°BEN SEÇMEDİM°Cesaret kelimesi benim için Emir dışında geçerli olan bir durumdu. Şu an, o adamın keskin ve yıkıcı bakışları karşısında öyle korkuyordum ki avuç içlerimi tırnaklamadan edemedim. Eğer şu durumdan kaçıp kurtulmamın bir yolu olsaydı inanın yerin en dibinde toprak olup kaybolmayı isterdim.
Bana bakan üç şaşkın gözden kendimi alı koyup ilk olarak yerdeki Uygarın ağzındaki bandı çektim. Sonra ellerini çözerek bir şey söylemeden Engin'e geçtim. Emir'i sona bırakmıştım. Henüz.. henüz ona yaklaşmaya mecalim yoktu. Kalbimin her nefeste sıkıştığını bu adama anlatabilmemin bir yolu yoktu.
Ben Engin'i çözerken Uygar'da şaşkınlığına ve sessizliğine devam ederek yerdeki Emir'i çözdü. O an hepsinin odağı bendeyken ne yapmam ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Gözlerim yerden yavaşça kalkan Emir'e döndü. O kadar tuhaf bakıyordu, loş ışığa rağmen o kadar mavi bakıyordu ki bana her hücremde o bakışlardan uzak kaldığım günlerin acısını tekrar tekrar hissettim.
Kalbim iki duvar arasında kalmış gittikçe daralan duvarlar arasında çırpınıyordu. Dudaklarımı aralamaya dahi mecalim yoktu. Öyle kötü bir yüz ifadesi vardı ki Emir'in öyle acı doluydu ki her zerresi o an gerçekten ölmüş olmayı diledim. Tıpkı babamın bana yaptığının aynısı Emir'e yapmak zorunda kalmıştım. Gözlerim yanarken dolmasının önüne geçemedim. Dişlerimi sıktım şu durumda daha fazla acı vermemek için.
Emir. Bana doğru bir adım atarken saniyeler içinde dibime geldi. Gözlerimiz birbiri ile buluştuğunda ağlamaklı bir ifadeye döndü yüzü. "Se-sen.." diyebildi zorlukla konuştuğu belli olurken. Parmaklarını saçlarıma dokundurdu. Oradan gözlerime indiğinde kapanan gözlerimden daha fazla dayanamayan damlalar elmacık kemiklerime düştü. "Gerçek olamazsın." diye kendi kendine konuşuyor gibi görünürken parmakları yanaklarıma indi.. Gözyaşıma dokundu. Sonra iki parmağını çekip inanamıyor gibi dikkatle baktı.
Bedenim kızgın bir sacın ortasına atılmış gibi kavruluyordu. Titriyordum istemsizce. Uzun zamandır uzak olduğum bir duyguyla yoğrulmuştum. Suçluydum ve söyleyecek tek kelimem yoktu. Ciğerimi yakan bir nefesi bıkkınlıkla dışarı verirken hiç beklemediğim bir şey oldu. Emir beni aniden kendine çektiğinde kemiklerimin çıtırtısını duyacak kadar sıkı sardı. "Gerçeksin.." diye fısıldadı kulağıma. Göz yaşlarım artık iç çektirerek ağlatacak kadar çoktu. Tutmadım kendimi. Bıraktım hiçbir şeyi umursamayarak. Bu taşıyamayacağım kadar büyük bir acıydı.
Yüzünü boynuma gömdü kollarını bırakmadan. Nefes alamıyordum ama umurumda değildi. Ciğerim solacak kadar çok özlemiştim bu adamı. Her gün her an beynimin odalarında yankılanmıştı ismi. Bir kez olsun onu aklımdan çıkarmamıştım. Her gün daha da çok.. Deli gibi özlemiştim. Derin bir nefes aldığında "Kokun.." diye fısıldadığını işittim. Bir sessizlik ortalığı kol gezip gerginliğimi artırdığında omzumda bir ıslaklık hissettim. Emir.. Yüzüne hasret kaldığım adam.. Ağlıyor muydu? Benim yüzümden..
Kelimeler boğazıma düğümlenip dökülmek için sırasını beklerken ben tek kelime edemedim. Yine beklemediğim bir anda bedenim geriye savrulurken Emir benden uzaklaştı. Ellerini yüzüne götürüp gözyaşlarını saklamak istercesine silerken daha da geriye gitti.
"Kafayı yiyorum galiba ben!" dedi Engin'i kolundan tutup sallarken. "Sikeyim! Bana kafayı yediğimi söyleyin! Yanlış görüyorsun deyin!" diye bağırdı bu kez de Uygar'a dönüp. İkili donup kalmışken kimsenin konuşmaya cesareti yoktu. Onlarda en az Emir kadar şaşkındı.
"Ne bekliyorsunuz bir şey söylesenize!" diye bağırdı bu kez de ellerini kafasına götürüp vururken. "Sana ihanet etmez! Seni öyle bırakıp gitmez! Bu gerçek değil desenize!" diye bağırdı olduğu yere düşerken. Ben hıçkırıklarımın önüne geçemezken bu hale düşmeyi asla düşünmemiştim. İhanet mi? Emir'e mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
ActionBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...