GÖKYÜZÜKimsenin beni tanımadığı bir okulda, kocaman kalabalık bir sınıfın içinde, buğulanmış camın dibinde, kışın bu şehri yavaş yavaş terk edişini izliyordum.
Yağmur bulutları gökte yerini alırken, uzaklardan parlayan güneşe adeta meydan okuyor gibi rüzgarla savruluyordu. Öyle kuvvetli bir rüzgar hakimdi ki dışarıda, kara bulutların, rüzgar eşliğinde dans eder gibi dönüşü gözlerimin önüne seriliyordu.
Emirlere ait bu özel okulda İngilizce işletme bölümüne başlamıştım ve bu okulda ilk günümdü. Daha önce, bir meslek sahibi olmak yönünde hayallerim yoktu. Aslında ikinci plana atmak zorunda kalmıştım fakat güçlü bir kadın olabilmek için ayaklarınızın yere sağlam basması lazımdı.
Siz kendi içinizde zorlukları bilseniz bile, dışarıya öyle gümbür gümbür basıp yürüyen bir kadın görünüşü sergilemeliydiniz ki, 'ben yapacağım' dediğiniz her şeye sizden önce insanlar inanmalıydı.
En acı intihar yöntemiydi cehalet.
Bir şeyleri bilmeden, yeni yerler görmeden, bir kitap okumadan, hayallerinizi gerçekleştirmek için tek bir adım dahi atmadan cahilce yaşayarak aslında kendi hayatınızı başlamadan bitiriyordunuz.
Kinimin ve öfkemin ikinci plana ittiği eğitimimi, hayatıma yeni giren insanlar sayesinde ön plana almıştım. Babamın adını aklayacaksam, bastığım yerleri kendim inşa etmeliydim.
Emir gibi, o karanlık dipsiz kuyumu saklayıp başarılı bir kadın olmalıydım. Onun sahip olduğu görünmeyen yüzünü belki de keşfeden tek kişiydim.
"Ders bitmiştir arkadaşlar." Hocanın sesini duymamla daldığım derin düşüncelerden arınırken önümdeki ilk sayfasını karaladığım deftere baktım. Sanırım ilk günüm çokta verimli geçmemişti.
Defteri toparlayıp çantama koyarken "Selam.." diye işittiğim tanıdık ses başımı kaldırmama sebep oldu. "Beni hatırladın mı? Kantinde tanışmıştık."
Siyah saçlarını parmak aralarıyla düzeltirken gözlerini üzerimden çekmemişti. Tepki vermedim. çantamın fermuarını kapatırken aceleci davranmaya çalışıyordum.
"Sanırım arkadaşa ihtiyacım yok konusunda hala ısrarlısın." dedi sıranın çıkacağım tarafına otururken. Dirseğini sıraya koydu ve başını eline yaslayarak bana baktı.
Kaşlarım çatılırken çantayı sinirle sıraya bıraktım. "Konuşmak istemediğimi anlaman için daha kaç cümleni karşılıksız bırakmam gerekiyor?" Yüzünde inanamayan bir ifade oluşurken şirince sırıttı.
Kirli sakalları sivri çenesinin etrafında yoğunlaşmışken, dişleri dolgun dudaklarının arasında bembeyaz görünüyordu. Oldukça bakımlı biri olmalıydı.
"Ne tuhaf bir kızsın ya sen?" Dudakları yukarı kıvrılırken düşünceli gözüküyordu. "Tuhaf, iticisin ama aynı zamanda çekicisin." dediğinde elimi yumruk yapıp göz hizasına getirdim.
"Yumruğumu sıratına geçirdiğim zaman anlayacaksın asıl itme çekme kuvvetimi." Ayağa kalktım ve sağ ayağımla bacağına hafifçe vurdum. "Şimdi çekil şurdan.. İşim gücüm var." dediğimde iki elini teslim olur gibi havaya kaldırdı.
Yüzünde oluşan şebek ifade içimde gülme hissi yaratsa da kendimi tutum. "Tamam, sakin olalım. Sınıf arkadaşını dövmeyi planlamıyorsun herhalde." dediğinde hafifçe o da ayaklandı.
"Bak Berkay. Benim tepemdeki tasların vidaları gevşek. Çok çabuk atıyorlar. Çekil dedim sana şurdan." Gözleri irileşirken dudağının yana kıvrıldığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İNTİKAM
AzioneBabasına atılan iftira sonucu küçük yaşta ailesi dağılan bir kızın, yıllar sonra babasının suçsuz olduğunu kanıtlamak ve kayıp kardeşini bulmak için girdiği sırlarla dolu girdabın içinde yaşadıklarını anlatan bir hikaye. Peki ya bu hikayenin içeris...