmiş halde yatarken Sedat'ta yeni kendine gelmiş oturduğu yerden etrafına bakınıyordu.
Karşımda adamlar ciddi bir konu konuşuyor gibi görünüyordu. Kır saçlı ve ileri yaşlı adam halinden pek bi memnundu.
"Neler oluyor?" diye sordu Sedat baygın sesi ile. Canı yanıyor gibi inledi. "Ensem.."
"İyi misin?" diye sordum merakla. Ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Hatta o kadar sıkı bağlıydı ki canım yanıyordu.
"Ensem.. Çok ağrıyor." derken tekrar etrafa bakındı. "Hassiktir! Bir saklanmayı beceremedik." Sinirli çıkmıştı bu kez sesi. "Emir'in nesi var?"
İç geçirdim. "Hem sarhoş, hem de ilaç verdiler. Bu saate kadar ayılması gerekirdi. İlacın etkisi olmalı." derken endişeyle baktım yüzüne. Çok derin bir uykudaydı.
"Korkma, bizimkiler benden haber alamayınca mutlaka aramaya koyulacaklardır. Burada ne kadar önemli biri olduğumdan haberleri yok sanırım bunların." Ağlanacak halimize güldüm o an. Çünkü kendisi korkan taraf gibi görünürken beni teselli etmeye çalışıyordu.
"Sadece size bir şey yapmalarından korkuyorum Sedat. Emir ve sen buradan sağlam çıkın yeter bana." Gözlerimi tekrar dışarıdaki adamlara çevirdim. Saatlerdir orada bir şeyin planını yapıyorlardı. Gelip gidip karşımdaki ağaca bakıyorlardı.
"Çok şanssız bir adamım." dedi alaycı bir gülüşle. Son sohbetimizi etmek istiyordu sanırım.
"O neden?"
"Senin gibi bir kızla arkadaşımın sevgilisi olarak tanıştım. Bundan daha kötü bir durum var mı?" Gözlerimin içine bakınca gülümsedim.
"Benim gibi bir kız başınıza iş açtı ama. Ölmek üzeresiniz benim yüzümden." Oda güldü. Sonra biraz kıpırdanarak arkasındaki şömineye yaklaştı. İpilerini kesmeye çalışıyordu.
"Önemli olan yaşamak değil ki zaten. Sana hayatı güzelleştirip her gün iyi ki benim diyeceğin bir hayat arkadaşın olmadıktan sonra o yaşama yaşam denmiyor Asel. Aklına gelebilecek her şeye sahibim ama yaşıyorum diyemem." dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Ölür ayak bana asılıyor musun sen?" diye sorduğumda kahkahaya yakın güldü. "Sizin yüzünüzden kendimi bulunmaz Hint kumaşı zannetmeye başlayacağım."
Bakışlarım bir anda bana yaklaşan kır saçlı adama kaydı. Tamamı cam olan bahçe kapısından içeri girdi ve ilk Sedat'a baktı.
"Ne kaynatıyorsunuz siz?" deyip güldü alayla.
"Tipinin kayıklığını konuşuyoruz." dediğimde Sedat'ı öksürme tuttu ve aniden gözleri irileşti. Kaş göz yaparak bana çeneni kapat demeye çalışıyordu sanırım.
Kır saçlı adam yine güldü. "Böyle devam et." dedi gülüşü solup yerini kin dolu bir bakışa bırakırken. Çenemi kavrayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Parmakları canımı acıtsa da ses çıkarmadım ve bende ona çatık kaşlarla baktım. "Baban geldiğinde ikinizin mezarını yan yana koyacağım. Bakalım o zamanda böyle konuşabilecek misin?" Çenemi savurdu ve gülerek geri çekildi.
Babam mı gelecekti yani?
İçim daha büyük bir endişe duygusuyla dalgalandı. Kıyılarıma ölü balıklar vururken denizimi kirletenler korkunç insanlardı.
Telefon çalınca elini cebine atan adam "İyi insan lafının üstüne.." diyerek açtı. "Bizde kızınla senden bahsediyorduk." dediğinde ne dediği anlaşılmasa da babamın bağırdığı sesi duyuldu. Adam telefonu kulağından uzaklaştırırken güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
حركة (أكشن)Babasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...